16 Eylül 2023 04:34

Menderes Samancılar: Sinema perdesini tarlaya, fabrikaya kuralım

Altın Koza Film Festivali Yürütme Kurulu Başkanı Menderes Samancılar, çocukluğunun Adana'sını, sinema yolculuğunu ve festivallerin önemini anlattı.

Menderes Samancılar (Fotoğraf: Volkan Pekal / Evrensel)

Paylaş

Volkan PEKAL
Adana

Altın Koza Film Festivali bu yıl 30’uncu kez düzenleniyor. Festivalin Yürütme Kurulu Başkanlığını Sinema Sanatçısı Menderes Samancılar üstleniyor. Adana ve sinema ilişkisini anlatan Samancılar; Adana’da Orhan Kemaller, Yaşar Kemaller, Yılmaz Güneyleriyle şekillenen sanat ve kültürün mirasını gelecek kuşaklara taşımak istediklerini ifade ediyor. Samancılar “Bir pamuk tarlasına perdemizi kuralım, onlarla izleyelim. Herhangi bir fabrikada işçilerle birlikte izleyelim istiyoruz” diyor.

"İLK FESTİVALDE GÖRDÜM, 5 YIL SONRA FİLMİNDE OYNADIM"

İlki 1973’ten sonra 18 yıl ve 1997’den sonra 7 yıl maddi zorluklar nedeni ile düzenlenemeyen Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, 2005’ten beri aralıksız devam ediyor. Festivalin başladığı tarihler Samancılar’ın ilk gençlik yıllarına tekabül ediyor. O yıllarda beyaz perdede gördükleri oyuncuları festivalde görmek tüm Adana halkı gibi Samancılar’da da heyecan uyandırıyor.

İlk festivalle tanışmasını anlatan Samancılar şunları söylüyor: “O dönem şehirde yüzün üzerindeki yazlık sinemalar var. Benim büyüdüğüm Sinanpaşa Mahallesi’nde de yazlık sinemalar var. Festivalin ne olduğunu bilmiyoruz ama Adana’da yapılan bir şenlik var, bunu biliyoruz. Çarşıya çıkmıştım. Koza Otelinin önünde insanlar toplanmış, balkonunda Yılmaz Güney’i gördüm. Bizi selamlıyordu. Sonra Yılmaz Duru’yu gördük. O zaman yanına gidip konuşacak cesareti kendimizde bulamadık. Daha yakından görebilmek için Küçük Saat’ten Dörtyol’a kadar arkalarından yürüyerek takip ettik.”

İlk festivalden 6 yıl sonra (1975) Samancılar, henüz 21 yaşındayken yönetmenliğini Yılmaz Duru‘nun yaptığı ”İnce Memed Vuruldu“ filmiyle sinemaya adım attı. Samancılar o günkü duygularını şöyle anlatıyor: “Onun filminde oynadım. Uzaktan izlediğim Yılmaz Duru ve Yılmaz Güney’le sonrasında çok sohbetlerimiz oldu”

"ORHAN KEMALLER, YILMAZ GÜNEYLER HAYATA BAKIŞIMIZI BELİRLEDİ"

Samancılar, çocukluğunda ve ilk gençliğinde izlediği filmlerin hayatının şekillenmesinde çok etkili olduğunu belirtiyor. Oyunculuğu sinemalar sayesinde kendi hayatlarında yaşadıklarını belirten Samancılar şunları dile getiriyor: “Oyunlarımızı filmlerdeki sahneleri canlandırarak kuruyorduk. Babamın at arabasının atı vardı. Ona bindiğimde bir kovboy gibi binmeyi tercih ediyordum, belime bir tahta tabanca koyuyordum. Ok atıyorduk Malkoçoğlu gibi… Yılmaz Güney’in Yedi Dağın Aslanı filmindeki gibi kılıçlı şövalyelerden biri oluyorduk. Büyüdükçe bu zorlaştığı için sinemada gazoz, haşlanmış mısır satmaya başladık”

17 yaşındayken Deniz Gezmişlerin mücadelesinden etkilendiklerini anlatan Samancılar sözlerine şöyle devam ediyor: “Ben 17 yaşında fabrika işçisiydim. Onların mücadelesini çok kavramış değildik. Onlar da emekten bahsediyordu biz de. Ama arada anlamadığımız bir şey vardı. Bütün bunları kavramamızı bu şehirden çıkan yazarlar belirledi. Orhan Kemalleri, Yaşar Kemalleri, Muzaffer İzgüleri okumaya başlayan bir nesildik. İnce Memedleri okuyarak büyüyorduk. Adana’da yetişen Demirtaş Ceyhun, Abidin Dinolar, Yılmaz Güney filmleri hayata bakışımızı da, sanata, sinemaya bakışımızı da değiştirdi”

"YILMAZ GÜNEY’İ GELECEK KUŞAKLARA TAŞIMAKLA YÜKÜMLÜYÜZ"

Sürekli göç alan Çukurova’da ırgatı, işçisi, üretim ilişkileri ve sınıfsal çatışmalar, Yaşar Kemal, Orhan Kemal romanlarının, Yılmaz Güney filmlerinin odağında yer alıyor. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda uzun zamandır verilen Yılmaz Güney Ödülü’nün festivalin önemli ödülleri arasında yer aldığını ifade eden Samancılar “Burası emeğin ve özgürlüğün memleketi. Sinema deyince bizim için ilk önce Yılmaz Güney geliyor. Hayatın içerisinde duruşu, fikirleri ile de önemli bir sinemacı. Yılmaz Güney ödülleri sinemamız için gurur meselesi. Onun dünyaya sunduğu bir sineması var. Onun bugüne kadar yaptıklarını kavramak ve gelecek kuşaklara taşımakla yükümlüyüz. Yılmaz Güneyler, Yaşar Kemaller, Orhan Kemaller olduğu sürece Adana’dan ne sanatı, ne sinemayı, ne edebiyatı çıkarmak mümkün değil. Bizim kılavuzlarımız onlardı. Bu şehrin mayasında sanat ve kültür var. Ama bunu sadece bir kent yaratmadı. Bunda, kökü doğuda olan bir nehir gibi Çukurova’ya akmış çok sayıda insanın ortak katkısı da var” diyor.

"İŞÇİ FİLMLERİNE HER ZAMAN İHTİYAÇ VAR"

Oyunculuk dışında Adana’da ve İstanbul’da işçilik, kebapçılık, şoförlük yapan Samancılar, “Güneşli Bataklık”, “Bereketli Topraklar Üzerinde”, “Babamın Kanatları” gibi sınıfsal çelişkileri ve toplumsal sorunları ele alan filmlerde rol aldı. İçinden geldiği toplumun sorunlarına dikkat çekmenin önemli olduğunu anlatan Samancılar, bir karakteri canlandırırken gözlem ve empatinin önemli olduğuna dikkat çekiyor. Emekçilerin yaşadığı sokaklardan çıkmayanların o empatiyi kuramayabileceğini anlatan Samancılar sözlerine şöyle devam ediyor: “Atı ahıra kapatmışsınız. At orada acı acı kişnediği zaman sen ata su vermediğini hatırlıyorsun. Önce susuzluk çeken bir canlının ne yaşadığını bileceksin. Sanat da böyle. Mutlaka kendini başkasının yerine koyarsın. İşçi filmlerine her zaman ihtiyaç var. Altın Koza genel olarak bu tür doğru projeler yapan sinemacılara destek vermeye de hazır. Bu gençlerin bu meşaleyi yakması için biz de önderlik yapmak zorundayız. Belediyeler bunun ne kadarını yerine getirebiliyor bu tartışılır. Ama ben sonuna kadar bu gençlere destek vermekten yanayım”

"FESTİVALLERİN BAĞIMSIZ OLMASI GEREKİR"

Festivalin durduğu zamanlarda onu yeniden ayağa kaldıran Belediyelere teşekkür ettiğini ifade eden Samancılar, şunları söylüyor: “Festivallerin bağımsız olması gerekiyor. Bir vakfın yapıyor olması niteliği arttırıyor.  İstanbul Film Festivali bunun için bu kadar köklü. Devlete bıraksan konserleri iptal ettiği gibi festivalleri de iptal edebilir. Festivallerde sanatçılar istediği gibi konuşabiliyorsa festivallerin bağımsız olmasının bunda etkisi var. Ama bugün belediyeler yapmasa festivaller yapılamayacak. O yüzden Adana’da bu festivalin yapılmasında emeği geçen herkese sonsuz teşekkür ediyorum. Bugün herkese ulaşan iyi bir festival yapmaya çalışıyoruz. Hiçbir düşünceye müdahale etmeden, hiçbir yapıya dokunmadan, jüri üyelerinin karar verdiği bir festival yapıyoruz. Uluslararası boyutu tam yakalayamadık. Bu bütçeyle ilgili bir şey. Paramız bu kadar değer kaybetmişken uluslararası filmleri, yönetmenleri getirmek de daha maliyetli hale gelmeye başladı” diyor.

"FESTİVAL COŞKUSUNU ÇUKUROVA’YA YAYMAK İSTİYORUZ"

Adana’da sinema salonları AVM’lere sıkıştığı için uzun süredir festival filmleri de AVM’lere sıkışmış durumda. Festival bu durumu değiştirmek için bir süredir gezici yazlık sinemalarla filmleri mahallelere, ilçelere taşıyor. Sinemayı salonlarda halkın yan yana izliyor olmasının farklı bir deneyim olduğunu belirten Samancılar sözlerini şöyle tamamlıyor: “Festival bir coşkudur. Biz bu coşkuya Çukurova’nın her karışının katılmasını istiyoruz. Festival tarihinden önce başlayan mobil yazlık sinemalarla sinemayı halka götürmeye başladık. Adana’nın dışında, sinema salonlarına uzak olanlara festival filmlerini ulaştırmak gibi bir projemiz var. Yazlık sinemaları köylere, kasabalara ulaştırmak istiyoruz. Bir pamuk tarlasına perdemizi kuralım, onlarla izleyelim. Herhangi bir fabrikada işçilerle birlikte izleyelim istiyoruz. Bu yıl mobil sinema ile festival filmlerini de salonların dışına taşıma gibi bir niyetimiz var.  Sağ olsun, Zeydan Başkanımız da bu konuda elinden gelen desteği verdi”


 

ADANA, SİNEMA, EDEBİYAT

Menderes Samancılar 1 Mayıs 1954’te Adana’da dünyaya geldi. Hayatı boyunca kitaplarla iç içe olan Samancılar 1974 yılında bir fotoroman yarışmasını kazanmasıyla birlikte 2 yılda yaklaşık 20 fotoromanda başrol oynadı. 1975 yılında, yönetmenliğini Yılmaz Duru’nun yaptığı “İnce Memed Vuruldu” filmiyle sinemaya adım attı. Oyunculuğunun yanı sıra senaryo, şiir ve şarkı sözü yazarı olarak çalışmalarını sürdürdü.

Kariyeri boyunca birçok sinema filminde rol alan Samancılar, “Kara Çarşaflı Gelin”, “Sis”, “Zıkkımın Kökü”, “Dönersen Islık Çal”, “Soğuk Geceler”, “Bereketli Topraklar Üzerinde” gibi başarılı filmlerde rol aldı. 1989 yılında “Sis” filmiyle Antalya Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu, Adana Altın Koza’da ‘Zıkkımın Kökü” filmiyle en iyi erkek oyuncu ödüllerini kazandı. Uluslararası birçok yapımda oynadı. Edebiyat dergilerinde yayımlanan şiirlerinin yanı sıra öyküler de yazdı.

Oyunculuk hayatına aktif bir şekilde devam eden Samancılar, Babaların Babası, Dar Elbise, Babamın Kanatları, Kapı, Omar ve Biz gibi filmlerde yer aldı. Hayat Devam Ediyor, Kayıp, Urfalıyım Ezelden, Çoban Yıldızı, Zümrüdüanka gibi birçok dizinin kadrosunda bulundu.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

AKP iktidarında, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu büyüdü

SONRAKİ HABER

Taşraya sıkışan Yeni Türk Sineması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa