28 Eylül 2023 04:46
/
Güncelleme: 29 Eylül 2023 15:48

Bir vefa sergisi: Şevket Dağ

Küratör Oğuz Erten, Proje Direktörü Fahri Özdemir ve Eser Fotoğrafçısı Çerkes Karadağ ile “Zaman ve Mekânın Büyüsünde Bir Ressam: Şevket Dağ” sergisini konuştuk.

Bir vefa sergisi: Şevket Dağ

Fotoğraf: Şeyma Akcan 

Şeyma AKCAN
İstanbul

Ressam Şevket Dağ’ın “Zaman ve Mekânın Büyüsünde Bir Ressam: Şevket Dağ” sergisi İstanbullu sanatseverlerle buluştu. Humanis organizasyonuyla, Bozlu Art Project ev sahipliğinde Mongeri binasında açılan sergi; sanatçının toplam 65 eserini, kendisine ait çeşitli objeler, arşiv belgeleri ve fotoğraflar eşliğinde bir araya getiriyor. İstanbul’un tarihi mekanlarına odaklanan çok sayıda esere imza atan Şevket Dağ, bu sergi aracılığıyla İstanbul ile yeniden buluşmuş oldu.

Şevket Dağ’ın eserlerini ilk kez bir araya getiren bu sergi; ilk olarak İzmir Folkart Galeride sanatseverlerle buluşmuştu. Daha sonra Ankara CerModern’de ilgiyle karşılanmıştı. Sergiyi şimdiye kadar 100 binden fazla kişi ziyaret etti. Küratör Oğuz Erten, Proje Direktörü Fahri Özdemir ve Eser Fotoğrafçısı Çerkes Karadağ ile sergiyi ve Şevket Dağ’ı konuştuk.

Eser Fotoğrafçısı Çerkes Karadağ, Proje Direktörü Fahri Özdemir veKüratör Oğuz Erten (Fotoğraf: Şeyma Akcan / Evrensel)

"TÜRK MODERNLEŞMESİNİN BİR TEMSİLCİSİ"

Şevket Dağ’ın sanat tarihimiz açısından önemi nedir?

Çerkes Karadağ: Şevket Dağ Osmanlı Ressamlar Cemiyetinin önemli bir üyesi. Osmanlı’nın yıkılışına yakın çağlarda Batılılaşma eğilimleri çok yüksek. Batı’ya sanatkarlar yolluyor. Yani sanat eğitimine, müzik eğitimine, askeri eğitime, bilimsel çalışmalar için gençler yolluyor. Osmanlı yüzyıllar sonra fark ediyor bu batılılaşma hareketlerini. Ama aynı zamanda Batı’dan da Osmanlı’ya büyük bir rağbet var. Çok önemli ressamlar ve şahsiyetler Osmanlı’ya geliyorlar. Onlar sivil hayat içinde ciddi resim çalışmaları yapıyorlar. Yani Osmanlı sokaklarında birçok batılı oryantalistler, ressamlar dolaşıyor. Yazarlar var, tarihsel kayıt tutanlar var, görsel kayıt tutanlar var. Yani Osmanlı’ya sadece bizden ressamların bir ilgisi yok, onların da Osmanlı’ya ilgisi var. Mesela dışarıdan gelen ressamlardan Ayvazovski, Zonaro, Preziosi, Fabrizio var. Bunlar dönemin çok önemli ressamları. Cumhuriyet döneminde Léopold Lévy var, önemli mimarlar var. Bunların hepsi öncü oluyor bizim yerli sanatçılara. Dolayısıyla sarayda hocalık yapıyorlar, akademinin kuruluşunda görev alıyorlar, arkeolojik araştırmalar yapıyorlar. Bunların hepsi Osmanlı’nın bu genç kuşağında bir sanat hareketi doğuruyor. Şevket Dağ bunlardan biri. Aynı zamanda hem Osman Hamdi’nin öğrencisi hem Üsküdarlı Hoca Ali Rıza Efendi kuşağı. Böylece bir yenilikçi Osmanlı ressam kuşağı içindedir. Daha sonra diplomat oluyor, bürokrat oluyor, milletvekili oluyor, resim öğretmeni oluyor. Böylece Osmanlı resim sanatında biraz örgütçü de bir yapısı var, Şevket Dağ bu anlamda diğer ressamlardan ayrılıyor. Bütün imgeleri Osmanlı’nın mistik dünyasıdır ve en çok kendisine iki alan seçiyor. Biri Rüstem Paşa Camii, Eminönü’de küçük bir camidir, Mimar Sinan’a ait. Bir de Ayasofya. İkisinin iç mekan yani enteriyör dediğimiz alanında çalışmalar yapıyor. Bıkmadan da tekrar ediyor. Bir anlamda dinsel motife bir önem veriyor ikincisi Osmanlı’nın mistik ve kültürel dokusuna el atıyor. Bir de herhalde tehlikesiz bu resimleri, yani nü çalışacak hali yok.

Oğuz Erten: Şevket Dağ Osmanlı’da doğmuş, cumhuriyette ölmüş bir sanatçıdan bahsediyoruz. Yani Türkiye’nin en önemli dönemleri olan iki kısmını da görmüş bir sanatçı. Bu anlamda temsil ettiği iki ayrı şey var. Osmanlı döneminde doğuyor, Osmanlı’nın yaptığı camileri, çinileri resimlerine yansıtıyor. Cumhuriyet döneminde ise bir milletvekili olarak vefat ediyor. Yani Türk modernleşmesinin bir temsilcisi. Türk resminin de yaratıcılarından ve aynı zamanda birçok çağdaş sanatçının yetişmesi için de ciddi bir hocalık yapmış bir sanatçıdan bahsediyoruz. Bu noktada hem hocalık hem de Galatasaray Lisesinde öğretmen olması dolayısıyla Galatasaray sergilerinin de yaratıcı babalarından bir tanesi ve birçok eseriyle de o sergilerde temsiliyet yapıyor.

Bu kadar önemli bir sanatçı neden unutulmuş bunca zaman?

Fahri Özdemir: Şimdi tabii ki bu tip sergileri düzenlemek çok ama çok maliyetli. Birçok koleksiyonerden biz bu eserleri topladık. Bunları toplamak, sigortalamak ve bunun albümünü yapmak çok ciddi bir ekip işi. Bir iki kurumun haricinde bunları pek yapan yok tabii ki. Çünkü zor bir iş bu. Dolayısıyla belki bundan dolayı kurumlar da bundan kaçıyor. İkincisi Türkiye’deki resim anlayışı artık farklı kanallara ve daha modern resimlere de kaymaya başlıyor fakat resme bakmak istediğiniz zaman da eskiye dönüp bakıyorsunuz, dönüp dönüp tekrar aynı yere geliyorsunuz. Herhalde ihmal edilme sadece başka bir şey değil.

"GEÇ DE OLSA UNUTULMADI"

Peki bu serginin önemi nedir?

O.E: Şevket Dağ’ın 1902 yılında beş eserden oluşan bir sergisi sonrası İstanbul’da yapılan ilk sergisi olması çok önemli. Şevket Dağ gelecekte var olacaksa burada yapılan bu sergi ve yapılan o kitap sayesinde var olacak.

F.Ö: 3 yıllık bir çalışmanın ürünü bu sergi. 65 eserden oluşuyor. Birçok özel koleksiyonerden ve resmi kurumlardan topladık biz bu eserleri. Türk resim tarihinin kilometre taşlarından birisi, ışığın ressamı. Ama herkes tarafından bilinen koleksiyonlarda baş köşede yer alan bir ressamın sergisinin açılmaması bugüne kadar aslında resim sanatıyla uğraşan kurum ve kuruluşların da bir ayıbıdır belki. Bu sergi aslında bir vefa sergisi. Geç de olsa unutulmadığını gösteren bir sergi.

"BAZI ESERLERİ TOZ TOPRAK İÇİNDE"

Bu sergiyi düzenlerken, eserleri ararken neler yaşadınız?

Ç.K: Hem çok az eser üretmiş hem de çok dağılmış bir ressamdan söz ediyoruz. Aşağı yukarı her koleksiyonda bir tane eser vardı, iki tane olan çok az koleksiyoncu vardı ve bunlar da gözleri gibi saklıyorlar. Biz modüler portatif bir stüdyo oluşturduk. Aşağı yukarı her resmin bir eve ait olduğunu varsayarsak, her eve tek tek gidip o eseri stüdyoyu kurarak çektik. Bazı eserleri çok bakımlı olmasına rağmen devlet kurumlarında çok bakımsız duruyor. Mesela toz toprak içinde duruyor. Mümkün olduğu kadar görüntülere doğru düşecek şekilde değerlendirdik. O renk tonlarının, kendi yapıldığı döneminin tadını taşıyacak renk düzenlemelerine özellikle dikkat ettik. Onun laboratuvar ortamındaki işleri de biraz zaman aldı. Birçok resim için çerçeveleri yenilediler. Ben uzun bir zaman tablolar çalışmıştım, yani tablo fotoğrafları çekmiştim. Ama bu çok zahmetli ve zor oldu. Altından kalktığımızı düşünüyorum şimdi güzel bir sergi açıldığı için mutluyum ben.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et