Suriyeli işçilerin yakılarak katledilmesine ilişkin dava 8 Kasım’a ertelendi
Güzelbahçe’de üç Suriyeli işçinin yakılarak katledilmesine ilişkin davada tanık beyanları dinlendi. Bir sonraki duruşma 8 Kasım 2023 tarihine ertelendi.
Fotoğraf: Evrensel
İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde 16 Kasım 2021 tarihinde Suriyeli inşaat işçileri Mamoun al-Nabhan, Ahmed Al-Ali ve Muhammed el-Bish’in yakılarak öldürülmesine ilişkin açılan davanın üçüncü duruşması İzmir Adliyesi 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya öldürülen Suriyeli işçilerin yakınları ve avukatları katılırken, sanık Kemal Korukmaz ve avukatları da salonda hazır bulundu. Mülteci Platformu bileşenleri, DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan ve Ege Bölge Temsilcisi Ufuktan Öden ile Emek Partisi (EMEP) İl Başkanı Emine Uyar da duruşmayı izledi.
Duruşma, bir önceki celsede dinlenmeyen tanıkların ifadeleri ile başladı. Duruşmada ifade veren İrfan isimli tanık, “Biz yolda tanıştık. İş bulmasını söyledim. 2-3 hafta sonra iş için aradı. Mandalina, portakal topladık, onları sattık. Olaya dair bilgim yok” dedi. Sanığın evinde kaldığı ilk gece polisin gelip kendisini gözaltına aldığını ifade eden tanık, polislerin evde yaklaşık yarım saat kaldığını ve odalara baktığını söyledi.
Tanıklardan Adem Göl ise yangın gününden sonra sanıkla görüşmediğini söyledi. Elektrikleri sanık Korukmaz’ın kestiği yönündeki sorulara ise tanık Göl, “Yangın anında yatıyordum. Kemal’in gelip gittiğini görmedim. Bir dönem aynı iş yerinde çalıştık, yerini biliyordu. Bir de Kemal ‘Elektrikler gitti. Geldi mi?’ diye sorunca tereddüt ettim” cevabını verdi. Tanık Serkan Göl de elektriği kimin kesip kesmediğini bilmediğin dile getirdi. Avukatların sanık Korukmaz’ın bu olayı yaptığı iddiasını ilk kimden duyduğu yönündeki sorusuna ise tanık, “Patronlar söyledi” dedi.
“SANIK KORUKMAZ GECELERİ GELİP GİDERDİ”
Tanık Suriyeli işçi Muhammed ise, “Vefat edenlerle birlikte çalışıyorduk. 4 yıldır tanıyordum. Ben işten eve gidiyordum, onlar şantiyede kalıyordu. Olaya dair bilgim yok. Sabah işe geldiğimde gençlerin yandığını öğrendim. İşe gelmeden önce patron beni aramış söylemek için ama açmamıştım. İşe gidince öğrendim. Sanığı şeklen tanıyorum. Onun malzemelerini taşırdık. Malzemeye almaya gelir giderdi orada görürdüm” dedi.
Avukatların, “Suriyelilere yönelik kötü bir davranışını gördün mü?” sorusuna ise tanık Muhammed, “Kendisiyle konuşmazdık. Gelir taşını alır giderdi. Olaydan bir hafta önce gençlerin yanında kaldım. Sabah saat 06.00 gibi geldi. Ne işi olduğunu sordum. Su içeceğini söyledi. Mutfağa gidebilirsin dedim. Sonra ben dönüp yattım. Mutfakla bizim yattığımız yerin girişi ayrı” şeklinde cevap verdi. Korukmaz’ın geceleri hep gelip gittiğini ve gece orada kaldığını düşündüğünü için bu durumu patrona söylemediğini ifade eden tanık Muhammed, yangını Korukmaz’ın çıkartmış olabileceğini ise iki hafta sonra patronundan duyduğunu dile getirdi. Tanık, “Patron böyle bir şüphesi olduğunu söyledi” diye belirtti.
SAVCI DELİLLERİ YETERLİ BULMAMIŞ
Duruşmada ifade veren tanık polis memuru, “O tarihte Güzelbahçe’de görev yapıyordum. Evdeydim aradılar olay yerine gittim. Ben gittiğimde ambulansa konuluyordu. Olaydan birkaç gün sonra iş yerinden biri patrona şüphesini söylemiş, patronda bize söyledi. Sanığı aramaya başladık. İş yeri kameraları zarar görmüştü. Oradan bir şey çıkmadı. Çevredeki kameralardan sanığın elinde bir şeylerle iş yerine gittiğini gördük. Deliler yetersiz olduğu söylendi. 20-25 gün sonra bir olaya karışmış yakalandı” dedi. Başka bir polis memuru ise, “Gaspla ilgili bir ihbar geldi. Şahsın Kemal isminde biri olduğunu öğrendik. İhbar yapan şahıs Kavacık’a gittiklerini söyledi. Kavacık’ta kahvede yakaladık” dedi.
Avukatların, “Gasp olayına kadar Kemal hakkında bir çalışma yapıldı mı?” şeklindeki sorusuna ise polis memuru, “Kamera çalışması yapıldı, amirlerimiz söyledi. Bunun dışında bir şey yapıldı mı bilmiyorum. Savcı talimatı lazım, bu da beni aşıyor” şeklinde cevap verdi. Avukatların Muhammed Mantur’un bir polise görüntü verdiği ve bu görüntünün nere olduğu yönündeki sorusuna ise polis memuru, “Görüntü geldiğini biliyorum ama nerede bilgim yok” dedi.
Bir başka tanık polis de “Gasp anonsu geçti. İhbar eden şahıs Kemal ismini verince daha önceki takip ettiğimiz dava konusu olaydaki Kemal olacağını düşündük. Sonra Kavacık’ta yakaladık” dedi. Avukatların, “Kamera kayıtlarını savcılığa verildiğini duydunuz mu?” sorusuna da polis memuru, “Evet. Savcılık delilleri yeterli bulmadı. Biz yine de takibimizi yaptık” dedi.
SANIK KORUKMAZ: YANGINDAN SONRA 3 KEZ KARAKOLA GİTTİM
Yangın olayından sonra gasp olayına kadar sanık Korukmaz’ın karakola gelip gelmediği sorusuna ise polis, “Geldi gördüm. Bir tanık ifade vermişti. Ondan sonra Kemal geldi bir bıçağı varmış onu sormuş gitti. Karakolda birçok kişiyle görüşüyordu” diye cevap verdi.
Hakimin, “Elinizde delil varmış neden tutuklamadınız?” sorusuna da polis, “Tanık ifadesi daha sonra olabilir, şimdi hatırlamıyorum. Yoksa neden serbest bırakalım. Cinayet büronun ne yaptığını bilmiyorum. Biz gasptan yakaladık” dedi.
Polisin bu ifadesinin ardından ise sanık Korukmaz söz alarak, “Bıçak olayı daha önceydi. Yangından sonra üç kez karakola gittim, ifade verdim. Hatta Muhammed Mantur’un beni tehdit ettiğini söyledim. Polisleri bakanlığa şikayet edeceğim. Onlardan davacıyım, eşyalarım nerede?” dedi.
DAVA ERTELENDİ
Duruşmada avukatlar tanık beyanlarına ve dosyaya gelenlere ilişkin beyanda bulunmak için süre talep ederken, yine sanığın yakalandığı sürece ilişkin telefon kayıtları ve yer bildirimi yapılmasını da istedi. Sanık Korukmaz ise hakkındaki suçlamaları reddetti. Kararını açıklayan mahkeme heyeti, avukatların süre talebini kabul ederek, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Dava 8 Kasım tarihi saat 11.30’a ertelendi.
AVUKATLAR: TÜM İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİN KARŞISINDAYIZ
Duruşma çıkışı ise avukatlar adliye önünde açıklama yaptı. Avukat Ayşegül Karpuz, “Bu celsede de verilen beyanlar ne yazık ki şunu bir kez daha gösterdi. Yaşam hakkı ihlaline uğrayan mülteciler olunca etkin soruşturma yükümlülüğünün nasıl ihmal edildiğini gördük. Sanığın söz konusu soruşturmayı yürüten Güzelbahçe Karakolu’na olaydan sonra defalarca girip çıktığını ve hakkında kamera kaydıyla tespit dışında hiçbir işlem yapılmadığını gördük. Yurttaşın herhangi bir insan hakkı kullanımına ilişkin davranışı derhal soruşturma konusu olurken, ne yazık ki üç insanın cinayet şüphesiyle öldürülmesi durumunda ortada apaçık bir şüpheli ve somut deliller varken ne bir teknik takip ne bir telefon dinlemesi ne de bir izleme yapılmamış. Etkin soruşturma yürütülmediğini ve sanığın kendi kendini ele verdiğini söyleyebiliriz. Biz yargılamayı takip edeceğiz. Tüm insan hakları ihlallerinin karşısındayız” diye konuştu.
“SÜREÇ HUKUKSUZ VE KEYFİ ŞEKİLDE SÜRDÜRÜLMÜŞ”
DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, “Bugün görülen duruşmada bir kez daha şunu görmüş olduk; sürecin hukuksuz ve keyfi biçimde sürdürüldüğü apaçık. İtfaiyenin tutmuş olduğu tutanaktan yürütülen soruşturmaya kadar üzerinin örtülmeye çok açık biçimde hak ihlalleriyle dolu bir süreç işletilmiş durumda. Hem görgü tanıklarının hem de bugün verilen ifadeler gerekse kamu kurumundan gelen görevlilerin vermiş olduğu ifadelere bakıldığında 3 Suriyeliyi yakarak öldüren bir katilin adeta korunduğu, kollandığı, kendisine bu suçu işlediği koşullarda hiçbir şekilde ceza almayacağı güvencesi verildiği izlenimi yaratıyor” dedi.
“BURJUVA PARTİLERİ IRKÇI VE FAŞİST SÖYLEMLERİNİ DEĞİŞTİRMELİ”
Özellikle cinayetin işlendiği günden önce sanığın orada bulunan tanıklarla Suriyelilere zarar vereceğine ilişkin konuşmalar yapmış olmasına rağmen serbest şekilde şantiyeye girip çıkmasını eleştiren Aslan, “Cinayeti işledikten sonra karakola gidip oradakilerle yüz yüze oturup konuşmasından tutalım da savcılığın cinayet büro amirliğinin ve ilgili güvenlik güçlerinin hiçbir şekilde soruşturmayı ciddiyetle yapmadıkları izlenimini veriyor. O açıdan da Türkiye’deki özellikle göçmenlerin, Suriyelilerin yaşamı tehlike altında. Son birkaç ayda her ay 5 tane Suriyelinin çeşitli biçimlerde katledildiğine tanık olduk. 8 Kasım yapılacak duruşmada eğer gerçek anlamda bir adalet sağlanmazsa ceza almazsa katilin kendisi bu cinayetlerin devam edebileceği anlamına geliyor. Sadece katilin cezalandırılması değil yangın çıktıktan sonra olay yerine gelen itfaiye görevlilerinin, ilgili karakoldaki emniyet görevlileri dahil olmak üzere soruşturmayı sürdüren savcının da bu süreci iyi yönetmedikleri, taraflı davrandıklarıyla ilgilide çeşitli soruşturmalar yapılmalıdır” diye konuştu.
Aslan son olarak şunları söyledi; “İktidarında burjuva muhalefetinde göçmenlerle ilgili politikası bu tür ırkçı saldırılara zemin hazırlayan söylemlerle yapılıyor. Dolayısıyla bu giderek göçmenlerin işini daha fazla zorlaştıran, daha fazla baskı altına alan bir süreci de beraberinde getiriyor. Bu açıdan hem iktidar hem de burjuva muhalefet partilerinin bu ırkçı ve faşist söylemlere karşı anlayışlarını da değiştirmeleri gerekir.” (İzmir/EVRENSEL)