16 Eylül 2023 04:23

Dijital platformlar, sinemalar ve festivaller

Volkan Koyutürk dijital platformların sinemaya ve festivallere olan etkisini yazdı.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Volkan KOYUTÜRK

Sinema ölüyor mu? Bu soru neredeyse periyodik aralıklarla bütün sanatlar için sorulmaktadır. Fakat insanoğlu bugüne kadar hiçbir sanatın ölümüne tanıklık etmemiştir. Bir sanat gerçekten ölebilir mi? Bugün sinema için sorulan bu soru kuşkusuz sinema izleme pratiğinin geçirmiş olduğu dönüşüm olgusu yatmaktadır. Her sanat en nihayetinde iki pratiği içerir. Bir ürünün ortaya çıkış süreci, iki onun tüketimi. Tüketim pratiğinin değişimi ile üretim pratiğinin değişimi arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur. İçinde bulunduğumuz üretim biçimi kendisini devamlı ölçüde geliştirmek zorundadır. Bu durum aynı şekilde tüketim biçimlerinin değişmesi anlamını içerir. Fakat üretimin farklılaşması ile tüketimin değişiminin arasındaki mistik ilişki kendisini geçmiş olanın mistik kutsanmasına götürürken, yeni olanın kaosu ile baş başa bırakır.  İlerleme dediğimiz şeyi, sırtımızı dönerek sürüklendiğimiz bir kaos olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, sinemayı bir Lazaruz-İsa ilişkisinin dışında görebiliriz. Sinema tanrının ölümüyle doğdu. Doğalında onun uzuvları yeni olanın sarsıcı boşluğunu bize sunar. Bu sinemanın deneyimle biçimini diğer sanatların deneyimleme biçimlerinin statükocu özelliklerinden ayırır. Sinemanın içsel yapısı ile ona özgün deneyimle pratiği arasındaki ilişki bu içsel yapının endüstrileşmeye olan bağımlılığı doğrultusundan sürekli bir değişime uğramıştır. İlk gösterimler salonlarda olmamıştır. Sirklerde tekil boyutlarda, daha sonra kafelerde kalabalıklara ve salonlara geçmiştir. Sinemanın endüstriyel özü bu deneyimleme biçimini sürekli değiştirmiştir. Fakat uzunca bir süre değişmeden kalan şey, sinemanın deneyimle biçiminin temel ögesini oluşturan şehir ve sosyal yapı arasında kurduğu entelektüel ilişkidir, bu bağlamda düşündüğümüzde şehirler sinemasını kaybediyor belki de. Sinemanın, araçsal teknik gelişimi-üretim-deneyim ilişkisi her zaman birbirini etkilemiştir. Teknik gelişim yeni bir estetik kaygıyı ve yeni bir üretim biçimini ortaya koyabilir. Bu noktada hem üretim hem de deneyimleme pratikleri özgürleşebilir mi sorusunu sormak gerekir. İlerleme her zaman nostaljik bir kaygıya sebep olmuştur. Televizyonun yaygınlaştığı dönemlerde de sinemanın ölümü yine ilan edilmişti. Daha sonra video teknolojisinin gelişimi de benzer minvalde ilerlemiştir. Sinema bu süreç içerisinde deneyimle biçimini bütün bütüne kaybetmiş midir? Yahut sinemanın deneyimleme biçimi salonlarla mı sınırlıdır? Bu üzerinde tartışılması gereken bir konu olabilir.

İkincisi ise ekonomik boyutta, sinemaların ülke ekonomisi koşullarına göre pahalılığı izleyici kitlesini düşürmüştür. Bununla birlikte sinema salonlarındaki tekelci gelişim gişe garantisi olmayan filmlerin dışlanmasına neden olmaktadır. Alternatif salonların ortaya çıkması ve “sanat sineması” olarak belirtilen filmlere yer vermesi de bu duruma bir çözüm getirememiştir. Doğalında izleyici dijital platformlara ilgi göstermektedir. Fakat dijital platformlarda tekelcileşme ve bununla birlikte ana akımlaşmayı getireceğinden belirli yapısal olgulardan kaçamayacaktır.  Bütün bu sinemanın tüketim pratikleri dışında, bu kaçınılmaz bir değişime uğrayacaktır, bu sürecin ilerici potansiyelini, üretimin ve deneyimlemenin demokratikleşmesi olgusunu göz önüne bulundurmamız gerekmektedir. Sinema bütüncül anlamda maliyetlidir. Bu kapsam sinemanın deneyimle pratiğinin sürekliliğini sağlamak festivaller ve yerel yönetimlere düşmektedir. Festival filmlerinin halkla daha kolay buluşmasını sağlamak, festival yaptık oldu anlayışı ile günü kurtarmanın ötesine geçmek, film festivalini sadece yılın belli döneminde yapılıp çıkılan bir şey olmanın ötesinde düşünmekle birlikte, ekonomik koşullarla alışveriş merkezlerine sıkıştırılmış bir sinema deneyimlemenin dışına çıkılması gerekir. Bunun için ise, şehir sineması salonlarının açılıp uygun fiyat politikası ile oluşturulması gibi bir takım çalışmaların yapılması gereklidir. Aksi halde hepimiz telefonlardan film izlemeye devam edeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Festivallerin ‘Kürt sineması’ ile sınavı

SONRAKİ HABER

Sinema, edebiyat ve politika

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa