18 Eylül 2023 04:15

Çatışmalar ve kentsel dönüşümün ardından Sur 'manzarası': 6 metrekarelik alanda yaşam

Sur’da savaşın ardından alelacele alınan kamulaştırma kararlarının uygulandığı Lalabey de yıkılan ve kültürü tahrip edilen yerlerden. Evinden olan insanlar 6 metrekare alanda yaşamaya mahkum edilmiş.

Fotoğraf: Berfin Güler/Evrensel

Paylaş

Berfin GÜLER
Diyarbakır

Sur…  Adını etrafını çevreleyen surlardan alan bu ilçe ne badireler geçirdi. Lalabey Mahallesi’ndeyiz. Burası kentsel dönüşüm sürecine dahil olmuş bir mahalle. Aslında Sur’daki kentsel dönüşüm uzun süredir tartışılan bir konu. 2010’da Sur’daki Alipaşa ve Lalebey mahallelerinde TOKİ, bakanlık ve belediye iş birliğindeki kentsel dönüşüm kapsamında 850 yapının 330’u yıkıldı. Halkın tepkisini çeken bu süreç 2013 yılının sonunda belediye tarafından durduruldu. Tabii bu süreç 2015’teki çatışmaların ardından tekrar devam etti. Savaşın hemen sonrası acele değil alelacele alınan kamulaştırma kararları bir bir gerçekleştiriliyor. Ve işte bugün de yıkımın ve ‘dönüşümün’ ardından Sur’daki durum ortada. İnsanlar evini terk etmek istemese de birer birer evinden oldu. Var olan yoksulluk arşa çıktı. Sur’un yapısı, kültürü de yitip gidenler arasında.

Talu Sokağı’na vardığımızda caddenin sağ tarafı oldukça lüks yapılı evlerle dolu iken sol tarafının ise hâlâ gecekondu ve harabe denilebilecek oldukça eski ve yıkılmaya yüz tutmuş evlerle dolu olduğunu görüyoruz. Mehmet Ak, caddenin sol tarafında bakkal işletiyor. Evi ise hemen karşıda kentsel dönüşüm ile yıkılmış. TOKİ’den daire verileceği söylense de öyle olmamış. 

"5 YIL ÇADIRDA YAŞADIK"

Mehmet Ak’a evini yıktıktan sonra 21 bin TL vermişler, bir daire alamamış. Çareyi çadırda kalmakta bulmuş. Beş sene çadırda yaşadıktan sonra kaynının bakkalını devralmış. Bakkalının arka tarafında bulunan çok çok 6 metrekarelik alana bir yatak, buzdolabı birkaç parça da mutfak eşyası koymuş. Eşi, iki torunu ve kızı burada yaşamaya başlamış: “Beş yıl çadırda kaldık, kar kış demeden. Şimdi de dükkanın arkasındaki alanda kalıyoruz ailemle. Ama ne yapalım bacı, gidecek yerimiz yok ki” diyor.

Banyo, tuvalet bulunmayan bu alanda ihtiyaçlarını nasıl giderdiklerini sorduğumda şu yanıtı veriyor: “Nasıl yapalım, oğlumun evine gidip duş alıyoruz. Çamaşırları da orada yıkıyoruz. Burada yirmi tane yılan yakaladım. Oğlumun evi de hemen ileride. Buradan bir farkı yok. Kaç defa akrep yakaladık. Buranın derdi çekilmiyor. Mahkemeye verdim bekliyorum. Eğer sonuç alamazsam insan hakları mahkemesine başvuracağım.”

"TOKİ’DEN EV VERECEĞİZ DEDİLER, VERMEDİLER"

Ak, yaşananları gözleri dolu ve öfkesi diri bir şekilde anlatıyor: “21 bin TL ne ki neye yetsin bacı? Ben bu parayla ne yapayım? Bugün dükkana mal aldım, içecek ve cipsler için 12 bin 500 TL ödedim. Torunlarımın okul masraflarını da ben karşılıyorum. Kiralar 8 bin-15 bin TL arasında. Kiraya da çıkamam. Nasıl çıkayım? Buradan kazandığım bize anca yetiyor.”

"BANA EVİMİ GERİ VERİN"

Ak, hakkını aramaya çalıştığını ancak sonuç alamadığını belirterek “Yetkililere ulaşmaya çalışıyorum, ona da izin vermiyorlar. Kaymakama, valiye gitmek istiyorum görüşmek için, memurlar izin vermiyor. AKP’li vekiller geldi buraya. Onlara da söyledim, gerekirse 50 bin TL de ben vereyim ama bana evimi geri verin dedim. “Öyle olmaz” dediler. Erdoğan bizi yok etti.  Kazanırsam sizi limon gibi sıkarım demişti, gerçekten de öyle oldu. İstifasını versin. Ne hakkı var bizi böyle sıkıştırmaya?​” diyor.

"YÜKSEK FİYATLARA SATTILAR"

Erdoğan’ın İstasyon Kavşağı’ndaki mitingine değinen Ak, “Evlerimizi yıktıkları zaman Erdoğan buraya geldi, 'evleri yapıp halkıma teslim edeceğim' dedi. 2-3 yıl geçti yine geldi mitinge, 'Ben evlerimizi yapıp halkıma geri teslim ediyorum' dedi. Hani, kime teslim etmiş? Mağdur olan tek ben değilim ki. Gelsin yaptığı evlerden birini burada evi yıkılan birine vermişler mi göstersin. Yüksek fiyatlara sattılar başka insanlara buradaki evleri” diye konuşuyor.

"BULAŞIKLARIMI UZUN SÜRE HASTANEYE GÖTÜRÜP YIKADIM"

Biz Ak ile sohbet ederken eşi Mevlüde de sohbete dahil oluyor. O da yaşadıkları zorlukları anlatıyor. Günlük işleri ve temel ihtiyaçları nasıl karşıladıklarını anlatıyor Mevlüde: “Önceden bulaşıklarımı gidip hastanede yıkıyordum. Temizliğe gidiyordum gündeliğe. Bir ara dilenmek zorunda bile kaldım. Şimdi şeker hastasıyım, ayağıma vurduğu için bir yere gidemiyorum. (Dükkanın yanında bulunan musluğu göstererek) Şimdi bir musluk yaptık buraya, burada yıkıyorum gece sokakta kimse kalmadığında. Hep soğuk su ile duş aldım” şeklinde konuşuyor.

"GİDECEK BAŞKA YERİMİZ YOK"

Hem daha rahat sohbet edebilmek hem de içeriye bakmak için dükkanın arka tarafında kaldıkları yere geçiyoruz. Mevlüde, çadırdan sonra burada küçük bir alanda olsa da düzen kurmayı başardığını, bunun tesellisi olsa da evini özlediğini söylüyor: “Önceden bir evim vardı kapısını kapatıyordum en azından. Sizin eviniz var, kapısını kapatıyorsunuz en azından. Biz burada sokaktayız. Geceleri hırsızı, madde bağımlıları geziyor. Kavga çıkıyor, ateş ediyorlar çok korkuyoruz ama ne yapalım? Gidecek başka yerimiz yok ki.”

"DÖNÜŞÜMLÜ UYUYORUZ"

Hem sitemli hem de çaresizlikten bir ara duraksıyor, gözleri doluyor. Mevlüde içinde bulundukları durumu anlatmaya şöyle devam ediyor: “En azından evimi bana verselerdi, içine girseydim. Başka da bir şey istemem. Bu yaştan sonra daha ne yapayım? Devlet de biliyor biz mağduruz ama bir şey yapmıyor. Burada beş kişiyiz,  yatacak yerimiz bile yok, dönüşümlü uyuyoruz. Gece çocukların annesi ve ben uyuyoruz, çocuklar okula gidiyor diye. Gündüz de eşim ile kızım uyuyor.”

Buzdolabını açıyor, dolapta bulunan bezelyeleri göstererek “Yazma kenarlarını işleyip satıyorum komşulara. Onlar da bana acıyor herhalde, bezelye, mercimek veriyorlar. Ekmeği de dolaba koyuyorum. Bayatlarsa da süt döküp yiyorum” diyor.

"HERKESİN EVİNİ ELİNDEN ALDILAR"

Dışarı çıkıyoruz, Mehmet dükkanın yanında bulunan hurda malzemeleri gösterip şöyle diyor: “Önceden hurdacıydım, şimdi de devam ediyorum ek iş olarak. Burada yaşayan herkes yoksul. Herkesin evini elinden aldılar sonra da halkımızın yanındayız diyorlar. Bir kişinin yanında oldularsa başımı eğer susarım.”

Mevlüde ise “Paran yoksa kimse yardım etmez sana” diyor. 

ÖNCEKİ HABER

Trabzon’da sağanak sonrası heyelan meydana geldi, yol ulaşıma kapandı

SONRAKİ HABER

Taşın diliyle doğanın çığlığına cevap

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa