Kobanê Davası: Tutukluluk tedbiri ceza olarak uygulanıyor
Avukat Özgür Yaldız, tutukluluk halinin bir tedbir olduğunu ancak Kobanê Davası'nda bir ceza olarak uygulandığını belirtirken, mahkeme heyeti davayı 20 Eylül'e erteledi.
Fotoğraf: MA
Kobanê’de IŞİD saldırısı sonrasında Türkiye’nin pek çok kentinde meydana gelen 6-8 Ekim 2014 tarihli protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 32’nci duruşmasının 4’ncü periyodu Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsü’nde bulunan Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Tutuklu yargılanan siyasetçiler davaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden katılırken, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar, duruşmada hazır bulundu.
SAVUNMA KESİLDİ
Duruşma, verilen aranın ardından Dilek Yağlı’nın savunması ile devam etti. Yağlı, mütalaada somut bir suçun isnat edilmediğini belirterek beraatini talep etti. Ardından Kürtçe savunma yapan Zeynep Karaman, İran’da Mahsa Amini’nin katledilişinin yıldönümü olduğunu anımsatarak sözlerine başladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını anımsatan Karaman, “Bunlara karşı Adalet Bakanlığı, ‘Bu rapor yok hükmündedir’ dedi. Dışişleri Bakanlığı da ‘Vizyonsuzdur’ dedi. Türkiye’nin şu anki vizyonu nasıl? İnsan hakları diye bir şey yok” dedi. Karaman’ın sözleri tutukluluk durumuna ilişkin savunma yapmadığı gerekçesiyle kesildi. Karaman, burası Adalet Bakanlığı’na bağlı, ben bunu savunmasını yapıyorum” dedi.
“DAVANIN NERESİNDEN TUTARSANIZ ELİNİZDE KALIYOR”
Karaman, sözlerine şöyle devam etti: “Sayın heyet siz bizi tahliye edemezsiniz. Yargı üzerindeki baskı her gün artıyor. 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne yönelik şüpheler de her gün artıyor. Bu dava Yüksel Kocaman’ın kararlarına bağlı değil midir? Dün Ankara Başsavcısıydı, bugün de Yargıtay üyesi. Hatta Ankara’daki davaların talimatların tamamı onun gölgesinde açılıyordu. 22’nci Ağır Ceza Mahkemesinin açtığı davaların tamamı da onun gölgesinde açılıyor. Yarın öbür gün bize buradan ceza verdiği zaman yüksek mahkemeye itiraz ettiğimizde bu ava yine Yüksel Kocaman’ın önüne gidiyor. Bu davanın neresinden tutarsak elimizden kalıyor. Bahtiyar Çolak’ı daha unutmadık zaten.”
Daha sonra konuşan Zeynep Ölbeci de Kobanê Davası sürecinde meydana gelen kirli ilişkilere dikkat çekerek, bunların heyeti ilgilendirip ilgilendirmediğini sordu. Ölbeci, savcının iddianamede sıraladığı suçların aynısını mütalaada da sıraladığını belirterek, “Hatta bizim niyetimizi de okuyup mütalaaya eklemiştir. Ben Adalet Bakanlığına Sayın Öcalan için bir dilekçe göndermiştim. Bunu bir delil olarak önüme koymaktadırlar. Eğer bu suç ise, Adalet Bakanı o zaman bunun suç olduğunu söyleyecekti.15 yıl önce bu suç değildi de bu gün mü suç oldu? Ben Kürdüm diye bir dilekçe veremeyecek miyim? Dilekçe vermekle bölücü mü oluyorum? Trajikomik bir şey bu. Ben tahliyemi talep ediyorum” diye konuştu.
“HEYETİN ART NİYETLE YAKLAŞTIĞINI GÖSTERİYOR”
Son olarak söz alan Avukat Özgür Yaldız, müvekkillerin tutukluluk devamına ilişkin kararın gerekçelerinin anlaşılmadığına dikkat çekerek, hukuksuz bir tutuk devam kararının uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğini belirtti. Yaldız, kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut delillerin olması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Kaçma şüphesinin varlığını kabul etmeniz sizin de bir art niyet barındırdığını, heyetinizin bir art niyetle yaklaştığını gösterir. Dilek Yağlı’nın dosyasında somut, elle tutulur hangi delil var? Büyük daire, yüksek mahkeme kararlarında her tutuk inceleme yapıldığında, tahliye talebinde bulunduğunda buna ilişkin karar verilmesi gerekirken, bu celsede teker teker tutukluluk halinin devam edilmesinin açıklanması gerek. Ama savcılık tahliye olmayacağından o kadar emin ki, buna güveniyor.”
“TUTUKLULUK TEDBİRİ CEZA OLARAK UYGULANIYOR”
Tutuk devam kararında adli kontrol tedbirlerinin yeterli olmayacağına dair bir kararın kurulması gerektiğini belirten Yaldız, “Müvekkiller adli kontrol tedbirlerine uyacaklarını belirtiyorlar. Adli tedbirin uygulanmasında da devlet sorumludur. İnsanlar sınırlardan kaçıyor diye bu yasal hakkın kullanılmamasını kabul edilemez buluyoruz. Yasaya konmuş bu müessese sırf güvenlik zafiyeti var diye işletilemeyecekse bu yasadan çıkarılsın. Tutukluluk bir tedbir ama bir ceza gibi uygulanıyor. Bu aşamada vereceğiniz bir tahliye kararı üst mahkemede müvekkillerin hak ihlaline daha fazla sebebiyet vermemesini sağlayacak. Ben tüm müvekkile yönünden tahliye kararı verilmesini talep ediyorum” diye konuştu.
DURUŞMA 20 EYLÜL’E ERTELENDİ
Mahkeme heyeti verdiği ara kararda, tüm tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına, adli kontrol kararlarının devamına, duruşmanın ise 20 Eylül’e ertelenmesine karar verildi. (MA)