Kamuda çalışan mühendisler: Özlük haklarımızı birleşerek kazanabiliriz
Kamuda çalışan mühendisler son yıllarda geçim sıkıntısının arttığını söylüyor. Yoksulluk sınırının üzerinde bir maaşın yanında özlük haklarını da isteyen mühendisler, önce platform sonra dernek kurdu.
Fotoğraf: Pixabay
Hilmi MIYNAT
Denizli
AKP iktidarı ekonomide tozpembe tablo çizerken, emekçilerin yaşadığı yoksulluk ise daha da derinleşiyor. İşçilerin ücretleri yoksulluk sınırının yarısını bile bulmazken, ağustos ayında toplu sözleşmeleri bağıtlanan kamu emekçilerinin maaşları ise yoksulluk sınırının yarısı düzeyinde. Kamuda çalışan mühendisler de son yıllarda geçim sıkıntısının daha da arttığını söylüyor. Yoksulluk sınırının üzerinde bir maaşın yanında özlük haklarını da isteyen mühendisler, önce platform sonra dernek kurdu. Bağıtlanan toplu sözleşme öncesi Denizli’de de basın açıklamaları yapan mühendisler, “Haklarımızı birleşerek alabiliriz” diyor.
"MAAŞLARIMIZ İYİCE ERİDİ"
Denizli Merkezefendi Belediyesinde çalışan Tüm Bel-Sen üyesi İnşaat Mühendisi Arel Tanrıöğen, gelir düzeylerinin beş yıl öncesine kadar savcılarla, hakimlerle, doçent öğretim üyeleriyle denk olduğunu ancak son yıllarda arada ciddi farkların oluştuğunu dile getirdi. Arel, “Mesela biz 2 bin 400 alıyorken onlar 2 bin 500 alıyordu. Zamanında mühendisler olarak yoksulluk sınırının çok üzerinde maaş alıyorduk. Ama şimdi geçim sıkıntısı yaşıyoruz. En azından geçim sıkıntısını kafamıza takmasak yapmış olduğumuz işleri biraz daha iyi yapma şansına sahip oluruz. Özellikle asgari ücrete yapılan zamlar sonrası zamanla ücretlerimiz asgari ücrete yaklaştı. Aslında asgari ücretlilerin ücreti artmış olmadı, bizim maşlarımız eridi” dedi.
Bu durumun sosyal hayatlarını da etkilediğini dile getiren Tanrıöğen, “Çocuklarımızla rahat bir tatil yapamıyoruz. Dört kişi sinemaya gitsek yanında yiyecek içeceğiyle cebimizden 700-800 lira çıkıyor. Eşim de özel okulda öğretmen onların da ücretleri asgari ücret düzeyinde. Normalde evde iki çalışan var, gelir düzeyimizin iyi olması lazım. Evimizi zamanında bir şekilde almışız, şimdi bırak evi araba alacak düzeyde değiliz. Her meslek grubu tabii ki mücadele yürütmeli ancak ‘Bu şu kadar alıyor. Benimki ondan değerli’ şeklinde gitmemek lazım. Onun aldığı parada gözümüz yok. Bizim istediğimiz hakkımız olanı alabilmek” ifadelerini kullandı.
"SORUN SADECE ÜCRET SORUNU DEĞİL"
Tüm Bel-Sen Denizli Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Sönmez de mühendislerin aldığı risklere karşın düşük ücret aldığını belirterek, bunun için birleşerek mücadele yürütülmesi gerektiğini ifade etti. Mühendislerin ücretlerine yapılan zamların TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranında kaldığını belirten Sönmez, kamuda çalışan mühendislerin ayrı bir platform kurduğuna değindi.
Bu alana yönelik sendikaların ve TMMOB’nin çalışmaları olduğunu dile getiren Sönmez, “TMMOB’nin bakış açışı bilimsel yönden olduğu için her yanlışın karşısında bir duruş sergilemesi gerekiyor. Bu da kimi mühendisler için ‘devlete de karşı’ gibi bir algıya neden oluyor. Kamu mühendislerinin belli kısmı da bu anlamda TMMOB’nin içerisinde veya sendikaların içerisinde değil de ayrı bir platform kurarak sadece ücret anlamında bir talep ortaya koymaya başladılar. Ancak sorun sadece ücret sorunu değil” dedi.
"MÜHENDİS ÇİZDİĞİ PROJEDEN ÖMÜR BOYU SORUMLU"
Sönmez, “Alınan sorumluluklar, iş riskleri çok fazla. TMMOB’nin kamuda çalışan mühendislere ilişkin komisyonları var. İnşaat Mühendisleri Odasından örnek vereyim; önceki dönemde ‘Kamu Mühendisleri Komisyonu’ vardı, bu dönem ‘Özlük Hakları Komisyonu’ var. Bu komisyonların işler olması için özel çaba gösteriyor. Bir iki toplantıya katılıp devamını getirmeyenler oluyor. Buralarda kamuda çalışan mühendislere yönelik özel çalışmalar yürütmesi için kamuda çalışan mühendislerin buralarda görev alması lazım. TMMOB özellikle bu alanlarda çalışma yürütmek için teşvik edici rol oynasa da kamuda çalışan mühendisler buralarda görev almaktan geri duruyor” diye konuştu.
Bir inşaat mühendisinin çizdiği projeden ömür boyu sorumlu olduğunu hatırlatan Sönmez, “Yıkılan binada önce inşaat mühendisini götürüyorlar. Yapılan herhangi bir projeyle ilgili ihale ve yapım sürecinde iş güvenliği anlamında sorumluluk taşıyor. Kazayla ilgili hem manevi sorumluluğu hem de cezai tazminatı çekmek zorunda. Hapis cezasıyla bile karşılaşıyor” dedi.
"HERKESİN CEBİNE ATEŞ DÜŞTÜ, GEÇİNEMİYOR"
Mesleki ayrımın kamu çalışanları için ayrışmaya yol açacağına dikkat çeken Sönmez, “Kitlenin bölünmesine neden olur. Ayrıştığın zaman haklarını daha fazla kaybedersin. Mesleki ayrışma daha fazla hak getirmiyor. Zaten amaç bu. Kurum içerisinde görüyoruz. Kamuda memurla iş göremiyoruz diye, sözleşmeliyi çıkardılar, o da yetmedi taşeronu çıkardılar. Kamunun içerisinde aynı işi yapan farklı ücretler alanlar arasında bir kavga başladı. Buna benziyor. Asgari ücrete bu işi yapan insanlar var, koz olarak ileri sürülüyor. Temel durum herkesin cebine ateş düştü, geçinemiyor. Meslek itibar kaybına uğrasa da bu meslek, hayatı yaşanır kılan bir meslek” diye konuştu.
Rant ve siyasal baskı altında çalıştıklarını dile getiren Sönmez, “Bugün 600 yıl önce yapılan köprünün ayakta kaldığı, günümüzde yapılan köprünün yıkıldığı konuşuluyor. Neden? Rant ve siyasal baskı altında mesleğimizi yapamamak, mesleğimizin değersizleşmesiyle ilgili bu konular. Kamuda çalışan mühendisler içindeki ayrışmayı şuna bağlıyorum; ‘TMMOB’ye gidersek hükümete karşıyız algısı oluşur. Yetkili konfederasyonun bugüne kadar yaptığı herhangi bir şey yok. Orada da bir umut ışığı göremedikleri için bir grup oluşturup haklı talepleriyle ilgili sonuca ulaşmak istiyorlar. Yeter ki ulaşsınlar” ifadelerini kullandı.
"SENDİKALAR EMEĞİN KARŞILIĞINI ALMAK İÇİNDİR"
Sönmez, “Belediyede bugün Tüm Bel-Sen yetkili, ‘Yarın sendika değişir belediye başka partiye geçer, burada bugün görünürsem yarın fişlenirim’ korkusu da var. Siyasi baskının etkisiyle, belediyelerin seçim sonucu değişimiyle sendikaların değiştiğini de görüyoruz. Sendikalar siyasi partilerin sendikaları değildir. Sendikalar emeğin karşılığını almak içindir. Bizim anlatmaya çalıştığımız sendikanın siyasi tercihe göre seçilmesi değil, sendikal mücadeleyi gerçek anlamda kim ortaya koyuyorsa orada kitlesel mücadele yürütmenin daha doğru sonuçlar doğuracağıdır” dedi.
"EMEKÇİLER BİRLEŞEREK HAKLARINI GENİŞLETEBİLİR"
Tüm Bel-Sen Denizli Şube Başkanı Serkan Deniz Özkan da “Nasıl bir sendikal mücadele?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Mesleki örgütlenmeye göre mi, iş kolu örgütlenmesine göre mi? Öncelikle bir sendika hangi örgütlenme modeline göre yapılanmış olursa olsun, başarılı olmasının ilk koşulu; iş yeri ve üyeleriyle kurduğu bağdır. Eğer sendika emekçiler ile güçlü bağ kuramazsa yaşama ve büyüme şansı da ortadan kalkar. İşçi sınıfı bilince ulaşıp dernek, sendika vb. yapılarda örgütlenmeye, birlikte hareket etmeye başladığı günden beridir işverenler de bu birliği kırmak, işlevsiz hale getirmeye çalışıyor. Bugün teknik hizmetler sınıfı 54 farklı iş kolunda hizmet üretmeye çalışırken çoğu iş yerlerinde azınlıkta kalıyor. Sınıf sendikacılığı iş yerleri temelinden başlayarak tüm emekçilerin haklarını savunmayı ve örgütlemeyi gerektirir. Kamu iş yerinde çalışan işçisiyle, memuruyla, mühendisiyle, temizlik işçisiyle emekçilerin çıkarı ortaktır ve bütündür. Bu anlayış mühendisin temizlik işçisiyle aynı ücrete çalışmasının değil tüm emekçilerin birleşerek haklarını genişletmenin ön koşuludur.”
"HAK ARAMA MÜCADELESİNE DEĞİL AYRIŞMAYA KARŞIYIZ"
İş yerlerinde emekçilerin birliğinin önemine vurgu yapan Özkan, “Örneğin 1 Mayıs dünyadaki tüm emekçilerin birlik ve mücadele günüdür. Tüm emekçilerinse, tüm iş yerlerinde günün anlam ve önemi tartışılmalıdır. Biz yetkili olduğumuz iş yeri olan Merkezefendi Belediyesi önünde 1 Mayıslarda Belediye-İş Sendikası ile ortak iş yeri kutlaması ve açıklamaları yapıyoruz. Bunu memurlar da işçiler de birleşerek haklarını genişletebilsinler diye yapıyoruz. Ben inşaat mühendisiyim. Fakat sendika başkanının, belediye başkanının hatta bir bakanın bir meslek grubundan olması o meslek grubunun refaha ermesi anlamı taşımıyor. Emekçilerin işverenlere karşı birlikte yürüteceği mücadele, o meslek grubunun da birleşerek büyüdüğü emekçilerin de haklarını ilerletecek yöntem olarak öne çıkıyor. Tüm Bel-Sen olarak sendikal demokrasinin işletilmesi, her üyenin mücadeleye katılımı, söz sahibi olabilmesi, görev alabilmesi için ekstra çaba içerisindeyiz. Burada yönetimin çabasının ötesinde emekçilerin hakları için doğru yol ve yöntemlerle mücadelede ileriden söz söylemesinin önemi ortaya çıkıyor. Hak arama mücadelesine karşı değil ayrışmaya karşıyız. Birleşerek birlikte mücadeleyle kazanımlar elde edebileceğimizi savunuyoruz” dedi.