Tiyatrolar yeni sezona nasıl hazırlanıyor? -1 | ‘Ekip arkadaşlarımız ek işlerde çalışmak zorunda’
Özel tiyatrolar yeni sezonu sorunlar içinde açıyor… Tiyatro BeReZe'den Elif Temuçin, Altkat Sanat’tan Nevzat Süs ve Animus Tiyatrodan Deniz Ekinci ile yeni sezonu konuştuk.
Fotoğraf: Altkat Sanat
Şeyma AKCAN
İstanbul
Özel tiyatrolar yeni sezonu sorunlar içinde açıyor… Mekan kiraları, ticari işletme statüsünden kaynaklı ödenen vergiler, devlet desteğinin yetersizliği özel tiyatroların kronikleşen sorunlarından bazıları… Her şeye rağmen özel tiyatrolar maddi olanakları çerçevesinde inatla oyunlar çıkarmaya, seyirciyle buluşmaya devam ediyor. Tiyatro BeReZe'den Elif Temuçin, Altkat Sanat’tan Nevzat Süs ve Animus Tiyatrodan Deniz Ekinci ile yeni sezonu, yaptıkları hazırlıkları ve taleplerini konuştuk.
Yeni sezon hazırlıklarınız nasıl gidiyor?
Elif Temuçin: Yeni sezona yeni oyun hazırlıklarıyla başlıyoruz. Bu oyun, İbrahim Can Sayan’ın yönetiminde, Nikolay Gogol’ün “Palto” öyküsünden hareketle sahneye konacak. Ayrıca BeReZe Gösteri Evi için farklı atölyelerin, etkinliklerin ve repertuvarımızda bulunan birçok oyunumuzun olduğu bir program oluşturduk.
Nevzat Süs: Salgın sonrası yeniden normale dönmek güç oldu. Sonrasında 6 Şubat’ta yaşanan deprem tüm ekibimizi derinden sarstı ve duygusal olarak zor da olsa sezonu kapattık. Yaz ayları yine depremin vermiş olduğu kırıklıkla geçti diyebiliriz. Şimdi yeni sezona bu duyguyla hazırlanıyoruz. Altkat Sanat olarak 11 yıldır düzenli perde açıyoruz ve her sezon en az bir yeni oyun sahneliyoruz. Bu yıl da öyle olacak. Ayrıca pandemi döneminde yayımlamaya başladığımız “podcast”ler de 50 bölümü aştı. Dinleyiciler Spotify’dan içeriklerimize ulaşabilirler.
Deniz Ekinci: Yeni sezona iki adet oyun ile giriş yapacağız. Bir tanesini ekim ayında diğer oyunumuzu ise ocak- şubat ayında seyirci ile buluşturmayı planlıyoruz.
Hangi oyunlar sahnelenecek? İçeriğine dair bilgi verebilir misiniz?
E.T: “Olsa Olmalı Olabilir”, “Fil”, “Hikayeden Memurlar”, “Macbeth//İki Kişilik Kabus”, “An-Sızı-N” gibi uzun yıllardır repertuvarımızda olan oyunlarımızın yanı sıra, bu yıl 3. sezonu olan “Her Şey Gözümüzün Önünde Oldu” ve geçen sezon prömiyer yapmış olan yeni oyunlarımız “Cimri” ve “Kral Ölüyor” seyirciyle buluşmaya devam edecek. Repertuvarımız geniş ve gerçekten farklı farklı tarzlara sahip. Hepsi bizim yıllar içindeki araştırmalarımızı içeriyor. Oyunlarımızı yıllarca oynamak ve her karşılaşmada, değişen dünyayla yepyeni katmanlar ortaya çıkması bizi çok heyecanlandırıyor.
N.S: Öncelikle 7 yıldır aralıksız oynadığımız Franz Kafka’nın “Dönüşüm” eseri bu yılda kaldığı yerden devam ediyor. Dönüşüm dünya edebiyatında zaten kült bir eserdi, Altkat Sanat için de öyle oldu ve geçen sezon 200. gösterimi geride bıraktık. Alman Filozof-Filolog Friedrich Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” eserinin sahne uyarlamasını İKSV tarafından verilen Gülriz Sururi-Engin Cezzar ödülüyle gerçekleştirmiştik, bu oyunumuz da bu sezon devam ediyor. Geçen yıl sahnelemeye başladığımız; Türkiye’de kadın cinayetlerine dikkat çekmek adına erkeğin toplumdaki yerini de sorgulayan “Ten Rengi” isimli oyunumuzun da gösterimi devam ediyor. Şu an provalarını sürdürdüğümüz ve sezon içerisinde gösterimini gerçekleştireceğimiz yeni oyunumuz; Johann Wolfgang von Goethe’nin “Faust” adlı eserini çalışmaya başladık.
D.E: İki oyunumuz da birbirinden heyecan verici oyunlar ve her iki oyunumuzun da yazarı Sertaç Sayın. Oyunlardan bir tanesinin konusu savaş. Gerçek olmayan iki ülkenin gerçek askerlerinin hikayesini anlatıyor. Oyunumuzun yönetmenliğini Ümit Aydoğdu üstleniyor. İki kişilik oyunda yer alan iki askere ise Melih Salgır ve Berkay Erinç hayat veriyor olacak. Neler olacağına dair biz de çok heyecanlıyız. Şubat ayında çıkacak oyunumuzun ismi ise Gözbağcı. Tek kişilik bir oyun, bir kadın hikayesi. Detaylarını oyun çıktığında seyirci ile paylaşıyor olacağız. Şimdilik sürpriz olarak kalsın.
‘HER BAĞIMSIZ TİYATRONUN SIKINTISI KDV ARTIŞLARI’
Hazırlık sürecinde ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
E.T: Elbette her bağımsız tiyatronun sıkıntısı KDV artışları ve bunu bilet fiyatlarına yansıtma zorunluluğu. Her geçen yıl ayakta kalmak daha zorlaşıyor. Ekip arkadaşlarımız ek işlerde çalışmak zorundalar. Bu da bazı araştırma alanlarımızı sekteye uğratıyor.
N.S: Ülkemiz ciddi anlamda siyasal ve kültürel bir erozyon içinde diyebiliriz. Toplumu cehalete doğru sürükleyen politikalar, kendi yaşamlarını belirleme refleksinden de kişiyi uzaklaştırdı. İnsani olan temel haklar bile elinden alınırken; suskunluğa, örgütsüzlüğe itilen toplum, atalet içinde geleceğini kaybediyor. Son seçimler bize iktidarın bakış açısıyla ya da onların nosyonuyla siyaset üretmenin bir işe yaramadığını göstermiştir. Oysa toplumu değiştirecek olan şeyin emek eksenli politikalar olduğunu düşünmekteyiz. Gerek ekonomik gerek kültürel haklar ancak emekçilerin iktidarında tam anlamıyla özgürlüğüne kavuşur. Bir avuç gericilikten devşirme liberalin bu topluma katacağı bir şey yoktur. Bunu defalarca gördük. Böyle bir ülkede tiyatro yapıyor olmak başlı başına zorlukları da beraberinde getiriyor. Örneğin vergiler; sıradan bir tüccarın oranlarıyla aynı vergileri ödüyoruz. Oysa tiyatro ticaretin bir alanı değildir. Maalesef her seferinde bu alana doğru ittirilip, gücümüz zayıflatılıyor.
D.E: Özel tiyatrolar devlet tarafından hiçbir destek almadıkları için maddi olarak çok zorluk çekiyorlar. Mekanı olmayan bir özel tiyatro yalnızca prova alanı kiralamak için bile oldukça para harcamak durumunda kalıyorlar. Bunu başarabilirler ise sonrasında dekor, kostüm, ışık tasarımı için de yüklü bir ödeme yapmaları gerekiyor. Tüm bu süreçleri başarı ile tamamlarlar ise bu kez oyunlarını seyirci ile buluşturabilecekleri bir sahne bulmaları gerekiyor. İstanbul’da sahne sayısı oldukça az. Bunun nedeni ise kâr getirmemesi, vergilendirmenin fazla olması, herhangi bir toplumsal sıkıntıda önce kültürel etkinliklerin iptal edilmesi ve devlet tarafından hiçbir destek verilmemesidir. Mekansız özel tiyatro oynayacakları sahneyi bulduktan sonra da o oyunu sahnede tutmak oldukça zor. Seyirci sayısının azlığı, pazarlamada yetersizlik ve birçok maddi yetersizlik ile karşı karşıya geliniyor. Eğer oyunun harikalar yaratıyorsa ve bütçen seni 10 oyun götürebiliyorsa şanslısın, yolun açılabiliyor. Ama yine de kendini çok yalnız hissettiğin bir süreç yaşıyorsun, yaşayabiliyorsan onu da. Mekanı olan tiyatrolara ise uygulanan vergi, sahne için ödenen kira ücretlerinden hiç bahsetmeyelim bile. Tabii ki de elimizden geldiğince burada ve bu işi yapıyor olacağız, kimse bunu durduramaz. Fakat keşke yaptığımızın değeri daha çok bilinse ve devlet tarafından desteklensek...
‘DİRENİYORUZ!’
Bu zorluklarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
E.T: Sahne giderlerini ve çalışan kaşelerini bizim gibi az sayıda seyirci ağırlayabilen mekanlar ne yazık ki bilet satarak karşılayamıyor. Bu nedenle atölyeler bizim için bir seçenek. Hem daha çok insanla tanışma fırsatı elde ediyoruz hem de maddi katkısı oluyor. Bir de seyircide de çeşitlilik sağlamak istediğimizden kampanyalı biletler, askıda bilet gibi uygulamalara gidiyoruz. Daha fazla duyulmak için de tanıtım için hep bir koldan çalışıyoruz.
D.E: Maddi zorluklar ile ek iş yaparak başa çıkmaya çalışıyoruz, ailemizin bize desteği ve yakınlarımızın desteği ile tiyatro sahnesi açıp tiyatro yapabileceğimiz bir alan yaratıyoruz. Tabii sahne açmak ile de bitmiyor. Birçok yeni proje üreterek de ayakta kalmaya çalışıyoruz. Hep proje üretiyor olmak çok değerli. Animus Tiyatro bu yaz temmuz ayında yaz atölyeleri düzenleyerek ortağı olduğu Pax Sahne’de alanlarında uzman olan birçok eğitmen ağırladı. 7-19 Ağustos arasında ise Short Fest adında 13 gün süren kısa bir tiyatro şenliği düzenledi. Bu sayede hem katılımcılar harika bir deneyim elde etmiş oldu hem de Animus Tiyatro her anlamda kendini geliştirmiş oldu.
N.S: Direniyoruz!
‘ZİHİN AÇAN BİR TİYATRO ORTAMI YARATABİLİRİZ’
Yeni sezondan beklentileriniz ve talepleriniz nedir?
N.S: Bizim izleyicilerimizden başka tutunacak dalımız yok. Onlar tiyatrolara destek verdikleri sürece isyanımızı haykırabiliriz. Elde ettiğimiz her şeyi gerek düşünsel gerek ekonomik her şeyi, yeniden tiyatroya aktarıyoruz. Ancak bu bakış açısıyla ayakta kalabiliriz. Umutsuz değiliz, tarih bize halkı yok sayan iktidarların nasıl un ufak olduğunu gösteriyor. Tarihe ve kendi gücümüze güveniyoruz. Değiştirmek için daha çok mücadele edeceğiz
E.T: Umuyoruz ki Beyoğlu’da ayakta kalan az sayıdaki sahnelerden biri olan BeReZe Gösteri Evinde, bu yıl da kalabalıkları ağırlayacağız. Günümüzde özellikle İstanbul’da yaratılan tiyatro ortamı biraz tek tipleşmeye başladı. Çünkü maddi kaygılar ve seyirciyi kaybetme korkusu çoğu tiyatro grubunu beğenildiğinden emin olunan oyunlar yapmaya zorluyor. Bu da bir kısırlaşmayı beraberinde getiriyor elbette. Aynı zamanda sponsorlarla yapılan büyük prodüksiyonlar, bugünün kaba deyimiyle “ünlü tiyatroları” bağımsız birçok ekibin duyulma olasılığını azaltıyor. Böylelikle bağımsız ekipler ayakta kalma güdüsüyle; araştırma, deneme/yanılma, sınırları zorlama ihtimalini yitiriyor. Büyük prodüksiyonlar, eğlenceye dayalı çalışmalar elbette olmalı. 20 milyona ulaşan bir nüfus söz konusu. Farklı istekleri olan bir büyük kalabalıktan bahsediyoruz. Aslında demek istediğimiz şu: Eğer sanatın tek tipleşmeyen ve genişleyen, tartışmalara açık, cesur bir yapısı olmasını istiyorsak, gençlerin sesini de duymak istiyorsak bağımsız ekipleri takip etmek gerekiyor. O yüzden lütfen oyunlarımıza gelin, alternatif sahneler diye tanımlanan ve ne yazık ki artık çok azalan sahnelerde oyunlar izleyin, destek olun. Ancak bu şekilde çeşitlenebilir, aynı şeyi duyan, gören ve aynı şekilde birbirini anlayan değil, açık görüşlü ve birbirini farklı yanları ile kucaklayan, zihin açan bir tiyatro ortamı yaratabiliriz. Görüşlerimizi merak ettiğiniz ve sesimiz olduğunuz için teşekkür ederiz.
D.E: Yeni sezonda vergiler düşse, sahnelerin kiraları ile ilgili bir yapılandırma gelse, seyirciler oyun izlemeye daha çok teşvik edilse, oyuncular ve üretim yapmak isteyen herkes çaresizce beklemektense (Çok zor biliyorum ama) hiç aklımıza gelmeyen bir yol bulsalar ne güzel olur. Devletten çok umudum yok açıkçası ama gençler için her zaman umutluyum.