7 maddede AB’nin yeni iltica kısıtlamaları
“Avrupa iltica hakkında büyük reform” olarak sunulan düzenleme aslında bugüne kadar iltica hakkına yapılan en büyük saldırı olma özelliği taşıyor.
Fotoğraf: @MSD_Sea/X
Yücel ÖZDEMİR
Köln
“Düzensiz göçle mücadeleyi” önemli hedeflerinden biri haline getiren Almanya, bunu bir Avrupa Birliği (AB) politikası haline getirmeyi de başardı. Geçtiğimiz haziran ayında Lüksemburg’da yapılan AB İçişleri Bakanları Konferansı'nda, sığınmacıların AB sınırlarında kurulacak kamplarda tutulması ve iltica başvurularının burada değerlendirilmesi yönünde alınan kararların uygulanması için başlatılan süreç adım adım yürürlüğe konuluyor.
Almanya’da bu konuda hükümet içinde Yeşiller’in itirazı nedeniyle ortaya çıkan “görüş ayrılığı” en son Başbakan Olaf Scholz’un devreye girmesiyle “çözüldü”. 28 Eylül’de AB konferansına katılan İçişleri Bakanı Nancy Faeser, daha önce koydukları çekinceyi kaldırdı. Böylece Almanya cephesine fiili olarak iltica hakkının rafa kaldırılması anlamına gelen AB kararlarının yasallaşması için Avrupa Parlamentosu’na sunulmasının önündeki engel de kalkmış oldu.
Sırada İtalya’nın son anda koyduğu çekincenin kaldırılması var. Aşırı sağ-faşist koalisyon hükümetinin işbaşında olduğu İtalya, son bakanlar toplantısında, Akdeniz’de mültecileri kurtaran gemilerin ortadan kaldırılmasını istemişti. Almanya’nın da kurtarma ekiplerine verdiği 2 milyon avroluk desteğe son vermesi istendi. İtalya ayrıca, kurtarma gemileri tarafından Akdeniz’de kurtarılan mültecilerin gemilerin ait olduğu ülkelere gönderilmesini, AB çağında üzerinde anlaşmaya varılan reformun onaylanmasına şart olarak koşuyor. Bu konuda yapılacak pazarlıkların ardından bir uzlaşmanın sağlanması bekleniyor. Zira İtalya da, AB’de iltica hakkını rafa kaldıran yeni düzenlemenin tamamına karşı olmadığını ifade ediyor. Dolayısıyla Almanya’nın Akdeniz’deki kurtarma gemilerine destek vermekten vazgeçmesi durumunda düzenlemeye yeşil ışık yakacağı anlaşılıyor. İtalya’nın faşist Başbakanı Giorgia Meloni, açıkça Afrika’dan Avrupa’ya doğru yola çıkan mültecilerin Akdeniz’de kurtarılmamasını savunuyor. Dolayısıyla ölüme terk etme politikası yürütüyor.
Almanya’da özellikle koalisyon ortağı Yeşiller, pek çok noktada mevcut mülteci politikasından vazgeçerken en son kurtarma gemilerine verilen desteği öne çıkarmıştı. Bu desteğin de son bulması durumunda Yeşiller’in “insancıl sığınma politikası” da tamamen sona ermiş olacak.
Başta İtalya, Macaristan, Polonya olmak üzere birçok AB ülkesi kapıların tamamen mültecilere kapatılmasını savunuyorlar. Gelinen aşamada AB çapında bu ülkelerin politikasının belirleyici olduğu anlaşılıyor.
"REFORM" ADI ALTINDAKİ KISITLAMALAR
“Avrupa iltica hakkında büyük reform” olarak sunulan düzenleme aslında bugüne kadar iltica hakkına yapılan en büyük saldırı olma özelliği taşıyor. Avrupa Parlamentosu tarafından, önümüzdeki haziran ayında yapılacak seçimlerden önce onaylanarak yürürlüğe konulmak istenen “reformda” şu kısıtlamalar dikkat çekiyor:
- AB sınırları daha öncesine daha iyi korunacak. İltica başvuruları sınırda alınacak ve hızlı bir şekilde değerlendirilecek. İltica başvurularının en geç 12 hafta değerlendirilerek karara bağlanması kararlaştırıldı. İlticası kabul edilmeyen mülteciler buradan “güvenli” ülkelere gönderilecek. Kriz durumlarında bu süre 20 haftaya çıkarılabilecek.
- Mülteciler giriş yaptıkları ülkelerde kayıt altında alınacak. Başka bir ülkeye gittiklerinde Dublin Anlaşması gereğince geldikleri ilk ülkeye geri gönderilecekler. Bu düzenleme daha önce de vardı, ancak 2015’te kısmen esnekleştirilmişti. Bu da Almanya gibi Orta Avrupa ülkelerinde gelen mültecilerin sınır ülkelerine gönderileceği anlamına geliyor.
- AB’nin sınır ülkelerine gelen mülteciler için 30 bin kapasiteli mülteci kampları kurulacak. Ancak bu kapasite çok düşük. Zira sadece geçen yıl 880 bin mülteci ilk olarak AB topraklarına ayak basmıştı. Tutulacak yeteri kampların olmaması nedeniyle insanlık dramının İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerde büyüyeceği tahmin ediliyor.
- Almanya daha önce iltica başvurularında aileler ve çocuklu yetişkinlere öncelik verilmesini talep etmişti. Ancak son uzlaşmada bu şarttan da vazgeçildi.
- 12 hafta içinde iltica başvurusu değerlendirilen ve başvurusu reddedilenler yine 12 hafta içinde geldiği ülkeye ya da uygun ülkeye sınır dışı edilecek. Başvuru ve sınır dışına dair bütün bilgiler AB genelinde görülebilecek şekilde kaydedilecek. Böylece bir sefer sınır dışı edilen bir mültecinin yeniden iltica etmesinin koşulları ortadan kaldırılacak.
- “Güvenli” denilen ülkelerin sayısı artırılacak. Her AB ülkesi gelen mültecileri güvenli ilan ettiği ülkelere gönderilebilecek. Örneğin İspanya Afrika’dan gelen sığınmacılar için Fas’ı, Yunanistan Suriyeliler için Türkiye’yi güvenli ülke olarak görüyor.
- Sınır ülkelere gelen ve iltica başvuruları kabul edilen mültecilerin AB içinde dağıtılması ise mümkün değil. Sadece Almanya ve Fransa yılda 30 bin sığınmacıyı alacağını beyan etti. İlticası kabul edilen mültecileri almaya yanaşmayan ülkeler (Polonya ve Macaristan başta geliyor) sığınmacı başında 20 bin avro ödeyecek.
BUNDAN SONRA SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?
AB İçişleri Bakanları tarafından prensipte kabul edilen bu düzenlemeler, İtalya’nın itirazının da giderilmesi durumunda AB Konseyi’nde sunulacak. Liderlerin görüşmesinden sonra kesin halini alacak öneriler AB Komisyonu tarafından Avrupa Parlamentosunda (AP) onaylamak üzere gönderilecek.
Özellikle sağ partilerin işbaşında olduğu ülkeler ve AP’deki aşırı sağcı gruplar söz konusu yasa tasarısının AP’de en kısa zamanda ele alınması için girişimlerde bulunacaklar tahmin ediliyor. Böylece, AB çapında temel insan haklarından biri olan iltica hakkı önemli ölçüde sınırlandırılmış olacak. Mevcut koşullarda sunulacak tasarının AP tarafından reddedilmesi beklenmiyor.