Kendi toprağında mülteci

Adil SÖYLEMEZ
Öğretmen

Orta Doğu, emperyalist ve oryantalist demagogların bu coğrafya için kullandıkları kökeni çok eskilere dayanmayan, yeni bir kelime. Her ne kadar, Orta Doğu kelimesi kadim bir kelime olmasa da bölgenin tarihi ve geçmişi çok eskilere dayanıyor. Öyle ki, insanlık tarihinin en eski medeniyetleri (Mezopotamya medeniyetleri, Anadolu medeniyetleri, İran medeniyetleri, Mısır medeniyeti vb.) bu topraklarda kuruldu. Onlarca medeniyetin kurulduğu bu coğrafyada özellikle son 100 yıldır ne yazık ki kan ve gözyaşı eksik olmuyor.

Birinci paylaşım savaşı sonrası İngiliz emperyalizminin bölgeye kancasını atmasıyla birlikte Orta Doğu’da savaş ve kıyımlar başlamış ve bu süreç günümüze kadar da devam etmiştir. İngiliz emperyalizminin kısmen de olsa bölgedeki etkisini yitirmeye başlamasıyla birlikte boşluğu Amerikan emperyalizmi doldurmuştur. İkinci paylaşım savaşı sonrasında Amerika’nın bölgeyi dizayn etme süreci hız kazanmış ve bu dizaynın bir parçası olarak ABD-İngiliz destekli siyonist İsrail devleti kurulmuştur (1948 yılında).

İsrail’in kurulmasıyla birlikte siyonist yönetim, gerek İngiliz gerekse de ABD’nin desteğini arkasına alarak Filistin topraklarını süreç içerisinde işgal etmiş ve milyonlarca Filistinliyi yerinden yurdundan ederek tehcirin en ağır şartlarını masum sivillere uygulamıştır. 1948’den 2023 yılına kadar ırkçı siyonist İsrail devleti binlerce sivil Filistinliyi öldürmüş, milyonlarcasını da  yaralamıştır. Şüphesiz ki İsrail devletinin yapmış olduğu tüm bu eylemler katliam ve soykırım olarak nitelendirilebilir.

Son saldırılar göstermiştir ki, İsrail bir devlet gibi değil adeta bir terör örgütü gibi hareket etmektedir. Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da yıllarca esir hayatı yaşattığı Filistinli sivillere karşı düşmanca ve vahşice bir tavır sergilemektedir. Dünya emperyalistlerini ve silah baronlarının gücünü arkasına alan siyonist idare, azgınlığını arttırmaya devam etmektedir. Görünen o ki maalesef bu zulüm ve saldırıların sonu gelmeyecek.

İsrailli yetkililer her gün insanın kanını donduracak açıklamalar yapıyorlar. Sağlık Bakanı Moshe Arbel, “yaralanan Filistinlilerin hastanelerde tedavi edilmeyeceğini” söyledi. İsrail ordu yetkilileri “Gazze’deki hastaneleri vuracağını” söyledi. Savaş Bakanı “Gazze’yi sileceğiz” diye tehditler savurdu. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, İsrail’in “insansı hayvanlarla” savaş halinde olduğunu söyledi. İsrail Başbakanı Netanyahu, “Gazze’yi yerle bir olmuş adaya çevireceğiz” diyerek yapılan katliamların devam edeceğinin mesajını verdi. Yapılan bu açıklamalardan çıkaracağımız sonuç İsrail devletinin insani, ahlaki, vicdani ve hukuki değerlerden yoksun bir şekilde hareket ettiğini göstermektedir.

Olayın diğer bir boyutuysa Hamas’ın yapmış olduğu saldırılardır. Hamas’ın sivil İsrail yerleşimlerini bombalaması ve insanları öldürmesi kabul edilemez. Hamas’ın bu tutumu ilerici ve emekçi Filistin hareketine büyük zarar vermiştir. Hamas'ın bu saldırısı, Filistin hareketini savunan barış yanlısı emekçi dünya halklarını da zor duruma düşürmüştür. Filistin’in Hamas’tan ibaret olmadığını bilmek gerekir. Filistin’deki devrimci gruplar Hamas’tan farklı düşünerek bölgedeki savaşın sona ermesi ve iki devletli çözümü savunmaktadır. Bu düşünce bölgeye hakim olursa barış ancak o zaman sağlanabilir.

Filistinliler kendi topraklarında mülteci hayatı yaşıyorlar. Gazze’deki mülteci kamplarında milyonlarca insan açlıkla, susuzlukla, hastalıkla boğuşuyor. Siyonist ve emperyalistler Filistinlilere kendi vatanlarını zindan ediyorlar. Bebek, çocuk, kadın, yaşlı milyonlarca insan Gazze açık hava cezaevinde barbar İsrail devleti tarafından öldürülecekleri günü bekliyorlar. Bu insanlık dramının acilen sona erdirilmesi gerekmektedir. Bölgede huzurun tesis edilmesi için emperyalizme karşı devrimci güçlerin mücadele etmesi ve emperyalizm/siyonizm vahşetine karşı tek bir yumruk olması gerekmektedir. Orta Doğu’da barış yanlısı bütün halkların kardeşçe yaşayabilmesinin teminatı bu topraklardan emperyalizmin silinmesidir. Orta Doğu’ya huzur ve barışın hakim olması temennisiyle...