Üniversitelerde provokatif saldırılara geçit yok!
Saldırılar, ODTÜ’de öğrencilerin mücadele ettikleri alanları daraltmayı ve temel hakları için mücadele eden öğrencileri “terörist” yaftası ile marjinalize etmeyi amaçlamaktadır.
Öykü SÖNMEZ
ODTÜ
Öğrencilerin temel hakları ve özgürlükleri için mücadele ettiği alanlar baskı ve engellemelerle karşılaşıyor. Bu engeller; soruşturmalar, polis müdahaleleri, eylem yasakları, tehdit içerikli mailler, baskıcı yönetmelikler ve genelgeler, etkinlik yasaları ve sansürler veya gerici grupların provokatif tutumları olarak geniş bir yelpazede karşımıza çıkıyor. Saldırıların özünde, talepleri etrafında mücadele etmek, topluluk bünyesinde özgür üretimlerini sürdürmek isteyen öğrencilerin ayrıştırılması ve hareket alanlarının daraltılması yatıyor.
Söz konusu saldırılar günümüzde sadece tek adam yönetiminin uygulamaları ve atadığı rektörler aracılığıyla olmuyor. Burjuva muhalefet cephesi de toplumsal muhalefetin ne yaptığı, nereye evrildiği ile yakından ilgileniyor. Bu yazının konusunu da İYİP, Zafer Partisi gibi milliyetçi muhalefet partilerinin ve Türkoloji Topluluğunun geçtiğimiz günlerde ODTÜ’de gerçekleştirdiği basın açıklamaları ve provokasyonlara dair olacak.
NE OLMUŞTU?
ODTÜ topluluk oryantasyonunda Türkoloji isimli, milliyetçi partilerin üyesi öğrencilerden oluşan topluluk, stant açmaya çalıştı. Topluluk, “Türk tarihini çalıştıklarını” iddia etse bile, topluluk üyelerinin bir kısmı, ODTÜ’de ekonomik-sosyal talepler etrafında düzenlenen eylemlere katılan bazı öğrencileri tehdit etmek, hedef göstermek gibi politik tutumlarıyla biliniyor. Bu sebeple, geçmiş yıllarda oryantasyonda bulunmamış da olan bu grupların stant açması, kimi ODTÜ bileşenlerince engellendi. Kamuoyunda konuşulan kavga görüntüleri, Türkoloji topluluğunun sözlü ve fiziksel provokasyonlarını -kameramanlarının da kavga görüntülerini çekmeyi bekler vaziyette konumlanmasıyla- devam ettirmesi nedeniyle oluştu.
Provokasyonlar, oryantasyonda yaşananlar ile sınırlı kalmadı. İyi Parti, Türkoloji Topluluğunu mecliste ağırladı. ODTÜ A1 kapsındaki Bilim Ağacı önünde Zafer Partisi İl Gençlik Kolları ve İYİP basın açıklamaları düzenledi. Öğrenciler talepleri için görüşmek istediklerinde sırra kadem basan atanmış rektör, olay günü İYİP vekili ile görüştü. Oldukça planlı ve hızlı gerçekleştirdikleri sürecin ve açıklamaların ortak yanı ise ODTÜ öğrencilerinin yıllardır temel hakları ve özgürlükleri için mücadele ettiği alanlar olan toplulukların hedef gösterilmesi ve terör yaftası ile suçlanması oldu.
Bu saldırılar ile ilk kez karşılaşmıyoruz. Geçmişte de Vatan Partisi’nin gençlik örgütü Türkiye Gençlik Birliği (TGB) gibi çeşitli gerici grupların saldırıları olmuştu. Okul mensubu olmayan TGB’lilerin dışarıdan girerek yemekhanede yemek yiyen öğrencilere saldırmasına ya da İİBF bölüm binası önünde akademisyen ve öğrencilere tehditlerle dolu açıklamalarda bulunmasına şahit olmuştuk. Bütün saldırıların ortaklaştığı nokta ise, öğrencilerin temel hakları etrafında bir araya geldiği alanları ve okul bileşenlerini milliyetçi ideoloji etrafında terörize etmek. Burjuva muhalefet partilerinin de siyasetleri, seçimden bu yana, gençlerin yaşadığı sorunları görünür kılmak yerine milliyetçilik yarışı ile sınırlı kalmakta. Bu partilerden fazlasını da beklememek gerekir. Burjuva/milliyetçi muhalefet cephesinin seçim sürecinde oldukça berrak bir şekilde ortaya çıkan “kendisini aşacak bir halk muhalefeti”nden çekinme hâli, doğal olarak sürmektedir. Bu sebeple, taleplerin merkezde olduğu bir siyaset anlayışını marjinalize ederek, millî duyguların sömürüsü odaklı bir siyaset zemini yaratmak istemektedirler.
PEKİ NEDEN MİLLİYETÇİLİK?
Bu saldırılar bir sağ-sol kavgasına indirgenmek istense de meseleye çok daha derinlikle bakmak gerekiyor. Milliyetçilik; doğuşundan bu yana burjuvazinin, kendi ulusunu ve ezilen halkları sömürdüğünü gizlemek için bir perde işlevi görür. “Millî duygular” üzerinden burjuvazinin çıkarları “toplumsal çıkar” olarak gösterilmek istenir, meşrulaştırılmaya çalışılır. Bu şekilde yürüttükleri siyaset, harcadıkları-kazandıkları paralar, pastadan pay kapma savaşı sonucu girdikleri savaşlar ise hepimizin çıkarı gibi gösterilir. Gençlerin çoğunun desteğini, 22 yıldır kazanamayan Erdoğan iktidarı bile milyarlarca lira akıttığı savaş harcamalarını “millî bekâ” üzerinden sahiplendirecek zemin yaratabilmektedir. Üniversiteleri, yine bu şekilde, yalnızca savaş sanayisini güçlendirecek bir iş gücü yetiştirme alanına çevirmektedir.
Diğer yanıyla milliyetçi ideoloji, korkuyu örgütleyecek bir araç işlevindedir. Fiziksel saldırıların, provokasyonların kampüsümüzde örgütleniyor olması, aynı sorunları yaşayan binlerce gencin ayrıştırılmasının önünü açmaktadır.
Saldırılar ve provokatif engellemeler, ODTÜ’de öğrencilerin mücadele ettikleri alanları daraltmayı ve temel hakları için mücadele eden öğrencileri “terörist” yaftası ile marjinalize etmeyi amaçlamaktadır. Yıllardır, farklı dünya görüşlerinden, milletlerden ODTÜ öğrencilerinin ortak talepleri için birlikte hareket ettiği zemin; milliyetçi gruplar tarafından karalanmaya çalışılmaktadır. İyi Parti’nin, Zafer Partisi’nin, Türkoloji Topluluğunun ortaklaştığı zemin buna hizmet etmektedir. Muhalefet cephesindeki milliyetçilik, “sekülerlik” makyajı ile, AKP’den bıkmış gençlik kesimlerinden daha çok destek toplayabilme çabasındadır. Ancak faşist odakların, karşısında muhalefet olduklarını iddia ettikleri iktidarın dilinden konuşarak, bizleri “terörist” ilan etmeleri tesadüf değildir. İktidar, soruşturmalar, çeşitli yasaklar ile mücadeleye saldırırken; sözde muhalefet partileri, çeşitli provokasyonlar ile en temel hakkı için mücadele eden gençlik kesimlerinin önünü kesmeye çalışmaktadır. İyi Parti ve Zafer Partisi de, her ne kadar tek adam yönetimine karşı gözükseler de, sınıf kardeşleri AKP’den ancak bu kadar uzaklaşabilmektedirler. Özgür bir kampüs ve insanca yaşam için verdiğimiz mücadele sürdükçe aynıların aynı yerde dizilişini daha çok göreceğiz.
PROVOKATİF SALDIRILARA ALAN VERMEYELİM
Yalnızca ODTÜ’de değil; Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi gibi farklı üniversitelerde de gerici-faşist grupların saldırıları ve örgütlenmeleri ile, mücadelenin önünün kesilmeye çalışıldığını gözlemleyebiliyoruz. Bu üniversitelerde yıllardır öğrencilerin kurduğu birliktelikler ve mücadele alanları hedefe konuyor ve mücadelenin önü kesilmeye çalışılıyor.
Tüm bu saldırıların ve provokatif eylemlerin amacı, mücadelemizi kesmekken, bizlerin elinde yalnızca bu mücadeleyi büyütmek kalıyor. Bugün parçası olduğumuz toplumu sevmek, bu toplumun daha iyi yaşam koşullarına sahip olması için mücadele etmekten geçmektedir. Kampüsümüz yıllardır bu mücadeleye ev sahipliği yapmaktadır. Provokatif saldırılara mahal vermeden birlikteliklerimiz büyütmek, kendi isteklerimiz doğrultusunda haklarımız ve özgürlüklerimiz için buluşmak, istediğimiz üniversitenin inşasında en etkili yol olacaktır.