28 Eylül 2023 05:34
/
Güncelleme: 04:35

Adana Altın Koza Film Festivali’nden izlenimler

Adana’nın dört bir yanındaki köy ve mahallelerde yapılan açık hava film gösterimleri ve konserlerin festival ortamının toplumun her kesimine yayılmasına vesile olduğu kanısındayım.

Adana Altın Koza Film Festivali’nden izlenimler

Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel

Zehra ERDEM

İTÜ                                                     

Bu yıl otuzuncusu düzenlenen Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali 18 Eylül’de başladı. Festival programına ve 5 gününü deneyimlediğim festival sürecine değinmeden önce izninizle siz okurlara Altın Koza’yı tanıtacağım. Adını 1969 yılının Mayıs ayında serüvenine başladığı Çukurova’nın başlıca geçim kaynağı olan pamuğun kozasından alan bu festival ilk yıllarında Metin Erksan, Fatma Girik, Yılmaz Güney gibi pek çok değerli sanatçıyı ağırlamıştır. 1980 yılında Türkiye tarihindeki pek çok şeyin kaderini değiştiren askeri darbeden elbette Altın Koza da nasibi almış ve 1992’de tekrar sinema dünyasına kazandırılana kadar yapılamamıştır. Bir dönem adı Adana Film Festivali olarak değiştirilip kendi köklerinden uzaklaştırılmaya ve kimliksizleştirilmeye çalışılsa da 26. festivalde özgün adına tekrar kavuşmuştur. Altın Koza, sinemayı bu topraklarda geniş halk kitleleriyle tanıştırmakla kalmayıp bu toprakların da sinemayı zenginleştirmesinde büyük bir köprü olmuştur.

Bu yıl okulumun da ertelenmesiyle geçmiş yıllara nazaran daha çok katılım sağlayabildiğim bu festivalin havasını bu yazı vesilesiyle siz okurlarla da paylaşmak istedim. Öncelikle gerek şehrin her yanına yayılan afiş ve reklam panolarıyla gerekse etkili medya organlarıyla festivalin halka duyurulması dikkat çekiciydi. Adana’nın dört bir yanındaki köy ve mahallelerde yapılan açık hava film gösterimleri ve konserlerin, festival ortamının toplumun her kesimine yayılmasına vesile olduğu kanısındayım. Ulusal ve uluslararası pek çok filmi seyirciyle olması gerektiği gibi ücretsiz bir şekilde buluşturması da artık bu ekonomik koşullarda biz sinema severlere ne yazık ki bir lütuf gibi gelmekte.

ULUSAL SEÇKİ ZAYIF KALDI

Festival programına dair söyleyeceklerim ise film gösterimleri çevresinde gezinecek. Amatör bir sinema izleyicisi olarak ulusal uzun metraj kategorisinde yarışan 6 filmin gösterimine katıldım. Fikret Reyhan’ın bir kadının biten ve başlayacak olan iki evlilik arasında nasıl sıkışıp kaybolduğunu, evlilik kavramının bir kadın boşansa bile kültürel kodlar vasıtasıyla nasıl bir hapishaneye dönüşebileceğini anlattığı “Cam Perde” beni en çok etkileyen filmdi. Eylem Kaftan’ın belgeseli “Bir Gün 365 Saat” filmi ise babaları tarafından cinsel istismara uğramış 3 genç kızın hikayesini anlatmakta. Böylesi hassas bir konuyu çok duyarlı bir şekilde beyaz perdeye taşıyarak, karakterlerle (mağdurlarla) titiz bir çalışma yürüterek onların hikayesini bizzat onlardan dinlediğimiz insani bir anlatı yakalamış yönetmenimiz. Benim açımdan festivalin en ilgi çekici ve merak uyandıran filmi Esra Saydam ve Malik Isasis’ in yönettiği “Öte” ise Amerikalı gezgin bir kadının Türkiye’nin batısından en doğusuna olan yolculuğunu konu almakta. Reklam kliplerini andıran bir başlangıcın ardından zaman geçtikçe bir bağlanıp bir koptuğum yer yer yabancılaştığım bu film maalesef geçtiği toprakların öyküsünü, insanını, etnik zenginliğini yeterince işleyemeyen bir noktada kalmış. Büşra Bilginer’in yönettiği “Kıyıda” filmi ise babalarının ölümü üzerine tekrar bir araya gelen 4 kız kardeşin hikayesini anlatırken seyircisine yeni hiçbir şey veremeyen daha önce izlemişsiniz hissiyle geçirdiğiniz bir 97 dakika. Ve festivalimizin Adanalı yönetmeni Tunahan Kurt’un karısını kaybeden ve oğluyla bir başına kalan uyurgezer bir adamın hikayesini anlattığı “Karganın Uykusu” filmi. Film boyunca filme hiçbir katkısı olmadığını düşündüğüm toksik eril dil kullanımı, kurgu karmaşası ve özensiz oyunculuklarıyla oldukça kusurlu bir anlatı olarak karşımıza çıkıyor. Filminde özellikle kadın karakterlerinin nesneleştiği yönündeki eleştirime yönetmeninin yanıtı “Evet kadın karakterler derinleşmedi fakat derinleşseydi filmim 3-4 saat uzardı. Biliyorsun ‘festival- sanat’ filmleri düşük ritimli, durağan filmlerdir.” şeklinde oldu. Son olarak Adanalı bir diğer yönetmenimiz olan Umut Evirgen’in “Annesinin Kuzusu” ise kadın karaktere yönelik önyargılardan öteye geçemeyen bakışı, anneliğin toplumdaki konumunu okuyamayışı ve toplumdaki mevcut kodları tekrar üretmeyi tercih edişi ile festivaldeki varlığını çokça sorgulatan bir filmdi. Sinemanın izleyicilere farkındalıklar kazandırması, film süresi boyunca onu dönüştürecek bir yolculuğa çıkarması gerektiği görüşünde biri olarak bu yılki ulusal uzun metraj filmlerinin başarısız olduğunu söyleyebilirim. Gün geçtikçe kötüleşen ekonominin baskısı altında ezilen insanların, milliyetçilik enjekte edilerek zihnen hasta düşürülüp kutuplaştırılan kitlelerin, bireyselliği görünenin aksine tehlikede olan modern çağ insanının ve sayabileceğim daha pek çok konunun bu seçkide beyaz perdeye yansımadığını üzülerek görüyorum. Uluslararası seçkinin ise Cannes ve Berlin Film Festivali’nden ödüllerle dönen ve zaten benimde heyecanla izlemeyi beklediğim pek çok filmi içermesi beni mutlu etti.

NURİ BİLGE CEYLAN SİNEMASINDA YENİ BİR NOKTA

Yazımın sonlarına gelirken bu yılki festivale damga vuran asıl filmden yani Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’dan en iyi kadın oyuncu ödülü ile dönen Kuru Otlar Üstüne’den bahsetmesem olmaz. Bu filmin yönetmenin kendi sinemasında ayrı bir yerde durduğunu gerek yoğun diyalog trafiğinden gerekse daha önceki filmlerinde hiç rastlamadığımız kamera kullanımı tercihlerinden anlayabiliyoruz. Film boyunca beni şaşkına çeviren kahkahalarımı hala kabullenmekte zorlanarak anlatım dilinin NBC sinemasına aşına birini afallatacağı kanısındayım.

30. Altın Koza Film Festivali, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’ndaki filmlerle zayıf kalsa da özellikle uluslararası festivallerde gösterilen filmlerle ve festivalin önce çıkan filmi Nuri Bilge Ceylan’ın “Kuru Otlar Üstünde”siyle oldukça zengin bir festival olduğunu söyleyebilirim. Sinemamız için nadide bir değer olan festivalde bir sonraki sene görüşmek üzere.

Evrensel'i Takip Et