Eğitimcilerden dinci eğitim dayatmasına tepki: Çocuklarda travmatik etkileri olur
MEB’in son yönetmeliğiyle anaokullarına mescit açma zorunluluğu getirmesine tepki gösteren eğitimciler, laik eğitimin hedef alındığını, çocukların gelişimin zarar göreceğini söyledi.
Fotoğraf: Evrensel
Eylem NAZLIER
İstanbul
Din derslerinin sayısını artıran, tarikatlarla protokoller imzalayan, okullara "manevi rehber" adı altında din görevlisi atanmasını öngören projeleri hayata geçiren Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eğitimde gerici uygulamalarını sürdürüyor.
MEB’in yayımladığı yeni yönetmelikle anaokullarına mescit açma zorunluluğu getirilirken "katkı payı" adı altında kayıt parası da resmileştirildi. Eğitim emekçileri, yönetmeliği laik ve bilimsel eğitime yönelik yeni bir saldırı olarak değerlendirerek “Bu dinci eğitimi tüm topluma dayatmadır. Çocuklarda travmalar yaratır” tepkisini gösterdi.
"EĞİTİM DİNSELLEŞTİRİLİYOR"
Türkiye’de laik eğitimi hedef alan en büyük saldırılarla karşı karşıya olunan bir dönemin yaşandığına işaret eden Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Ramazan Gürbüz, “Uzun bir süredir ÇEDES projesi, tarikatlarla imzalanan protokollerle eğitimi dinselleştirmeyi hedefliyorlar. Bunların hepsi planlı yapılan, laik eğitime saldırı ve dinsel eğitimi tüm topluma dayatma çabası” diye konuştu.
Türkiye’de okul öncesi eğitimin sınırlı olduğun ve OECD ülkelerine göre bu alanda çok geride olduğumuz bilgisini veren Gürbüz, “Asıl sorunumuz tüm çocuklarımızın okul öncesi eğitime kavuşturulması ve bu eğitimin daha nitelikli verilmesi. Ama MEB bu sorunları bir tarafa bırakarak mescit açmak, bu yaştaki çocukların psikolojilerini, sosyal ve kişilik gelişimlerinde travma yaratacak adımlar atıyor. Bu kabul edilemez” ifadelerini kullandı. Gürbiz, bu yöntemlerin eğitimin niteliğini zayıflatma, kamusal eğitimi tasfiye etme ve laik eğitime yönelik saldırıların birer parçası olduğunu söyledi.
"HANİ EĞİTİM PARASIZDI?"
Kayıt parasının "katkı payı" adı altında resmi kılıfa sokulduğuna dikkati çeken Gürbüz, “Kuran kurslarında ücretsiz bir faaliyet sürdürülüyor ama kamu okullarında eğitim ücretli. Burada komisyonun bunu belirliyor olması veya okul yöneticisinin belirliyor olması sonucu değiştirmez. Sonuç itibarıyla paralı bir eğitimden söz ediyoruz. Sorumluluğu bir komisyona atarak aslında Bakanlık sorumluluktan kaçmak istiyor. Bu komisyon da sonuçta Bakanlığa bağlı birimlerdir. Hani anayasal olarak eğitim kamu okullarında ücretsiz, parasızdı? Nerede parasız?” diye sordu.
"SORUN SÜRE DEĞİL BOŞ BESLENME ÇANTASI"
MEB’in öğrencilerin rahat yemek yemesi için teneffüsleri 20 dakikaya çıkarmasına da değinen Gürbüz, “Okullarda bir öğün ücretsiz, sağlıklı beslenmenin kamu tarafından karşılanması talebimiz var. Bu çok acil bir talep. Çünkü çocuklarımızın büyük bir bölümü okullarda aç, sağlıklı suya bile erişemiyorlar. Bakanlık ise bu beslenme sorununu görmeden teneffüsleri 20 dakikaya çıkararak sanki beslenmeye ilişkin bir faaliyet yapmış gibi bir algı oluşturuyor. Ama çocukların beslenme çantaları boş. O nedenle ivedi olarak okullarda bir öğün ücretsiz yemek kamu tarafından karşılanmalıdır” dedi.
"LAİK EĞİTİM HEDEFTE"
Eğitim-İş Sendikası İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı Alkoç Turan Başgönül, anaokullarına mescit zorunluluğunun getirilmesine tepki göstererek, “Okul öncesi eğitim kurumlarına kadar dini eğitimin indirilmesi kabul edilemez. Okul öncesi çocuklar pedagojik olarak buna uygun değil. Bu adımla laik eğitim hedef alınıyor” dedi.
Katkı payının resmileşmesine ilişkin ise Başgönül, devletin tüm eğitim kurumlarında öğretim ücretlerini karşılaması gerektiğini söyledi.
Teneffüslerin çocukların beslenmesi için yeterli olmadığını belirten Başgönül “Kantinden alışveriş yapmak için bile 10 dakika yetmiyor. Ama asıl sorun her şey çok pahalı ve aileler bunu karşılayamıyor. Devlet, bu çocukların okullarda yiyecek-içeceğini ücretsiz karşılamalı. Bu da çok zor olmamalı” diye konuştu.