Üniversitede ilk ders: Yan yana mücadele
Tüm bunlar karşısında yalnız ve çaresiz hissetmemek için birbirimizin elini tutmak, başka bir dünyayı yaratmak için mücadelemizi ilmek ilmek örmek zorundayız.
Nisa Sude DEMİREL
Sude ŞENER
Boğaziçi Üniversitesi
Çoğu üniversite YÖK’ün verdiği bir kararla 2 Ekim’de açılıyor. Binlerce yeni öğrenci kargaşayla geçen sınav ve tercih dönemlerinin sonunda bu sene üniversiteye başlıyor. Heyecanla üniversiteye başlayan yeni öğrencileri ise barınma krizi, yemekhanelere ve ulaşıma gelen fahiş zamlar, üniversiteler içindeki antidemokratik uygulamalar karşılıyor. Yaz başından beri üniversitemizi gezen, şimdi de sıra arkadaşımız olan yeni girişli öğrencilerle yan yana gelişlerimizde de gördük ki bu endişeler aynı bizimki gibi onların hayatında da büyük yer kaplıyor.
YENİ ÜNİVERSİTELİLERİ SORUNLAR KARŞILIYOR
İki seneden fazladır atanmış yönetimiyle mücadele eden bir üniversitenin yeni öğrencilerinin neredeyse hepsinin bize yönelttiği ilk soru şu oluyor: “Gerçekten kayyum yönetim öğrencilerin hayatını duyduğumuz kadar etkiliyor mu?” Bu zamana kadar medyadan gördüğü manzaraların yakıcılığını bilen ve bundan endişe duyan öğrencilerin aslında duyacağı cevaptan endişelenerek sorduğu bir soru bu. Tüm bu sorunların kendisinden daha büyük olduğunu bilen çiçeği burnunda sıra arkadaşlarımız, toplumsal bir mücadele pratiğine çoğumuz gibi aşina olmadığından tüm bu problemlerle tek başına mücadele etmek zorunda kalmaktan korkuyor.
“BURASI DA OLMAYACAKSA NERESİ?”
Hevesle üniversiteye başlamayı bekleyen öğrenciler, yurt bilgilendirme seminerine giderken yurtsuz kaldığını haykıran öğrencileri görüyor, onlardan biri olma ihtimalini düşünüyor. Dersini almak istediği akademisyenin atılmış olduğunu öğreniyor. Onlarca bursa başvurması gerektiğini, şanslıysa birinin çıkacağını duyuyor. Muhtemelen hem okumak hem çalışmak zorunda kalacağını fark ediyor. Tüm bunlarla tek başına nasıl başa çıkacağını düşünmekse korkutuyor. Bu korku gidebileceği en iyi üniversitelerden biri olan Boğaziçi’ne yeni gelmiş bir öğrenciye bile “Acaba başka bir üniversite mi yazmalıydım?” sorusunu sorduruyor.
Ancak karşılaştığı bu problemler ne Boğaziçi’ne ne de gideceği herhangi bir üniversiteye özgü. Çektiğimiz ekonomik sıkıntılar da üniversitelerimizin özerkliğine vurulan darbeler de hatta hayat tarzlarımıza, özgürlüğümüze edilen müdahaleler de tek adam rejiminin politikalarının doğrudan sonuçları. Toplumun en dinamik kesimlerinden olan gençliği ekonomik yükün altında ezerek, kendi ideolojisi çerçevesinde tek tipleştirmeye çalışarak atıl kılma çabası.
BASKI İKTİDARIN EN GÜÇLÜ ARACI
Yeni sıra arkadaşlarımız bu endişelerinde hiç de haksız sayılmaz. Çünkü hiçbirimiz bu saldırıların karşısında tek başına durma gücüne sahip değiliz. Fakat yan yana geldiğimizde, sırt sırta verdiğimizde durum değişiyor. İktidarın ideolojik aygıtlarının, ekonomi politikalarının, önümüze yığdığı kolluk kuvvetlerinin karşısına ancak ‘Bu hayatı kabul etmiyoruz, insanca yaşayacağız’ diye haykıran binler olduğumuzda dikilebiliyoruz. O yüzden de yaşadığımız sorunlara karşı bir araya geldiğimizde iktidar önümüze her türlü engeli koymaya çalışıyor. Okulumuzda ÖTK seçimlerini engellemekten basın açıklamaları sırasında kapımızın önündeki polis sayısını iki katına çıkarmaya, 8 Martlarda semtleri abluka altına almaktan, deprem zamanı dahi Twitter’ı yavaşlatmaya kadar her türlü baskı adımını atmaktan çekinmiyor.
TEK GERÇEKÇİ ÇÖZÜM YAN YANA GELMEK
Bütün bunlara karşı ortak bir mücadele hattı kurmak şart. Peki bunu nasıl yapacağız? Aslında bu sorunun cevabı bu satıra kadar anlattıklarımızda yani karşılaştığımız sorunlara karşı bir araya gelmekte. Örneğin dersi hukuksuzca iptal edilen bir hocamız için neler yapabileceğimizi bir araya gelip tartışmakta ve belki bir imza kampanyası başlatmakta. Bini geçkin kişinin yurtsuz kalmasının ardından nitelikli yurt talep etmekte ve bunu talep etmenin araçlarını beraber tartışıp konuşmakta ya da BUPaws gönüllülerinin ilgilendiği, okulumuzda barınan köpekleri sokağa atmak istediklerinde barınağın kapısında nöbet tutup sessiz dostlarımızın sesi olmakta. Aslında sorunlar arttıkça ve çeşitlendikçe bizim bir araya gelebileceğimiz alanlar ve ortaya koyabileceğimiz irade de çeşitleniyor fakat ilk şart değişmiyor: yan yana gelmek.
Ancak bizim tüm bunlar karşısında birbirimizi dinlemekten, sorunlarımızı tartışmaktan, omuz omuza durmaktan başka bir çaremiz yok. Çünkü iktidara korku salacak, geri adım atmasını sağlayacak olan da bu yan yana gelişlerimiz. O nedenle bulunduğumuz her yerde, sınıflarımızda, yurtlarımızda, kampüslerimizde birlikteliğimizi büyütecek yollar aramaya mecburuz. Kulüplerimizde ortak sorunlarımıza çözümler aramak, ÖTK seçimlerinde ısrar etmek, sınıflarımızı yalnızca ders işlenen mekanlar olarak değil bizimle aynı problemlere karşı karşıya kalan sıra arkadaşlarımızla bir araya gelme yerleri olarak görmek zorundayız. Yan yana gelebileceğimiz neresi varsa; kulüplerimiz, temsilcilik kurullarımız, forumlar, derslerimiz... Hepsinde sorunlarımıza çözümler üretmeye çalışmak zorundayız.
Evrensel'i Takip Et