“Acil taleplerimiz etrafında mücadeleyi büyütmenin olanaklarını yaratmaya ihtiyacımız var.”
“Eğitimin her kademesinde, öğrencilerin beslenme, barınma, ders araç-gereç ve ulaşım giderleri devlet tarafında ücretsiz karşılanmalıdır.”
Fotoğraf: Evrensel
Batuhan ENGİNER
Pazartesi günü liseliler için okullar açıldı. Ancak bu dönem okullar açılırken öğrencilerin içinde heyecan yerine endişe ve stres var. Bir yandan ağır ekonomik kriz koşulları altında karşılanması güç beslenmeden ulaşıma uzanan okul masraflarının yükü, diğer yandan gün be gün laiklikten ve bilimsellikten uzaklaşan eğitimin bilinmez kaderi. Öğrenciler tüm sorunların kıskacındayken buradan çıkarılması gereken mücadeleyi Emek Gençliği MYK Üyesi Uğur Düzgün ile konuştuk.
Yeni eğitim öğretim dönemi başladı. Liseli öğrenci gençlik açısından her geçen gün koşulların ağırlaştığını düşündüğümüzde kolay bir eğitim dönemi olmayacak gibi gözüküyor. Genel olarak ülkenin şartları özel olarak da eğitime dönük iktidarın attığı adımları düşündüğümüzde yeni eğitim öğretim dönemini liseliler hangi koşullarda karşılıyor?
Yeni eğitim dönemi liseliler için kısa tabiri ile eğitime devam etmek ile yaşamaya çalışmak ikileminde başladı. Yüksek enflasyon, ağır kriz koşulları en temel ihtiyaçlara ulaşmadaki olanakları gün geçtikçe daralttı. Erdoğan iktidarı attığı adımlarla baskı ve zora dayalı uygulamaların ezber olacağı, sefalet ve yoksulluğun üzerinde tekelci sermaye gruplarının, iktidar etrafında birikmiş patronların servetlerinin büyüyeceği yolları arşınlıyor diyebiliriz. Bütün toplumsal kesimler hak ve özgürlüklere yönelik baskıların, gerici- dinci politikaların, her gün yeni zamların altında sıkışıyor. Bu yükü emekçi kesimler ve genç kuşakları çekiyor. İktidarın eğitime yönelik adımlarını da bunlara hizmet eden müdahalelerle görüyoruz. Daha liseler açılmadan ders araç gereçlerinden tutalım da ek kaynak, forma gibi uzayan listelerin masrafları ailelerin ve gençlerin belini büktü. Okullar ise kantine, yemekhaneye, belediye vb. ulaşım araçlarına, servis ücretlerine gelen fahiş zamlarla kapılarını açtı öğrencilerine.
GENÇLERİN SORUNLARI EN TEMELDEN BAŞLIYOR
Milyonlarca liseli sağlıklı ve doyurucu bir öğüne ulaşmaktan yoksun olduğu kadar dersine, okuluna ulaşabilmenin de zorluğunu yaşıyor. Beslenme ve ulaşım gibi en temel ihtiyaçların aylık binlerce liraya ulaştığı, eğitimdeki eşitsizliğin çıkılmaz bir girdaba itildiği koşullar içerisinde liseliler. Kendi eğitimlerine dair söz söyleyecekleri, en temel sorunlarına çözüm arayabilecekleri bütün alanlar da uzun süredir liselerin hafızasından silinmeye çalışılıyor. Eğitim için gerekli bilimsel, sosyal alanlara ulaşmanın olanakları zayıflıyor, kendi deneyimleriyle olanaklar yaratmak ise engellerle karşılaşıyor. Niteliksiz, baskıcı ve gerici bir eğitimin kriz koşullarıyla birlikte kopma noktasına geldiğini söylemek mümkün.
Liseler açısından artan eğitim masrafları eğitime devam etmeyi gittikçe zorlaştırıyor. Eğitimden kopuşta ciddi bir artış varken öte yandan devlet liselerindeki eğitimin niteliksizliği gençleri ek kaynak kitaplara, özel derslere, özel okullara mecbur bırakıyor. Bunlara erişemeyen gençler de fiili olarak eğitim hakkından mahrum bırakılıyor diyebiliriz. Sizin bu konudaki görüşleriniz neler? Türkiye’de her yurttaşın eşit şekilde eğitime erişebilmesi için neler yapılmalı?
Kısaca yukarıda da bahsetmiştik. Beslenme ve ulaşım başta olmak üzere gelen zamlarla birlikte eğitim, her geçen gün bir hak olmaktan çıkıp parası olanın ulaşabildiği bir ayrıcalık haline geliyor. Okul saatlerinin açlıkla sınanmaya eş değer tutulduğu, ev ile okul arasında metre hesabı yapıldığı, kaynak ve materyallerin karşılanamaz düzeyde pahalandığı bir durum söz konusu. Bu zorluklar altında liselilerin eğitime devam etmesi bekleniyor. Eğitim hayatının bir parçası olan sosyal, kültürel gereksinimler için ekonomik kaygılar belirleyici oluyor. Birçok gencin öğle arası veya teneffüsü cebindeki parayı hesaplamakla geçiyor.
EĞİTİM SERMAYENİN RANT MERKEZİ HALİNE GELMİŞ VAZİYETTE
Bu zorlukların nedenini iktidarın kendi politikasına uygun bir eğitim arayışında, eğitimi sermayeye sunduğu birer rant ve kar yarışında aramak gerekiyor. Dikkatlice baktığımızda AKP’nin iktidara geldiği günden bugüne eğitime ayrılan bütçeyi %17 ‘den %9’a düşürdüğünü göreceğimiz gibi birçok özel okul patronu için sağlanan teşvikleri, eğitimin birer özelleşme ve ticaret pazarına dönüşümündeki artışı da görüyoruz. Bir yandan eğitim rant ve piyasanın emrine sürülürken bir yandan da eğitimin içi boşaltıldı. Nitelikli eğitimin kapısı olarak özel okullar gösterildi. Hiçbir gencin eğitim hakkı iktidarın çıkarlarına, rant paylaşımına heba edilemez. Öncelikle her öğrencinin eşit şartlarda eğitime devam edebileceği koşullar sağlanmalı, bütçe, parasız bir eğitimin olanaklarını yaratmak için kullanılmalıdır. Eğitimin her kademesinde, öğrencilerin beslenme, barınma, ders araç – gereç ve ulaşım giderleri devlet tarafında ücretsiz karşılanmalıdır. Bu doğrultuda geniş bir gençlik mücadelesini acil bir görev olarak görmeliyiz. Eşit bir eğitimin olanağı da başta beslenme ve ulaşım hakkı olmak üzere bu mücadeleyi liselerde büyütmekten geçiyor. Bu nedenle döneme girerken “Lise Eğitiminde Özelleşme Son Bulsun! İhtiyacı Olan Öğrencilerin Ulaşım ve Beslenme Giderleri Karşılansın!” talebini öne sürüyoruz.
Yeni dönemde öne çıkan bir diğer başlık ÇEDES projesi. İktidar uzun zamandır eğitimin var olan laik ve bilimsel yönlerini de törpülemekte, bu da son adım olarak görülüyor. Siz bu projeyi nasıl değerlendiriyorsunuz, tek adam iktidarının siyasal yönelimleriyle ÇEDES projesi ve eğitimde dinin etkisinin artırılması arasında nasıl bir ilişki var? Yani iktidarın eğitimde dinin etkisinin artırılmasına yönelik hamlelerin geniş anlamda arkasında hangi sebeplerin yattığını düşünüyorsunuz?
Erdoğan iktidarı hayatın her alanında baskı ve zora dayalı bir kurumsallaşmanın hedefiyle hareket ediyor. Uzun zamandır gerici ve dinci politikaların ekseninde bir kuşak arayışıyla gençliğe yönelik saldırılar genişliyordu. Gençliğin kendi istek, özlem ve talepleri doğrultusunda bir araya geldiği her alanın karşısında duvar olmuş durumdalar. Eğitimin her kademesinde de bu amaca yönelik adımlar atıldı. Ülkenin içinde bulunduğu koşulları sorgulamayan, biat eden, önüne sürülenin dışında seçenek aramayan bir gençlik hedefliye bu müdahaleler gerçekleşiyor. Servet rekortmeni patronlara, lüks içinde yüzen iktidar ortaklarına içinde yaşadığı sefalet koşullarından başını kaldıramayıp, şükür eden bir gençlik sunmanın arzusundalar.
BİLİMSELLİKTEN LAİKLİKTEN UZAKLAŞAN EĞİTİM
Bu saldırılar karşısında liselerde itirazların yükseldiği dönemler de oldu. Ancak bunun laik ve bilimsel eğitimin kazanımlarını korumayı amaçlayan, ısrarlı ve topyekûn bir mücadeleye dönüştüğünü söyleyemeyiz. İçerisinden geçtiğimiz koşulları hesap edersek buna ihtiyacımız var. Çünkü uzun zamandır müfredata yönelik hamlelerle milliyetçi, dinci ve tekçi bir işleyişe tanık oluyoruz. Ya da evrim başta olmak üzere bilimsel yönü kırpılan, din derslerinin çeşitliliği ve saati arttırılan, temel derslerin zayıfladığı bir süreci yaşıyor liseliler.
ÇEDES DİNCİ GERİCİ EĞİTİM POLİTİKASININ SON ADIMI
Yalnızca içeriğe yönelik değil yeni yönetmelikler, artan idare baskısı ve MEB kararları adeta iktidarın gözünde liselerin birer AKP kurumu gibi canlandığının örnekleri. ÇEDES de bunun başında geliyor. İmam atamaları, karma eğitim tartışmaları bu emele hizmet ettiği gibi bu uygulama ve projeler lisesinde teneffüsünden, öğle arasına gençliğin her dakika karşısında dikilecek, gençliğin bütün özgürlüğünü yok sayacak baskı araçlarıdır. İktidarın dinci ve gerici eğitim politikası, tek tip insan yaratarak, gençliğin özgünlüklerine, siyasetine, topluluklarına, kültürüne, sanatına ve müziğine müdahale arayışıdır. Bu çok yönlü ve çeşitli baskı veya saldırılar aynı zamanda milyonlarca liselinin yaşadığı sorunları da taleplerini de kurtuluş arayışını da ortaklaştırıyor. Gençliğin hakları ve özgürlüklerini koruyabildiği, nitelikli eğitim olanağını genişlettiği koşullar laik ve bilimsel eğitimi savunmaktan geçiyor. Fiilen zorunlu halde tutulan din eğitimi kaldırılmalı, ÇEDES projesi iptal edilmelidir.
Bütün bu sorunlar karşısında Emek Gençliği yeni dönemde liselerde nasıl bir kampanya örgütlemeye hazırlanıyor? Kampanyanın konu edeceği acil talepleri konuşmuş gibi olduk, peki bu sorunların çözümü ve acil taleplerin kazanılması için gençliğe nasıl bir çağrı yapıyorsunuz? Kampanyayı somut olarak nasıl örgütlemeyi planlıyorsunuz? Bütün gençler kampanyanızın bir parçası olabilir mi?
Ülkenin dört bir yanında öncelikli sorunlarımız, acil ihtiyaçlarımız ve temel haklarımız için;
Liselerde Özelleşme Son Bulsun! İhtiyacı olan Öğrencilerin Ulaşım ve Beslenme Giderleri Karşılansın!
ÇEDES Projesi Durdurulsun! Her Kademede Laik, Bilimsel Eğitim Koşulları Sağlansın!
Talepleri etrafında bulunduğu lise, mahalle ve semtlerde Emek Gençliği seferber olmuş durumda. Emek Gençliği liselilere öncelikli ve acil talepleri etrafında bir araya gelmenin, mücadeleye atılmanın, ülkenin dört bir yanında en temel hak ve ihtiyaçlar etrafında sesini yükseltmenin çağırısını yapıyor. Liseli bir arkadaşımızın Parasız, Laik, Bilimsel Eğitim! Haklarımız İçin Mücadeleye! sloganı etrafında yürüttüğümüz kampanyanın parçası olması aynı zamanda geleceğini ele almak için attığı somut adımıdır.
HAKLI TALEPLER İÇİN LİSELİLERİ MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ
Bu doğrultuda liselilere sınıflarından, sıralarından başlayarak Emek Gençliği’nin kampanyasında buluşma, kararlarına dahil olma, kendi gruplarını, ekiplerini kurarak sürdürdüğümüz çalışmanın her bir basamağının parçası olma çağırısı yapıyoruz. Çünkü dönem açılışı ile öne sürdürdüğümüz talepler; bütün özgünlüklerimizle, çeşitliliklerimizle ve fikirlerimizle büyüyebileceği gibi bu sorunları yaşayan, hakları için mücadele etme arzusunda olan bütün liselilere aittir. Acilleşen taleplerimiz etrafında mücadeleyi büyütmenin olanaklarını yaratmaya ihtiyacımız var. Öne sürdüğümüz talepler başta olmak üzere inşa edilen karanlık karşısında geleceğimiz için birlikte hareket etmenin, birbirimizden güç almanın olanaklarını büyütmeliyiz. Gençliğinin mücadele örgütü Emek Gençliği’nde birleşelim! Kazanmamız gereken bir gelecek var!