Shuara; Şairlerin cazla meşk’i
Etnik perküsyonlara büyük ilgi duyan babasının devasa enstrüman koleksiyonu arasında geçen çocukluk yılları ardından Türk halk müziğine, danslarına, özellikle bağlama, zurna ve asma davula duyduğu yakın ilgi daha sonra modern caz, tasavvuf ve Afrika müziklerine de yönelir. Bu saydığımız müzik türleri ve bu türlerin ait oldukları duygu dünyaları bir müzisyeninin hayalinde buluşur önce. Bu hayale ortak olan Nana Vasconselos, Mısırlı Ahmet, Levent Altındağ, İmer Demirer, Murat Berber ve Ebru Yazıcı gibi isimlerin yaratıcı hünerleriyle doğar Shuara. Zurna ile trompet, ney ile saksafon, darbuka ile conganın çaydaki şeker gibi birbiri içine dağıldığı Shuara’nın, Doğu ile Batıyı buluşturduğunu söylemek doğru olmaz.
Shuara bundan fazlasını; bir şair zarifliğiyle Doğu ile Batı’nın aynı dünyaya ait oldukları yeni bir coğrafyanın tanımını yapıyor adeta. Bir müzisyenin “fantezisi” olduğunu bilseniz de, en azından bir albüm süresi boyunca, sınırların olmadığı bir dünyanın ferahlığını hissetmenize mani değil bu.
DÜĞÜNLERDEN WOODSTOCK’A
Shuara’nın melodileri hep doğaçlamalarda filizlenmiş. Berklee mezunu bir bestecinin bundan “daha profesyonel” yöntemlerle bestelerini yapması beklenir. Ama Verdi, Berklee’ye gittiğinde arkasında düğünlerden, dans gecelerine, Milliyet müzik yarışmalarından caz kulüplerine hemen her mekanda müzik yapmış çekirdekten bir müzisyendir.
Berklee’nin ardından oradaki akademik ortamın tam tersi bir ortamın içine; bugün için efsane sayılabilecek Woodstock Yaratıcı Müzik Stüdyosuna atar kendini. Burada Dave Holland, Karl Berger, John Cage, Trilok Gurtu, Jack DeJohnette, Carla Bley gibi dönemin usta cazcılarıyla birlikte çalar. İsmet Sıral’la birlikte Amerikalı cazcılara Türk makam ve ritimleri öğretirler. Bu ortak çalışmalar ‘Asian Journal’ albümüyle taçlanır. Bu albüm daha sonra adına dünya müziği denecek alanın ilk temsilcilerinden biri sayılıyor. Berklee’de edindiği teorik altyapıyı Woodstock’un yaratıcı ruhuyla birleştirir Verdi. Shuara’daki en önemli yol arkadaşı Brezilyalı Ünlü Perküsyoncu Nana Vasconselos’la da Woodstock’ta tanışır.
SHUARA’NIN ŞAİRLERİ
Murat Verdi, Woodsstock’un müzisyen yaratıcılığını özgürce ifade etme kültürünü yıllar sonra kendi albümünün mutfağına taşımış. Birlikte çalıştığı usta müzisyenlere öylesine özgür bir alan açmış ki Verdi, her birinin yeteneği ve yaratıcılıkları albümü deyim yerindeyse uçurmuş.
Murat Berber’in zurnasını ‘Mimi Upendo’nun, Mısırlı Ahmet’in darbukasını ‘Ovada’nın, Levent Altındağ’ın saksafonunu ‘Funky Zeybek’in, İmer Demirer’in trompetini ‘Tulpar’ın künyesine şair olarak yazılsa kimse yadırgamazmış. Şairlerin müzikal divanı eşliğinde Verdi’nin şu sözlerini daha iyi kavrayabiliriz; “Türk müziğini de Batı müziğini de reddetmeden aynı açıklıkta yaklaşacaksın ki Kapalı Çarşı’da turistlere satılan ucuz bir şey gibi çıkmasın müzik karşına, yapıştırma olmasın.”
Yeni çıkmış bir albüm için ilk akla gelen albümü ne zaman sahnede göreceğimiz olabilir. “Levent Altındağ çalmasın da şu çalsın’ diyemem. Aynı müzisyenlerle olması benim için önemli. Daha zayıf bir kadroyla bu seviyeyi düşürmek istemem.”
TEK KİŞİLİK TRİO
YENİ projeler var mı?
Proje hep var, yeni besteler var, onları kaydediyorum. Shuara’da bir şarkı söyleyen Ebru Yazıcı ile sözlü şarkıların olduğu bir albüm hazırlıyoruz. Sözleri Ebru yazıyor. Popüler bir şey yapalım durumu yok ama popüler de olabilir. Popülerliğe karşı değilim, ama popüler olsun diye gayret edemem. Onun haricinde bir trio projem var; piano, bas ve davul. Üçünü de ben çalıyorum. Kendi sınırlarımı zorlamaya çalışıyorum.
ÖNYARGILARI BİR KENARA ATMALI
ROCK değil elektronik müzik değil, hatta artık Batı klasik müziği bile değil ama neden cazın elit müzik olduğu düşünülüyor Türkiye’de?
İnsanlar cazı ancak yüksek entelektüel zevkleri olanların anlayabileceğini düşünüyor. Bu doğru değil. Cazın kökeni açısından da çok yanlış bir düşüncedir bu. Caz, önden programlanmamış, bir daha tekrarlanamayacak, sürprizlere açık, çok etkileyici olabilen bir müzik türü. İnsan yeter ki kulağını açsın ve ön yargılarını bir kenara atsın. Cazı herkes dinleyebilir. Shuara’nın ‘caz dinleyenler’ gibi bir hedef kitlesi yok. Türk müziği dinleyicisinden elektronik müzik sevenlere, dünya müziğine ilgi duyandan caz düşkünlerine; ön yargısı olmayan herkes dinleyebilir. Ben elit bir albüm olarak görmüyorum Shuara’yı. (İstanbul/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et