İki İmge Yolcusu: Nejad Devrim ve Mübin Orhon
Ramis Sağlam, Arkas Sanat'ta devam eden Nejad Devrim ve Mübin Orhon’un “İki İmge Yolcusu” sergisine dair yazdı.
Ramis SAĞLAM
İzmir
Düşsel olarak tasarlanıp çıkılan yolculuğun önemli iki ismi Nejad Devrim ve Mübin Orhon uzun sanat yolculuklarında kendilerinden önce hiçbir ressamın geçmediği yollarda ilerleyerek uluslararası başarılara imza attı. İki sanatçının da 1900’lü yılların ilk çeyreğinde İstanbul’da başlayan yaşam yolculukları, onları imge yolculuğunda birleştirdi.
Nejad Devrim ve Mübin Orhon’un “İki İmge Yolcusu” sergisi, sanat pratiklerinde giriştikleri sıra dışı deneylerle, sahip oldukları özgünlük, farklılık ve cesaretle modern Türk sanatında yeni bir dönemin kapılarının açılmasını sağladı. Her iki sanatçının da sergideki tablolarının dışında yaşamlarında kullandıkları objeler onların sıra dışı hayat ve sanat yolculuklarının ipucunu veriyor.
1945 sonrasında Paris’te çalışarak birçok önemli başarıya imza atan her iki sanatçı da resimlerinde özgün yorumlar geliştirerek Türk sanatı ile Avrupa sanatı arasında köprü kurmayı başarırken, “kültürler arası etkileşim” olgusunu ilk kez tartışmaya açarak onların resimlerinin arkasındaki cesur kararları görmek mümkün.
"GÜZELLİKLERE TANIK OLMAK"
Önemli bir bölümünün ilk kez Türkiye’de sergilenen eserlerden oluştuğunu belirten Arkas Sanat Direktörü Müjde Unustası, “Bu resimlere ve onların ardındaki varoluş mücadelesine baktığımızda, Nejad Devrim’in bir mektubunda dile getirmiş olduğu ‘Güzelliklere tanık olmak’ fikrinin etkileyici renkleri, formlarıyla karşılaşıyoruz. Nejad Devrim ve Mübin Orhon’u genç kuşaklara tanıtırken, cumhuriyet ideallerinin önümüzdeki yüzyılda da önümüzü aydınlatan bir ışık olacağına inanıyoruz” diye konuştu.
"ÖZGÜN YORUMLARINI ORTAYA KOYUYOR"
İki sanatçının uluslararası alanda yankı getiren, dünyanın sayılı modern sanat müzelerinin koleksiyonlarına girmiş olan resimleri olduğunu vurgulayan Sergi Küratörü Necmi Sönmez, ”Onları ilginç ve farklı kılan bir diğer özellikse sanat yaşamlarını yurt dışında sürdürerek uluslararası alanda varlıklarını göstermeyi başaran ilk sanatçılarımız arasında olmalarıdır. Devrim 1947’de, Orhon 1956’da arkalarında hiçbir destek olmadan Paris’te ilk kişisel sergilerini açmayı başardıklarında önemli bir başarıya imza atıyorlardı. Sergideki çalışmalar, sanatçıların yaşam öyküleriyle birlikte değerlendirildiğinde onların zor yaşam koşullarında bile ne denli özverili şekilde çalışarak geliştirmiş oldukları özgün yorumlarını ortaya koyuyor” dedi.
DOĞU-BATI BİR ARADA
Nejad Devrim’in İstanbul’da başlayıp Polonya’nın küçük bir kentinde bitecek olan yaşam serüveninde onu döneminin ressamlarından ayıran en önemli özelliği, sergiye de yansıyan renklerdeki eşsiz ifade biçimi olsa gerek. Sanatçı Nejad’ın resimlerinde kültürel bağlamdaki farklı gelenekleri bir araya getirişi ve geliştirdiği kişisel yorumlarıyla kendini gösteriyor.
Şark ve Garp kültürlerinin etkilerini ayrıştırmadan eş zamanlı olacak şekilde “bir arada” kullanarak geliştiren Nejad Devrim, cumhuriyet döneminin ideallerine sanatçı kimliğiyle yanıt veren ilk kuşak temsilcileri arasında yer alır. Sergideki tablolarında karşıtlık gibi görünen değerleri tekrardan kaçınarak kendine has stilleri geliştirme ustalığını gösteriyor. Tablolarındaki coşku dolu renkler, doğaya ve yaşama bakışındaki zenginlik, onun görsel coşkusunun izini sürmemizi sağlıyor.
TÜRK RESMİNİN AYSBERGİ
57 yaşında 1981 yılında Paris’te yaşama veda eden Mübin Orhon, sanat yaşamı süresince birçok farklı denemelere girerek etkileyici resimlere imza attı. Farklılığı, ayrıcalıkları henüz tam olarak keşfedilememiş olan bu görsel mirası, çağdaş Türk sanatının aysbergi olarak tanımlamak abartı olmaz. Sergideki tablolar için buz dağının görünen yüzü dememiz, onun yaratıcılığı açısından bize Mübin Orhon portresi sunuyor.
Sanatçının resimlerinde 1953’te geliştirdiği görsel dil, bir yandan Paris’te II. Paylaşım Savaşı sonrasında etkili olan soyut sanatın paralelinde gelişiyor. Onun sadece çalışmalarına ve araştırmalarına inanarak son derece zor yaşam koşulları altında üreterek oluşturduğu resim evreni, kendi özgün duruşunu oluşturmasını sağlar. Tablolarında kavranması da üzerine yazılması da son derece zor olan bu imge gücü ön plana çıkarken, renklerin ışıkla birlikte sanatseverlere farklı biçimlerde kurgulama zenginliğini gösteriyor.
Evrensel'i Takip Et