80 yaşındaki Gülden Bölükbaş anlatıyor: ‘Maaş kuş kadar, geçinemiyoruz’
"3 liranın hesabını bile fazlasıyla yapıyoruz. Yiyecekler bozulmasın diye ona göre alıyoruz. Çamaşır makinesini gece çalıştırıyoruz. Bulaşık makinesi zaten çalışmıyor."
Fotoğraf: Gülden Bölükbaş'ın kişisel arşivi
Gözde TÜZER
İstanbul
Gülden Bölükbaş tam olarak 80 yaşında. 1943 doğumlu dul bir anneanne… Önce iki çocuğunu büyüttü, sonra onların çocuklarını. 8 sene önce eşini kaybettiğinde, eşinin emekli maaşını almaya başladı.
Bölükbaş lise mezunu, 1963 yılında evlenmeden önce sendikada çalışıyordu ama evlendikten sonra bırakmak zorunda kaldı. Ama hayatı boyunca her kadın gibi bir şekilde çalışmaya devam etti, hep emek verdi. Bir yandan çocukları büyütürken bir yandan sağlık kurslarına gitti. Torunlara bakarken hep yaptığı biçki dikiş işlerini devam ettirdi. Eşinin vefatından sonra Nilüfer Belediyesinin Kadın Derneğinde hem eğitim almaya hem eğitim vermeye başladı. Filografi, amigurimi ve makrome en sevdikleri. Şimdilerde bacakları biraz ağrıyor ama “Olsun” diyor, “2 yaşında yürümüş olsam beni 78 yıldır götürüyorlar.”
‘KİRA ARTINCA TANSİYONUM YÜKSELDİ’
Okumayı, gezmeyi, eğlenmeyi çok seviyor. Ama en büyük sorun elbette “kör olası para”. Gülden’in evi kira. En son ev sahibi az da olsa zam yapınca tansiyonu yükselmiş zira eşinden kendisine kalan emekli maaşı kendi deyimiyle “kuş kadar” zaten. Peki nasıl geçiniyor Gülden? Anlatıyor: “Geçinmek mi? Güldürme beni, tabii ki geçinemiyoruz. Sokağa adım atmak para. Yiyeceğimiz domates pazarda 40 lira olmuş. Pazarın yolunu bile unuttum. Ev sahipleriyle başımız dertte, pazarla başımız dertte, hastanelerle başımız dertte…”
‘HER ŞEYE GÖZÜM GİBİ BAKIYORUM’
Gülden emekli maaşı dul aylığı olduğu için 6 bin 500 lira alıyor. Bunun 5 bini kiraya gidiyor. Geri kalanın bir kısmı da elektrik, doğal gaz, su, telefon... Tüm bunları ödedikten sonra elinde 500 lira kalıyor. Eee nasıl yapıyor? “3 liranın 5 liranın hesabını bile fazlasıyla yapıyoruz. Yiyecekler bozulmasın diye ona göre alıyoruz. Çamaşır makinesini gece çalıştırıyoruz. Bulaşık makinesi zaten çalışmıyor. Valla her şeye gözüm gibi bakıyorum.” Gülden’in gözüm gibi bakıyorum demesi boşuna değil aslında. Geçtiğimiz aylarda bulaşık makinesi bozulmuş, oturmuş ağlamış önünde. Taksitle yenisini almak zorunda kalmış, “İçime oturdu gerçekten” diyor.
‘ŞİMDİ SİMİTÇİYE GİDEMİYORUZ’
Gülden bir yandan gençliğinde gezmeyi, tozmayı, günlere gitmeyi de pek severmiş. Şimdilerde ise “ahretlikleri” ile evde toplanıyorlar. Peki gezmeler, tozmalar, günler ne durumda diyorum? “Ah eskiden neler neler yapardık… Bir yudum para alıyorduk, her şeyi yapıyorduk. Koca koca masalar kurardık, kuş sütü eksik olurdu masada. Şimdi bizimkilerle hep evdeyiz. Bazen bir yerlerde oturur, yer, içer, eğlenirdik. Şimdi simitçiye gidemiyoruz. Bir çay olmuş 10 lira. Nereye gideceksin?”
‘EVDE Mİ ÖLELİM?’
Gezme tozma deyince otobüsleri de soruyorum en son. “Sizin 65+ bedava yolculuğu da almak istiyorlarmış” diyorum. Başlıyor anlatmaya: “Zaten dışarı çıkamıyoruz, gezemiyoruz. Bedava otobüs var da neye var. En fazla hastaneye gidip geliyoruz. Gidiş geliş 40 lira. Tek gidişle bitmiyor ki… Tahlilleri göstereceksin, tedavi göreceksin. Hastaneye gitmem gerek, randevu almaya korkuyorum. Bir otobüs biletimiz var, onu da alsınlar da evde ölelim.
‘EN ÇOK GENÇLERE ÜZÜLÜYORUM’
Dernek işleri de iyi gitmiyor sanki. “Sorun mu var?” diye soruyorum. “Dernek çok güzel. Hiçbir sorun yok. Tek sorun yine para. 25 liradan aşağı bir yumak ip yok. 50 kuruşa aldığım filografi çivileri 7 lira olmuş. Eskiden en iyi ipi alırdım, şimdi eskileri söküp kullanılmış iplerle örüyorum çoluğa çocuğa…” Gülden en çok gençlere üzülüyor: “Biz geldik kaç yaşına. Tabii bizim de hakkımız ama çocuklar okuyor, iş bulamıyor, sinemaya, tiyatroya, konsere gidemiyor. Biz nerelere nerelere gittik… En çok torunlara, gençlere üzülüyorum.”