Çocuklarımızın rızkını peşkeş çektirmeyelim
"Alın terinin paha biçilemez olduğunu kanıtlayalım. Çocuklarımızın rızkının üç kuruşa peşkeş çekilmesine izin vermeyelim. Dik duralım, zafer zaten bizim olacak."
Ekran görüntüsü Termo Teknik isimli YouTube kanalında yayımlanan videodan alınmıştır.
Termo Teknik İşçisi
Çorlu
15 yılı aşkındır Termo Teknik fabrikasında çalışıyorum. Neler yaşadık, nelere şahit olduk, kısaca değinmek ve çalışma arkadaşlarıma tercüman olmak istiyorum. Asgari ücretle başladığımız Termo Teknik macerası krizler ve işçi çıkarmalarıyla devam etti. Piyasanın durgunluğu, işten çıkarmalar, çıkarılan arkadaşlarımızın yerine daha fazla çalışmak gibi her zaman biz işçilere kesildi.
Sıfıra yakın zamla imzalan TİS’ler ile öyle bir hal aldı ki, artık sözde hakkımızı savunmak için temsil hakkı verdiğimiz, ayda üç gün çalışsak dahi bir yevmiyelerini alan sendikaya (Özçelik-İş) isyan ettik. Kurtuluş mevcut sendikadan daha demokrat olarak görülen başka bir düzen sendikasına geçmekti ama onu da başaramadık. Tekrar eski sendikaya dönünce ortalığı yatıştırmak için temsilci seçimi yapıldı. Bir nevi sus payı, göz boyama...
İRADEMİZE SAHİP ÇIKAMADIK
Arkasından haliyle bir de ders verilmesi gerekiyordu idare tarafından, hem işçiye hem sendikaya. İşveren MESS üyesi oluverdi. Rakamsal olarak çift haneli zamlar MESS sözleşmeleriyle görülmeye başlandı. Tabii direne direne değil yata yata! Başkaları direndi bizimkiler aldı. İşçiler kendi seçtikleri temsilcilerle fabrikada bir değişimin gerçekleşeceği umuduyla tekrar bir uykuya daldılar. Aslında ortam tam da bir işverenin istediği gibi oldu. Tekrar sendikasını tanımayan bir işçi grubu oldu, işçisine uzak temsil kabiliyeti sıfıra yakın bir sendikaya bırakıldı ortam. Tek uğraşır gibi göründükleri servis ayarlaması ve aylık yemek listesi çıkarmak (Onu bile beceremediler) olan sendika paşaları iyiden iyiye sendikayı ele geçirdi. Görevden alınan temsilcimize dahi ses çıkaramadık, arkasında duramadık. Arkasında durmak zorunda olduğumuz temsilcimiz değildi aslında, kendi irademizdi. Onu dahi başaramadık. Kimse elini taşın altına koymadı, molalarda kendi aralarımızda kısık sesli dedikodu yapmamız haricinde. İşçiler ne haklarını savunacak bir sendika gördüler ne de sırtlarını dayayacakları arkadaşlarını. Yıllarca usta teröründen işi bırakmak zorunda olan onlarca arkadaşımıza destek olmadığımız gibi.
ALIN TERİMİZ PAHA BİÇİLEMEZ
İşler yoğunken fabrika içine uğramayan idare nedense işlerin durgun olduğu zamanlarda fabrika içinden çıkmaz oldu. Kurallar fabrika menfaatleri söz konusu olunca hep esnetildi. Koca hafta 12 saat çalışan bizler (pazar dahil) pazartesi vardiyaya iki saat uykuyla gelmek zorunda bırakıldık. Fazla mesaiye kalmayınca, hastalıktan rapor alanca sürekli usta baskısı... Bu baskılar bazı arkadaşlarımız için işi bırakmaya kadar uzandı. Bunlar olurken sendikamız yine uykuda, olayları uzaktan takip etmeye devam etti.
Şimdi yine bir sözleşme dönemi. Yarısını mecburen devletle paylaştığımız maaş, 15 senelik işçinin asgari ücret aldığı bir dönem. Ne olacak yine, yüzyılın sözleşmesi imzalandı diye yine davul zurna çalacaklar. Bu arada Termo Teknik işvereni MESS üyesi olduktan sonra Özçelik-İş için her imza attıkları sözleşme yüzyılın sözleşmesi. Çünkü tarihleri hep tek haneli rakamlara imza attıkları sözleşmelerle dolu.
Şimdi işçi kardeşim alın terinin paha biçilemez olduğunu kanıtlayalım. Çocuklarımızın rızkının üç kuruşa peşkeş çekilmesine izin vermeyelim. Dik duralım, zafer zaten bizim olacak. Bu bir eleştiri değil öz eleştiridir bu arada…
TERMO TEKNİK CEHENNEMİ
Termo Teknik işçisi
MESS sözleşmesi başladı. Sendikalar dahi gerçek enflasyonun altında ücret zammı istiyor. 15 yıllık işçiler olarak asgari ücretin biraz üzerinde çalışıyoruz. Ama çalışma koşullarına gelince kimsenin sesi çıkmıyor. Termo Teknik büyüdükçe işçinin işi daha da zorlaşıyor. Fabrikada birçok iş hâlâ beden gücü ile yapılıyor. İşlerin ağırlığından dolayı gelen işçi de durmuyor. İşler biraz azaldığı dönemlerde işten atmalar oluyor. Bir buçuk senedir planlı olarak çıkışlar yapılıyordu. Böyle olunca daha az işçi ile daha çok iş yapmak zorunda kalıyoruz. Pazarları da dahil günde 12 saat kalmamızı istiyorlar. Molalar bitince işçi gelmesin diye mola yerlerine şeritler çekiliyor. Su içmek için sebillere gelenlere dahi hesap soruluyor. Rapor alanlara baskı uygulanıyor. Şimdi bütün bölümlerde fazla mesaiye kalmıyoruz. Bu bir eylemden ziyade bedenimizin iflas etmesinin sonucu. Dayanamıyoruz. Çalışanlar tazminatlı çıkış istiyor. Önceden tazminatın üç dört taksit şeklinde ödenmesini kabul eden çıkabiliyordu. Şimdi onu da kaldırdılar. Serbest bıraksalar, fabrikada kimse kalmaz. Özçelik-İş ise her zamanki gibi sessiz. Fazla mesaiye kalmayınca işveren rahatsız oluyor. Grup grup toplantılar yapıyorlar. Toplantılarda “Biraz idare edin, yılbaşından sonra işler azalacak dinlenirsiniz” diyorlar. Bu, “Şimdi posanızı çıkardıktan sonra işten atacağız” anlamına geliyor.