Geç kalınmış itiraf
Ahbap çavuş ilişkileri ile sınıf mücadelesi yapılmaz ve siyasi iktidarlara bağlı olarak yürütülen sendikacılıktan işçiler adına kazanç sağlanamaz. Bu anlayış işçi sınıfının bağımsız mücadelesini geliştirmekten uzaklaştırır, sendikaları siyasi iktidara teslim noktasına götürür. Ramazan Ağar’ın geç kalmış açıklaması bunun itirafıdır. Ne acıdır ki o gün bizler Türk-İş’i bölmekle suçlanmış, genel kurula gelen delegelerin bizlerle görüşmemeleri için olağan üstü önlemler alınmıştı. Gelinen nokta bizi haklı çıkarmıştır. Türk-İş Genel Kurullarında oluşturulacak yeni yönetimler işçi sınıfının çıkarları esas alınarak oluşturulmalıdır. Politikalar bu temel anlayış üzerine monte edilmeli, kadro bu anlayışa paralel kişilerden oluşturulmalıdır. Adaylıktaki kıstas, güven, kararlılık ve işçi sınıfının ilkeleri ve mücadele anlayışı donanımına uygun duruşu sergileyebilmek olmalıdır. Yeri geldiğinde bırakıp kaçmak, siyasi iktidarlara yalvarmak yerine bedel ödemeyi göze alabilmelidir. Aday olan genel başkan, salt kendi iş kolunun sorunlarını çözmek ve hükümete yakın olmak için aday olur ve seçilirse bugünkü durumdan farklı bir sonuç çıkmaz.
Yıllardan beridir genel kurullar siyasi iktidarların gölgesi altında yapılmış ve onların siyasi amaçlarına uygun olarak şekillendirilen kadrolarla seçimler kazanılmıştır. İşçi sendikalarının bağlı olduğu bir konfederasyonda egemen kılınan bu anlayış, çağ dışı ilkel bir anlayıştır ve yüz karasıdır. Bu karayı Türk-İş konfederasyonuna sürenler ve sürülmesine aracılık edenler işçilere en büyük kötülüğü yapmışlar, mücadele ile elde edilen kazanımların kaybedilmesine sessiz kalarak suç işlemişlerdir. Bu suça ortak olanların, gecikmeli olarak yapmış oldukları açıklama bir samimi ikrar da olsa, işlenmiş suçun veya yapılmış olan hatanın sonuçlarını ortadan kaldırmadığı gibi, yapanın masumiyetini veya suçunun affedilmesini sonucunu da doğurmaz. En fazla, samimi ikrarından dolayı işçiler tarafından verilecek cezanın indirim hakkının kullanılması kanaatini oluşturur ki, bu onun ceza almayacağı anlamına gelmez. Bu açıklamadan sonra yapılacak olan şu olmalıdır; suçu işleyenler onurlu bir davranışta bulunur, kenara çekilirler veya işçilerin keseceği cezayı kabullenirler.
Zaman hızla geçmekte ve işçiler yeni haklar almak yerine kazanımlarını koruyamaz noktaya gelmişlerdir. Hükümet bu boşluğu fırsat bilip işçiler aleyhine olan ve ertelenmiş ne varsa yapılan yasal düzenlemeyle hayata geçirmektedir. İşçiler güçlü, kararlı ve güven veren önderlik ve kararlı bir çıkış beklemektedir. Zaman geçmişe dönük yapılmış hataların masumane açıklamalarıyla boşa harcanacak zaman değildir. Türk-İş Genel Eğitim Sekreterinin yapmış olduğu bu açıklamanın üzerine; 21 Şubat günü yapılan başkanlar kurulu toplantısında, 2013 yılında kamuya ait iş yerlerinde yapılacak ve yaklaşık 200 bin işçiyi ilgilendirecek toplu sözleşme görüşmeleri için, kendi içlerinde beş parçaya bölünmüş Türk-iş yönetimiyle birlikte TİS yürütülmesi için koordinasyon kurulu oluşturmak büyük bir çelişkidir, yanlıştır. Süreci başlamadan bitirmek, hükümetin ve tek belirleyici Başbakanın hareket alanını genişletmektir. Bu hata affedilmez, işçiler buna sessiz kalmamalı ve gerekiyorsa, yeni bir 89 bahar eylemliliklerini başlatmalıdır. Çünkü işçilere rağmen yapılan ilkesiz ve mücadelesiz sendikacılık iflas etmiştir. Bu iflasın doğal sonucudur ki, işçilerin sürece direk müdahale etme meşru hakları doğmuştur. Unutulmasın ki bu ülkenin ve özgürlüklerin özgürleşmesi işçilerin öncü mücadelesiyle mümkün kılınacaktır. İşte gün o gündür, susmak değil haykırma, sokağa çıkma günüdür.
*Hava-İş Genel Başkanı
Evrensel'i Takip Et