İstanbul Üniversitesi öğrencilerinden zamlara ve diğer sorunlara karşı "ne yapmalıyız" sesi yükseliyor
İstanbul Üniversitesinden Ulaş Türkoğlu, yemek zammı başta olmak üzere, okuldaki sorunları ve öğrencilerin bu konudaki düşüncelerini aktardı.
Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel
Ulaş TÜRKOĞLU
İstanbul Üniversitesi
2 Ekim Pazartesi günü birçok üniversite yeni eğitim yılına kapılarını açtı. Ancak, geride bıraktığımız yaz aylarında yemekhanelere yapılan zamlar, KYK burslarının yetersizliği, yurt-barınma krizi ve beraberinde birçok sorunla öğrencilerin yalnız bırakıldığı bir tablo da çeşitli tartışmalara kapı açtı. Biz de İstanbul Üniversitesindeki arkadaşlarımızla yemekhaneden harç ücretlerine yapılan zamları ve okulun ilk haftasının nasıl geçtiğini konuştuk.
Okulda fahiş zamlarla ücreti öğün başına 15 TL'ye çıkan yemeği nasıl bulduğunu sorduğumuz birçok arkadaşımız, yeterli bulmadılarını anlattı. Bir Hukuk öğrencisi, "Okulumuz ülkenin en çok ödenek alan okullarından biri olmasına rağmen tuvaletlerde temel hijyen malzemeleri bile eksik" dedi. Bir başka arkadaşımız da yemeklerin niteliksiz olduğunu anlattı ve en basit ihtiyaçlardan olan tuvalet kağıdı yokluğunu belirterek hijyene dikkat çekti.
Bir diğer arkadaşımız "Açıkçası diğer okullardan arkadaşlarla konuştuğumuzda okullarının sağladığı imkanlara şaşırıyorum. Gerek sosyal olsun gerek temel ihtiyaçlar olsun ikinci senem olmasına rağmen pek bir şey göremedim" diyerek diğer okullarla kıyaslama yaptı. Buna karşın Edebiyat Fakültesinden Ertuğrul sorunun diğer birçok üniversite ile benzeştiğini söylerken "Bu sorunun birden fazla sebebi var fakat birinci kıstas şeffaflık. İki ayda nasıl oluyor da öğrenciler iki zamla karşılaşıyor?" diye tepki gösterdi. Üniversitelerin tüm bu kaygılardan uzak bilim üreten yerler olması gerektiğini belirten bir başka arkadaşımız da bunun yerine üniversitelerin parasal kaygılar doğrultusunda yönetildiğini söyledi. Ertuğrul’un son sözü diğer arkadaşların da hislerinini yansıttı. "Bunların hesabını sormak hepimizin hakkı".
Yemekhane sorununu tartışırken kendimizi okuldaki birçok soruna dair tepkiler ve soru işaretleri ile buluyoruz. Özet olarak; verilen yemeğin niteliği (konserve bile verildi), yemekhanenin durumu, okulda bitmek bilmeyen inşaatlar ve bittiklerinde dahi birçok ihtiyacı karşılamayan fakülteler…
ZAM EN YAKICI SORUNLARDAN OLDU
Sohbetimizde nitelik sorunları yerini zam tartışmalarına bırakıyor. Bir arkadaşımız "10 liradan artış yapıldığı söyleniyor ancak kimsenin olmadığı süreçte yapılan artışı göz önüne alarak gerçek zamdan daha düşük bir miktar gibi gösterildi" diyerek süreci hatırlatıyor. Geçtiğimiz 2 ayda yemekhane ücreti önce 6 TL’den 10 TL’ye sonra 15 TL’ye yükseltilmişti. Art arda yapılan bu zammın nasıl karşılanabileceği konusunu tartışırken KYK burslarına değinen Ertuğrul, "KYK burs/kredi fiyatı bu şekildeyken bizden geçinmemizi bekliyorlar" diyerek tepki gösterdi.
Bir başka arkadaşımız da her öğrencinin sıcak yemeğe ihtiyacı olduğunu ancak zamlarla 3 öğün baz alındığında KYK bursunun sadece yemeğe ve yurda gittiğini belirtti; kitaplara, sosyal etkinliklere yani bir başka deyişle insani diğer ihtiyaçlara bir öğrencinin nasıl bütçe ayırabileceğini sordu.
"YEMEK ZAMMININ GEREKÇESİ OLAMAZ, OKUL BUNUN İÇİN ÖDENEK ALIYOR"
Geçtiğimiz hafta Dokuz Eylül Üniversitesinde yemekhane zammı protesto edilirken yaşanan gözaltılar sonrası tartışma tekrar yükselmişti. Zamların gerekçesini piyasa koşulları ve enflasyona bağlayan bir anlayışa arkadaşlarımız karşı çıkıyor. Hukuk öğrencisi Dilek, "Evet dışarıya göre fiyat uygun olabilir ama şu da bir gerçek ki okul bunun için ödenek almaktadır" diyerek neden piyasa fiyat argümanının geçerli olmadığını en basit haliyle özetliyor.
"ÜLKENİN HER YANINA YANSIMIŞ SORUMSUZ YÖNETİM ANLAYIŞININ BİR PARÇASI"
Arkadaşımız öğrenci hayatının zorluğu, bu zamları bizim nezdimizde dayanılmaz kılıyor diye ekliyor: "15 TL belli bir maaşı olan ve günde bir öğün gibi bir harcaması olan bir insan için uygun gibi gelebilir lakin bir öğrenci olarak 1 TL’nin dahi önemi var. Bu sebeple zamların özellikle böyle iyi bütçesi olan bir okulda böyle fazlaca yapılmasını hoş karşılamıyorum. Ayrıca yeterli yemeği sağlamayan okulun konserve vermesi de öğrenciye verilen değerin bir örneği... Bu gelişmeleri, ülkenin her bir yanına yansımış sorumsuz yönetim anlayışının bir parçası olarak görüyorum."
İKİNCİ ÖĞRETİM HUKUK HARCINA YÜZDE 61 ZAM
Okulda zam yapılan tek yer yemekhane değil. Devamlı zam gelen kantin ve çeşitli okul harçları bu diğer zamların başında geliyor. Bunların içinden en sarsıcı olarak Hukuk Fakültesinin ikinci öğretim öğrencilerinin bu ücretsiz eğitim(!) düzeninde ödemek zorunda kaldıkları harçlara yapılan yüzde 61 zam. KYK burslarını konuştuğumuzda göze çarpan detay burada da geçerli oluyor. Bursların yetersizliği. KYK bursları bu haldeyken zaten yemekhaneye gelen zammın üzerine bir de harç zammı eklenince kimin nasıl geçinebileceği muamma oluyor.
Harç zammının nedeninden önce harcın kendisini sorgulamamız gerektiğini söyleyen bir arkadaşımız: "İkinci öğretim işini ticarete döker gibi öğrenciye tabiri caizse eğitim satılması tam bir skandaldır ve böyle köklü bir üniversitede böyle bir uygulama kabul edilemez’’ diyor.
ÇALIŞMAK ZORUNDA KALIP HARCINI ÖDEDİĞİ DERSE BİLE GİREMEYEN ÖĞRENCİLER...
"Eğitim bir ülkede en fazla bütçenin ayrıldığı alan olmalı" diyen Dilek şöyle devam ediyor: "Bu gelişen harç zammı yemekhane zammı gibi zamlar üzerine bir öğrenci hem okula gelip hem de yarı zamanlı bir işte çalışmak zorunda kalıyor. Bazen derslerine giremeyip işe gidiyorlar. O derse rahatlıkla giremiyor ise öğrenci, ödediği harcın ne anlamı kalır ki?’’
KAFALARDAKİ SORU: NE YAPMALIYIZ?
Bütün bu tartışmaların sonundaysa geriye yalnızca tek bir soru kalıyor. Ne yapmalıyız? Zamlar konusunda çeşitli noktalarda farklılaşan görüşler bu noktada birleşiyor. Ertuğrul, ‘’Bizler sorunlarla baş edebilmek için taleplerimizi mümkün olduğunca gür bir şekilde dile getirmemiz ve duyurmamız lazım. Bu da ancak beraber olmaktan geçer" diyor.
Bir başka arkadaşımızın sözü de aslında ne yapmamamız gerektiğini belirtiyor: "Bizden herhangi bir tepki gelmedikçe bu olumsuzluklar devam edecektir.’’
Gerçekten de hem kendi okulumuzda son 1 yılda yapılan zamlar, hem de en son örneğini gördüğümüz Dokuz Eylül Üniversitesindeki zam protestosunda yaşananlar bir kanıt niteliğinde. Eğer susmak, bir olamamanın sonucuysa arkadaşlarımızın dediği gibi; aynı safı paylaşmak bize hakkımız olanı getirecek olan yoldur. Okulumuzda 2019 yılında gerçekleşen yemekhane zamlarının eylemleri ve geçtiğimiz aylarda CİTÖK için verilen mücadele bunun en yakın örnekleridir. Kendi deneyimimizden öğrenerek ve birlikte hareket etmenin kazandırdığını daha çok gösterecek, bu yolda yürümenin kararlılığında buluşacağız!