Gazeteci Abdurrahman Gök tahliye edilmedi: Gazetecilik yapmaya devam edeceğim
Tutuklu gazeteci Abdurrahman Gök’ün ilk duruşması görüldü. Mahkeme, tutukluluğun devamına karar verdi.
Abdurrahman Gök | Fotoğraf: MA
Diyarbakır'da 25 Nisan’da yapılan ev baskınında gözaltına alınarak tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök hakkında açılan davanın ilk duruşması görüldü. Mahkeme, tanığın dinlenmesine ve Abdurrahman Gök’ün tutukluluğunun devamına hükmetti. Duruşma 5 Aralık'a ertelendi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 25 Nisan’da gözaltına alınarak, tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Abdurrahman Gök yaklaşık 5 aydır cezaevinde tutuluyor. Gök hakkında “Örgüt üyesi olmak” ve “Örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla hazırlanan iddianame Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Davanın ilk duruşması bugün Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Gazeteci meslek örgütlerinin yanı sıra Gök'ün yakınları ve çok sayıda sivil toplum örgütü ve siyasi parti temsilcisi duruşmayı takip etti.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada söz alan gazeteci Gök, "20 yılı aşkındır gazetecilik yapıyorum. Çatışmalı alan gazeteciği de yapıyorum. İran, Irak ve Türkiye’de gazetecilik yaptım. 2017’de Kemal Kurkut’un Diyarbakır Newroz'unda vurulma anına ilişkin Diyarbakır Valiliği talihsiz bir açıklama yapmıştı. Muhtemelen onu polisler yönlendirmişti. Sonrasında ben de çektiğim üstü çıplak fotoğrafları yayınladıktan sonra hakkımda 5 defa soruşturma açıldı. Bu davanın açılmasında da bu bu fotoğrafın olduğunu düşünüyorum” dedi.
"YALAN İFADELERLE TUTUKLANDIM"
Bir tanığın iddianamede olduğunu belirten Gök, tanığın soruşturma sürecinde 4 defa ifade verdiğini ve ifadelerinde kendisi ile ilgili bir şey söylemediğini kaydetti. Soruşturma savcısına da bunu ilettiğini aktaran Gök, “İlk iki tanık soruşturmasında ismim bile yok. Sonrasında 'Abdurrahman Gök’ü tanıyor musun?' diye sorulmuş. O da 'şunları şunları biliyorum' demiş. Ondan sonra dosya hazırlanıyor. Tanık ifadesinde benim PEL prodüksiyon da çalıştığımı söylüyor. Ben orada çalışmadım, onun yalan ifadeleriyle tutuklandım. Tanık ifadesinde beni bir kere gördüğünü söylüyor. Sonrasında da tutuklandım” dedi.
KOBANE BELGESELİ
Daha önce hakkında açılan davalardaki suçlamaların da dosyaya konulduğuna dikkati çeken Gök, şöyle devam etti: “Ben bu prodüksiyon çalışanı olsam dahi tutuklanmam gerekmez. Asıl meselenin 2017’de çektiğim fotoğrafın ardından emniyet mensupları hakkında dava açılınca baskı arttı. Yine iddianamede "Kobanê ne film e ne belgefilm e” adlı belegesel videom suçlama konusu yapıldı. 2014’te gittiğim Kobanê’de çektiğim fotoğraflar ve 2017’de Raqqa’da uluslararası güçlerle yapılan IŞİD operasyonunu çektiğim esnada geri dönerken Kobanê’de çektiğim fotoğrafların kıyaslamasıyla bir belgesel yaptım. Bu da bana ceza verilme gerekçesi yapıldı. Demek ki emniyet istediği zaman benim sosyal medyamdan görüntüleri alıp, zincirleme propagandadan dava açabiliyor. Bir kent olan Kobanê belgeselinde çektiğim videolarda tabi ki mezarlıklar, heykeller olacak. Yine belgeseldeki güzellemeler suçlama konusu yapılmış, kaldı ki güzellemeleri de yapan ben değil oradaki insanlar. Tabiki güzellemeler yapacaklar binlerce insan orayı IŞİD’ten almak için can verdi. Orası alınmamış olsaydı bugün IŞİD ile komşu olurduk. IŞİD’e karşı orayı savundular. O dönem Cumhurbaşkanı ‘Koridoru biz açtık’ dedi. Süleyman Şah Türbesi Eşme’den YPG/YPJ kontrolünde getirildi. Böyle bir durumda bir belgesel nasıl suçlama konusu yapılır?."
1830’DA YAZILAN KİTAP SUÇLAMA KONUSU OLDU
Kitap tanıtım haberlerinin de suçlama konusu yapıldığını söyleyen Gök, kitapların Kültür Bakanlığı ve Basın Savcısının onayıyla çıktığını söyledi. Fransız yazarın “Dağın hikâyesi” ve “ Derenin hikâyesi” kitaplarının 1830 yılında yazıldığını hatırlatan Gök, savcının bunlardan suç üretmeye çalıştığını ve “Dağ” kelimesinden suç yaratmaya çalıştığını söyledi. Yine birçok yayınevinin kitaplarını kendisine ya da ajansa protokol olarak gönderdiğini aktaran Gök, kimi kitapların haberini yaptığını ifade etti. Kitapların içeriğiyle suçlandığını belirten Gök, “Basın savcısının izin verdiği kitabı sanki ben yazmışım gibi yargılanıyorum” ifadelerini kullandı.
Elbistan’da engelli Kısa ailesinin Adalet Bakanı’na yazdığı mektubunda suçlama konusu yapıldığını belirten Gök, Libya ile ilgili yaptığı haberin de suçlamaya konu yapıldığına işaret etti.
"GAZETECİLERLE YAPTIĞIM KONUŞMALAR SUÇ SAYILMIŞ"
Gazetecilerle yaptığı telefon görüşmelerinin HTS’lerinin dahi suçlama konusu yapıldığını söyleyen Gök, daha önce yargılandığı davada 2017-2020 yılları arasındaki konuşmalar da suç bulunmadığını kaydetti. Tahliye edilen gazeteciler Serdar Altan ve Ömer Çelik gibi meslektaşlarının tutuklu olduğu dönemde de telefonla konuşulmuş gibi HTS kayıtlarının olduğuna dikkat çeken Gök, “İçeriği olmayan HTS kayıtlarında sanki kim bu gazetecilerle konuşursa suç işlemiş gibi davranılıyor” dedi.
Hakkında bir gizli tanık ifadesinin olduğunu dile getiren Gök, “Bence bu davasın asıl motivasyon noktası üzeri açıkken öldürülen Kemal Kurkut’u çektiğim fotoğraflardır. Bu fotoğraflarla polislere açılan davanın baskısı var. Bunun dışında bir şey demiyorum” dedi.
AV. TEMUR: MAHKEME BASKI ALTINA ALINIYOR
Ardından söz alan avukat Resul Temur, Gök’ün çalıştığına dair SGK kayıtlarını mahkemeye sundu. Tanık Ümit Akbıyık’ın ilk ifadesinde müvekkilinin ismini vermediğini daha sonraki süreçlerde savcının "Abdurrahman Gök’ün ismini ver" dercesine müvekkili hakkında beyan almaya çalıştığını söyleyen Temur, “Dosyanın tamamına bakıldığında müvekkilimin 'örgüt üyesi' olduğuna dair delil yoktur. Kolluk ve savcılık bunun böyle olduğuna dair yorumda bulunmuştur. Bu sadece müvekkilime yönelik değil mahkemeyi de baskı altına almayı dayatıyor” dedi.
AYNI SUÇLARDAN YARGILANDI
Müvekkilinin daha önceki yargılamalarında da aynı suçların dosyada olduğunu aktaran Temur, buradaki tek farkın tanık ifadesi olduğunu söyledi. Müvekkilinin diğer davalardan beraat ettiğini hatırlatan Temur, "Tanığın anlatımında zaman kavramı yoktur. Ama biz bir kronolojiyi dikkate alırsak 2021’e kadar beyanları olduğunu görüyoruz. Müvekkilim bu dönemde kendisine yöneltilen suçlardan beraat etmiştir. Yargılama mükerrerdir. Dosya da delil olarak Kobanê belegeseli de görülüyor. Bu belgesel izlense müvekkilin söz konusu çalışmasının gazetecilikle ilgili olduğu açık bir şekilde görülecektir” dedi.
AVUKATLAR: DELİL YOK
Avukat Mehmet Emin Aktar ise, Gök’ün Kemal Kurkut’un ölümünü çektiği fotoğrafla aydınlattığı için o günden beri bunun bedelini çektiğini söyledi. Aktar, Gök hakkında kuvvetli suç olmaması sebebiyle tahliyesini istedi.
Avukatların savunmasından sonra iddia makamı tutukluluğun devamını istedi.
GÖK: GAZETECİLİĞE DEVAM EDECEĞİM
Tutukluluğun devamına ilişkin söz alan Gök ise, “Dosyada eksiklik bulunmuyor. Tutuklanmadan önce polis tarafından sık sık takip edildim. Denetim altındaydım. Bunlar neden tutuklandığımın göstergesidir. Yaptığım her haberi savundum. Ben yargılanmadan kaçmadım. 22 yıl ceza ile yargılandığım duruşmaya bile katıldım. İçeride de dışarıda da olsam gazetecilik yapmaya devam edeceğim. Tahliyemi talep ediyorum” dedi.
DURUŞMA 5 ARALIK’TA
Mahkeme, tanık Ümit Akbıyık’ın bir sonraki celsede dinlenmesine, Gök’ün Yargıtay’da bulunan dosyalarının istenmesine ve tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Duruşma, 5 Aralık tarihine ertelendi.
"GÖK'Ü SERBEST BIRAKIN"
Duruşma öncesi adliye binası önünde açıklama yapıldı. Adliye önünden seslenen gazeteciler, "Gök'ü serbest bırakın" çağrısı yaptı.
Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) öncülüğünde yapılan açıklamaya, gazeteciler ve Gök’ün yakınlarının yanı sıra Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekilleri Serhat Eren, Cengiz Çanda ve Meral Danış Beştaş, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı.
DFG: GAZETECİLER SUSMAYACAK
DFG Eş Başkanı Serdar Altan, bugün hem Abdurrahman Gök hem de tutuklu gazeteci Mehmet Şah Oruç’un duruşmasının olduğuna işaret ederek, “2 arkadaşımızın iddianamesine göz attığımızda gazetecilik faaliyetlerinden kaynaklı yargılanıyor. Aslında yine burada gazetecilik yargılanıyor. Gazeteci arkadaşlarımızın işlediği suç olmadığını hepimiz biliyoruz. Bunu kabul etmiyoruz. Arkadaşlarımız bir an önce serbest bırakılmalılar. Onların yeri cezaevi değil. Onların burada haber takip etmesi gerekiyor. Gazeteciler susmayacak. Gazeteciler yazmaya devam edecek” dedi.
MKGP: GAZETECİLİK YARGILANAMAZ
MKGP Sözcüsü Roza Metina, gazetecilerin hukuksuz bir şekilde gözaltına alındığını belirtti. Gazeteci Gök’ün Amed Newroz’un da polisler tarafından öldürülen Kemal Kurkut’un cinayeti nedeniyle hedef alındığını aktaran Metina, “Gazetecilik yargılanamaz. Gazetecilerin yargılanması uluslararası anlaşmalara göre de suçtur. Onlar hiçbir zaman işkence ve tutuklamalarla sesimizi kısamazlar” diye konuştu.
ÇANDAR: BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ AYAKLAR ALTINDA
Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, “Basın özgürlüğü Türkiye’de ayaklar altında. İçerde yargılanan bir gazeteci ama burası polislerden, helikopterlerden geçilmiyor. Türkiye bu hali ile Avrupa Birliği’ne bir adım dahi atamaz. Bunlar sona ermeden asla Türkiye’ye demokrasi gelmeyecek. Herkes de biliyor Kemal Kurkut’un intikamı alınıyor Gök’ten. Bizim tek istediğimiz onun özgürlüğüdür” ifadelerini kullandı.
TANRIKULU: ÖZGÜRLÜKLERE KAVUŞACAĞIZ
Ardından konuşan CHP Amed Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Bu coğrafyada Musa Anter’in çocukları, kardeşleri hakikat mücadelesinden hiç vazgeçmediler” dedi. Tanrıkulu, “Sizler olmasaydınız, Roboski ve Ceylan Önkol olayı bu kadar çıplaklığıyla ortada olmazdı. Yine 12 kurşunla öldürülen Uğur’un ölümü bu kadar çıplaklıkla gözümüzün önünde olmazdı. Bu bedel neyse hep beraber ödüyoruz, ödemeye de devam edeceğiz. Ama bunun sonunda bilin ki, özgürlük, barış ve adalete kavuşacağız” ifadelerini kullandı. (MA)