15 Ekim 2023 18:58

Modern Türk resim sanatının biriciklerinden: Fikret Mualla

Zengin ve canlı bir renk paleti, mekânlardaki kalabalık bakış, melankolik bir tavır ve karikatürize edilmiş, perspektiften uzak figürler Mualla’nın resminin öne çıkan yönleri.

Fikret Mualla'nın 'Cazcılar' adlı tablosu.

Paylaş

Sanat Tarihi Bölümü öğrencisi

Hacettepe Üniversitesi

Ankara

 

Modern Türk resim sanatında gönül rahatlığıyla “özgün” olarak tanımlayabileceğimiz nadir sanatçılardan biri olan Fikret Mualla, kendine has çizgisi ile günümüzde hala biricikliğini korumaktadır. 1903 yılında İstanbul’da doğan sanatçının bir konakta başlayan hayatı 15 yaşında annesinin ölümüyle kötüleşmeye başlar. Bu durumun onun psikolojisi üzerinde kötü bir etki bırakmasının yanında babasının ikinci evliliği sebebiyle daha da huysuz ve anlaşılmaz bir hale bürünen Mualla, okulu için babası tarafından önce İsviçre’ye ardından Almanya’ya gönderilir. Zaman içerisinde Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitimi tamamlamış ve oradaki sanat akımları ile tanışmış olan Fikret Mualla’nın sanatı, zaten daha önce de almış olduğu eğitimle beraber oldukça iyi bir seviyeye ulaşmıştır. Sanatçının eserlerinde bariz olarak iki dönemin izi görmekteyiz. Bunlar en bilinmedik sokaklarında gezindiği iki büyük şehir, iki kültür, iki medeniyet; İstanbul ve Fransa. Bir yandan sayısız medeniyete başkentlik yapmış İstanbul, diğer yandan Batı’nın romantik kenti ve yeni sanat akımlarının yuvası Fransa. İstanbul’a yaptığı resimlerinde Ayasofya, Beyoğlu gibi mekânlar, Paris’te yaptığı resimlerinde ise Notre Dome, Paris sokakları, kafeleri gibi mekânları görürüz. Fakat bu kentleri Mualla’nın imzasıyla, gözleriyle görmekteyiz; insan ve kent odaklı, yalansız, realize etmeyen bir gözle. En yalansız ressam olarak nitelendirilen Mualla’nın kompozisyonlarında kentin en parlak noktalarından ziyade çoğu sanatçının görmezden geldiği, kıyı köşede kalan mekânlar hâkimdir.

Zorlu Bir Yaşam Süreci

Fikret Mualla’nın sanatından oldukça büyük etkiye sahip olan olgu kesinlikle zorlu yaşam koşullarıdır. Çocukken geçirmiş olduğu kaza sebebiyle topallamış olması, annesinin kaybı ve babasının ikinci evliliği gibi durumların yanında maddi zorluklar da yaşamış olan Mualla hayata farklı bir gözle bakmaya başlamıştır. Kendisi yaşamının zorluğunu “...Bence her sanatkâr sıkıntı çekmeli, ızdırap duymalı, aç kalmalı. Ondan sonradır ki, yaşamının tadını almalı! İnsan ellisinden sonradır ki, rahatını, sağlığını arar ve düşünür oluyor. Benim alınyazım böyle imiş. Hayatım, sefaletle, mücadele içinde geçti. Şimdi bu sakin köyde, huzurlu, tek başına yaşayışa boyun eğiyor ve Tanrı’nın kaderime verdiği son mühleti bekliyorum.” sözleriyle belirtmiştir. Aslında bu durumlar onun uzun yıllar büyük zorluklar çekmesine sebep olmuş olsa da Mualla sanatındaki özgünlüğü bunlara borçludur diyebiliriz. Eserlerinde de gördüğünüz gibi insanları uzaktan incelemesine, içine kapanmasına sebep olmuştur. Çoğu eserinde bu durumu kolaylıkla gözlemleyebiliriz. Aynı zamanda canlı ve çeşitli renkleri de kendine bir maske olarak kullanmış olabilir. Belki de bütün eserleri hayatına dair bir güzellemedir.

Maddi olarak hiçbir zaman refaha ulaşamayan Fikret Mualla resimlerini düşük maliyetlerle satmak hatta bazen sırf para kazanmak için resim yapmak durumunda kalmıştır. Yağlı boyanın pahalı olması ve çok uzun sürede kuruması sebebiyle guaş boya tercih etmiş ve rahat çözümleyeceği 17x24 cm boyutunu kullanmayı tercih etmiştir.

FARKLI EĞİTİMLER VE SANAT AKIMLARI

Hem İstanbul hem de Paris’te eğitim gören Mualla bu kentlerin kültürel yapısından beslenmiştir. Bu iki kente ek olarak o kendinden önceki ve kendi dönemindeki birçok farklı sanat akımından da etkilenmiştir. Örneği “Ördekli Havuz” adlı tablosunda Osmanlının sanatı ile bütünleşmiş olan maviliğin izini görebiliriz. Ya da “Şölen” de Fransız sanatını , “Buket” adlı eserinde İzlenimciliği, “Düşünen Kadın” da ekspresyonizmi gibi birçok farklı eserlerinde birçok farklı akımın izlerini görebiliriz.

Fikret Mualla resminde çevresindeki birçok şeyi konu ediniştir. Çıplaklar, natürmortlar, manzaralar, Paris sokakları, pazarlar, kafeler, barlar, bistrolar, cazcılar, kağıt oynayanlar, baloncular, çocuklar, sirkler, yosmalar, hayvanlar... Bu kadar çeşitli konuları bu kadar çeşitli renklerle ‘uyum’ içinde verebilecek nadir sanatçılardan biridir Mualla. Onun renklerini “hem düşleten hem de anlamlandıran renkler” olarak tanımlıyor Youki Desnos.

ÖZGÜN BİR BAKIŞ AÇISINA SAHİP OLMAK

Fikret Mualla’yı tanımlayan en önemli nokta kesinlikle sahip olduğu bakış açısıdır. Bir resme baktığımız zaman “Evet bu Mualla’nın resmi” diyebilmemiz için o resimde yakalamamız gereken birkaç ayrıntı vardır. Örneğin zengin ve canlı bir renk paleti, mekânlardaki kalabalık insanlara kuytudan bir bakış, hafif melankolik bir tavır ve karikatürize edilmiş, perspektiften uzak figürler gibi. “Ben hiçbir ekole ait değilim.” diyerek kendi sanatına özel bir alan tahsis eden Mualla, bu sözünde haklı olmakla birlikte birçok ekol ve akımdan da etkilenmiş ve beslenmiştir. Özünde bu özgünlüğünü bu kadar çeşitlilikten beslenmesine borçludur diyebiliriz. 

Minyatür sanatından beslendiği bariz olan Mualla’nın figürleri karikatüristik ve anlamlı yüz ifadeleri ile verilmiştir. Çoğu kişiye göre bu kadar basit çizmek gerçeklikten kaçmak olarak tanımlansa da Mualla kesin bir vücut hattı ya da yüz şekli vermeden bile oradaki duyguyu izleyiciye renklerle aktarabilmektedir. Onu resimlerinde denge ve harmoni, en küçük desenden, en detaylı tuale kadar, her seviyede mevcuttur.

Aynı zamanda sanatçının guvaş, yağlıboya, suluboya ve desen çalışmalarının yanı sıra Ara Güler tarafından çekilmiş fotoğraflarından oluşan bir fotobiyografisi de yer almaktadır. Onun sponsorluğuyla gerçekleşen sergi ile birlikte müzede işitsel tur programı, gençlerin sanatçıyı ve sanatını tanımaları için gezici eğitim aracı, belgesel film ve çocuklara yönelik alfabe kitabı da hazırlamıştır.

26 Temmuz 1967 günü, sabaha karşı, komşu Mane kasabası düşkünler yurdunda, yaşama gözlerini kapayan Fikret Muallâ. Altmış dört yaşındaydı. Naaşı, isteği doğrultusunda dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün öncülüğünde 1974 yılında Türkiye’ye getirilmiş ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilişidir.

SÜRPRİZ BİLGİ

Oldukça komplike ve spontane bir yaşam biçimine sahip olan Fikret Mualla sürekli polisler ile uğraşmak durumunda kalmıştır.  İstanbul’da olduğu dönemlerden birinde yine yaşadığı bir olayın sonunda karakola düşünce, gazeteci dostlarının yardımıyla Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yatırılır. Oda arkadaşı, “biraz edebiyat bilgim ve zevkim varsa, ona borçluyum” dediği Neyzen Tevfik’tir.

ÖNCEKİ HABER

Nerede bu üniversitenin bütçesi?

SONRAKİ HABER

Yeni dönemde HÜKÇAT’la bir aradayız, güçlüyüz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa