Şili darbesindeki Alman parmağı
Soğuk Savaş denkleminin bir parçası olarak bütün kapitalist blok, “bizim çocuklar” dediği darbecilerin yanındaydı. Almanya da darbeci generallere siyasi, askeri ve maddi yardımda bulundu.

Colonia Dignidad’da öldürülen bazı devrimcilerin bulunduğu toplu mezar | Fotoğraf: Zazil-Ha Troncoso 2/ Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)
Yücel ÖZDEMİR
Köln
Şili’de 11 Eylül 1973’de gerçekleşen askeri faşist darbenin 50. yılı, Almanya’da özellikle sol-ilerici kesimler tarafından öncesine göre çok daha fazla mercek altına alındı. Junge Welt, Neues Deutschland ve Die Tageszeitung gazeteleri hazırladıkları özel sayfalarda darbe öncesi ve sonrasında yaşananları farklı boyutlarıyla inceledi.
Latin Amerika’nın makus kaderi bakımından adeta bir dönüm noktası olan, parlamenter yoldan sosyalizme geçişi savunan Devlet Başkanı Salvador Allende’ye karşı yapılan darbenin arkasında elbette en başta ABD emperyalizmi, onun bakır tekelleri ve dönemin Devlet Başkanı Nixon, Güvenlik Danışmanı Henry Kissenger ve ekibi vardı. Darbenin ABD’de planlandığı artık sır değil. Bu nedenle, her yıl dönümünde ABD’nin hesap vermesi gerektiğini ısrarla vurgulamak gerekiyor. Denilebilir ki; ABD olmadan başında faşist Agusto Pinochet’in olduğu Şili ordusu, sosyalist Allende’ye darbe yapmayacaktı ya da yapamayacaktı.
Ancak ABD’nin en büyük suçlu olduğu faşist darbede diğer kapitalist ülkeler masum değil. Soğuk Savaş denkleminin bir parçası olarak bütün kapitalist blok “bizim çocuklar” dediği darbecilerin yanındaydı. Pinochet’e destek verdiler. Darbe sonrasında da faşist rejimle ilişkilerini normal bir şekilde sürdürdüler.
Bunların başında dönemin Federal Almanya Cumhuriyeti de vardı. Belki de ABD’den sonra en fazla darbede parmağı olan ikinci ülke olarak... Zira Almanya darbeci generallere sadece siyasi destek vermekle kalmadı, askeri, maddi ve personel yardımında da bulundu.
ALMAN TARİKATI ‘COLONIA DIGNIDAD’
Darbenin 50. yılında gün ışığına çıkan yeni belgeler Almanya’nın sorumluluğunu somut olarak ortaya koyuyor. Almanya’nın darbedeki rolünün en önemli ayaklarından birisi, Şili’nin başkenti Santiago’ya 400 km uzaklıkta, 30 bin metrekarelik bir arazi üzerinde kurulan Colonia Dignidad (Haysiyet Kolonisi) tarikatı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler ordusunda Belçika cephesinde yer alan Papaz Paul Schaefer, savaş bittikten sonra bir kilisede papazlık yapmaya başladı. Ancak bir süre sonra çocuk tacizcisi olduğu ortaya çıkınca hakkında dava açıldı ve mahkum oldu.
Tutuklanmadan önce Ortadoğu’ya giden Schaefer, ardından Şili’ye geçti. Kurduğu bağlantılar sayesinde 1961’de söz konusu büyük araziyi aldı ve tarikatını burada kurdu. Daha önce Hitler ordusunda yer alan, savaş suçu işleyen birçok faşist ordu mensubu aralarında Şili ve Arjantin’in de olduğu Latin Amerika ülkesine kaçmıştı. Bunların bir kısmı daha sonra Schaefer’in başını çektiği tarikata katıldı. Tarikatın Almanya’daki en açık savunucusu ise aşırı sağ-muhafazakar Bavyera Başbakanı (1978-88) ve Savunma Bakanı Franz-Josef Strauß (1956-62) idi.
Çocuk tacizlerine Şili’de kurduğu bu tarikatta devam eden Schaefer, hem buradaki faşist generaller hem de Alman Haberalma Teşkilatı (BND) ile bağlantı içerisindeydi. WDR’de yayımlanan “Feature” programında Winfried Huismann, BND’nin Krefeld’deki “Merex AG” firması üzerinden Colonia Dignidad tarikatına silah gönderdiğini belgesiyle birlikte yayımladı.
Darbe öncesinde Latin Amerika’daki faşist Almanların buluşma merkezi haline gelen Colonia Dignidad, darbe gününden itibaren sosyalistlere işkence merkezine dönüştü. Çok sayıda komünistin, sosyalistin buraya götürülerek işkence yapıldığını, bugün yaşayan tanıklar anlatmaya devam ediyor. Alman devleti de bu tarikat üzerinden sürece böylece müdahil oldu.
Daha sonra adı “Villa Baviera” olarak değiştirilen Colonia Dignidad’ın merkezi halen Bavyera tarzı yemeklerin verildiği, eğlencelerin düzenlendiği bir restoran. Bunun bir müze, anıt yeri yapılması konusunda 2016’dan bu yana süren girişimler ve hazırlıklara Alman Dışişleri Bakanlığı engel olmaya devam ediyor. Öncekiler gibi, Yeşiller Üyesi ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da “Villa Baviera”nın müze haline getirilmesine yanaşmıyor.
BND’NİN LATİN AMERİKA’DA KOMÜNİZMLE MÜCADELE NEFERİ: RAUFF
Almanya’nın Şili darbesindeki parmağı elbette sadece Colonia Dignidad ile sınırlı değil. Hitler faşizmi döneminde Hücum Kıtaları (SS) üyesi olan, savaş bittikten sonra savaş suçlusu olarak aranmaya başlanan Walther Rauff, kaçtığı Latin Amerika’da BND ajanı olarak çalıştı. Hitlerin ordusunda Doğu Cephesi’nde general olarak görev yapan Reihnard Gehlen tarafından kurulan BND’nin bir üyesi olarak Rauff, gittiği Ekvador’da Şili Askeri Ataşesi Pinochet ile tanıştı ve dostlukları zamanla gelişti. Sonra da Pinochet tarafından Şili’ye götürülerek sosyalistlere karşı mücadelede istihbaratta kullanıldı.
Bugün halen yaşayan tanıkların anlatımlarına göre Eski SS Üyesi Rauff, darbecilerin yanında çok önemli görevler üstlendi. Hitler faşizmi döneminde antifaşistlere, komünistlere yapılan işkence ve öldürme metotlarını kullandı. Şili istihbarat örgütü DINA Başkanı General Manuel Contreas, “El Chacal" (Çakal) lakabı taktığı Rauff ile, “paket” dediği muhaliflerin nasıl yok edilmesi gerektiğinin planlarını yaptı. Contreas’ın Colonia Dignidad ile de çok sıkı ilişkileri bulunuyordu. BND her ne kadar 1958’de görev verdiği Rauff ile bağlantının 1962’de kesildiğini ileri sürse de aslında bağlantı hiç kesilmedi.
Wilfried Huismann’ın Alman birinci televizyon kanalı ARD’nin internet sitesi “Tagesschau” için kaleme aldığı “Pinochet’in Alman babası” (Pinochets deutscher Pate) başlıklı yazıda Rauff’un yardımıyla yapılanlar arasında ülkenin güneyinde bulunan “Chacabuca”daki 1200 kişilik toplama kampının kurulması da yer alıyor. O vakit kampta tutulan devrimcilerin anlattığına göre kampta yetkili olanlardan birisi de Alman’dı. Adı da “General van Nordenflycht” idi.
Huismann’ın yazdığına göre 1945’ten sonra 1000 kadar SS, SA ve Gestapo üyesi Şili’ye kaçtı ve burada devlet içinde görev almaya başladı. Buradan Şili’de DINA’yı Nazilerin kurduğu anlaşılıyor.
ALMANYA SORUMLULUKTAN KAÇAMAZ
Görüldüğü gibi Alman faşistleri ve sermayesi sadece Alman halkının başına bela olmadılar, dünyanın diğer ülkelerinde de ağır insanlık dışı suçlar işlediler. BND ve Colonia Dignidad üzerinden verilen destek, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin de bu suça ortak olduğunu açık olarak gösteriyor.
İlk olarak 2016’da, şimdiki Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, dışişleri bakanlığının Colonia Dignidad konusunda hata yaptığını söylemişti. 2019’da da Colonia Dignidad kurbanlarına 10 bin avroya kadar tazminat ödenmesi vaadiyle meclis bir yardım fonu kurmuştu.
Ancak Almanya, sorumluluk açısından bundan daha fazla ileriye gitmedi.
Eski Colonia Dignidad, şimdiki “Villa Baviera”nın yerini satın alarak anıt-müze yapmak yetmez, ki ona da yanaşılmıyor. Darbe sırasında ve sonrasında doğrudan Almanya’nın parmağının olduğu yerlerde mağdur olanlara tazminat ödenmeli, onurlandırılmalı. Aradan 50 yıl geçtiği halde yaklaşık 1500 devrimcinin akıbeti halen aydınlığa kavuşturulamadığı için yakınları izlerini sürmeye devam ediyor. Bunların büyük bir kısmının Nazi metotlarıyla katledildiği ve en az 300 kişinin kurulan krematoryumlarda yakıldığı tahmin ediliyor.
İnsanlık düşmanı faşizmle, onu uygulayanlarla ancak bu şekilde yüzleşilebilir. Aksi, sorumluluktan kaçmaktan başka bir şey değil.
Evrensel'i Takip Et