28 Eylül 2023 14:14

İktidarın yeni yüzyıl vizyonu: ‘Kadını perde arkasına sakla, hakkını gasbet’

Devletin görevlerini kadının üstüne yıkarak sorumluluktan kaçan, muhalif sesleri bastırmaya çalışan iktidar yaptığı çalıştaylarla “Bu daha başlangıç” sinyalini de veriyor.

Fotoğraf: Bilal Kahyaoğlu/AA

Paylaş

Laçin BARIŞ

Yeni dönemde “Güçlü birey, güçlü aile, güçlü Türkiye” sloganıyla hareket eden AKP iktidarı “Türkiye Yüzyılı” için çizmek istediği tablonun sinyallerini birkaç yıldır veriyor.

“Kutsal Aile” mefhumu için kolları sıvayan iktidar hız kesmeden yeni anayasa teklifi ve hazırlıkları için meşru zeminler yaratmaya uğraşıyor. Geçtiğimiz hafta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından 81 ilde apar topar yapılan “aile çalıştayları” Meclisin açılmasına günler kala gerçekleşti. Bu çalıştaylara sahada çalışma yürüten kadın örgütleri, kadın ve LGBTİ dernekleri davet edilmedi. Çalıştayların içerikleri farklı illerde değişkenlik gösterse de esas omurgası “Kadını perde arkasına sakla, haklarını gasbet” anlayışı üzerine oturuyordu.

Aile vizyon belgesinin yollarının döşendiğini ifade eden bakanlık ve iktidar mensupları bu çalıştaylarda kadınlara uygun gördükleri geleceğin vizyonunu ortaya serdiler. 

Çalıştaylarda ortaklaşarak öne çıkan meselelerden biri kadının asli vazifesi diye bahsedilen “annelik” üzerine kurulan tartışmalar oldu. Neredeyse her oturumda iktidar cephesinin açtığı tartışma “Kadının cihadı anneliktir” söylemine dönüştü. Çalıştaylarda İslam’da kadının yeri ve konumu üzerine nutuklar atan iktidar cephesi neredeyse tüm toplumsal sorunların, çocukların gelişimi ve hatta çocukların, çocuk işçiliğe mecbur kaldığı hayat koşullarının sorumluluğunu kadının üstüne yıktı. “Aileyi koruyoruz” bahanesi altında yürütülen bu tartışmalarda kadınların çalışma hakkı bile hedefe alındı. Bir yönüyle “Çocuk doğurma ve yetiştirme vazifesini yerine getirmeyen kadınlar çalışamaz” üzerine oturtulan tartışmalarda iktidarın ne denli ileri gittiği de ortaya çıkmış oldu.

7/24 MESAİ: ANNELİK VAZİFESİ

Geçtiğimiz günlerde Mahinur Özdemir Göktaş X (Twitter) platformunda yaptığı paylaşımla “Türkiye’ye döner dönmez ayağımın tozuyla oğlum Yusuf’un veli toplantısına yetiştim. Annelik görevi de diğer görevlerimiz gibi 7/24 mesai istiyor” diyerek Belçika’dan ülkeye teşrif ettiğini duyurmuştu. Anneliği mesaiye tabii tutan Göktaş’ın bu tweeti gerçekten de iktidarın üzerinde yürüdüğü zeminin bir örneğini gösteriyor.

Aile çalıştaylarında da öne çıkan bu tartışma zemini birçok toplumsal sorunu kadının sırtlanması üzerine kurgulanıyor. “Çocuğun karnı açsa devlet ne yapsın, sen anne olarak doyuracaksın”, “Çocuk hastaysa sen anne olarak iyi bakamadığın için hasta olmuştur, sen bakacaksın”, “Sen anne olarak masraflardan kısacaksın ki çocuk okula gitsin, geçinemediğiniz için okulu bırakıp çalışmasın” bu cümleler Göktaş’ın ifade etmek istediği “7/24 annelik mesaisi” ibaresinin altını dolduran kodlar. Devletin görevlerini kadının üstüne yıkarak sorumluluktan kaçan, muhalif sesleri bastırmaya çalışan iktidar yaptığı çalıştaylarla “Bu daha başlangıç” sinyalini de veriyor. Bu söylemler apaçık çocuğuna beslenme koyamadığı için devletten okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek talep eden kadınları hedef alan söylemler. Ekonomik krizin yükünü taşıyacak dermanı kalmamış, çocukları eğitimden koparan bu sisteme ses çıkaran kadınları hedef alan söylemler. 

‘KIR DİZİNİ OTUR POLİTİKASI’

Yine çalıştaylarda öne çıkan diğer meselelerden biri de kadınların nafaka hakkına saldırılmasıydı. “Aileyi koruma” adı altında boşanmalara ara buluculuk sistemini geliştirmeyi öne süren iktidar cephesi nafakayı da erkeklere verilen uzaklaştırma kararlarını da aileyi tehdit eden bir unsur olarak ifade etti. “Erkek uzaklaştırma belgesini alınca nereye gidecek? Evden uzaklaşırsa nerede kalacak” ifadelerinin de kullanıldığı çalıştaylarda kadınlara şiddet uygulayan erkeklere uygulanan uzaklaştırma kararları eleştirildi.

Türkiye’deki tabloya geniş çerçeveden baktığımızda kaç kadın mahkemenin tayin ettiği nafakayı eski kocasından alabiliyor? Kaç kadın aldırdığı uzaklaştırma kararına rağmen bu ülkede öldürülüyor? Bu soruların yanıtına bakınca devlet ve bakanlıklarının “Kadını korumadığını” bariz bir şekilde görüyoruz.

Kadınları türlü şiddet gördükleri evlere mahkum etmeye çalışan iktidar “Kır dizini otur” politikasına yasal zemin uydurmaya çalışıyor.

YENİ TÜRKİYE YÜZYILI: NEFRETE TEŞVİK

Çalıştaylarda yine öne çıkan meselelerden biri LGBTİ’lere yönelik nefret söylemlerinin önünü açan tartışmaların hararetlenmesiydi. “Ailenin en büyük düşmanı” olarak LGBTİ’leri hedef gösteren, bireylerin cinsel yönelimini büyük aile buluşmalarıyla tartışılır hale getiren iktidar, toplumu kutuplaştırmaktan geri adım atmıyor. Aksaray’daki çalıştayda cinsiyet değiştirme ameliyatına ilişkin “iğrençlik” ifadesinin bile kullanıldığı bu tabloda iktidarın aileyi koruyoruz adı altında bireyleri doğrudan kin ve nefretin öznesi haline getirdiği, can güvenliklerini tehlikeye attığı “Yeni Türkiye Yüzyılı”yla karşı karşıyayız.

İktidarın, karşısına çıkan her türden muhalefete yönelik baskı ve saldırılara kendince bir meşruiyet zemini yarattığı ve örgütlediği nefreti toplumsal hayattaki farklılıklara ve hak taleplerine yönelik baskı aracı olarak kullandığı bir süreçteyiz.

Sadece Türkiye’de değil dünyada da çok benzer bir biçimde yükselen kadın düşmanı ve homofobik söylemler ve hareketler, “aile kutsallığını” öne sürerek ekonomik, siyasal, toplumsal krizlerin ağırlaşan etkisi altında ezilen halkı gerici güçlere yedeklemeye çalışıyor.

ÖNCEKİ HABER

Yeni anayasa ve üretim ilişkileri

SONRAKİ HABER

İstediğimiz koşullara ulaşmanın tek yolu örgütlenmek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa