Okul sıralarında öğrenme hevesimizi kaybediyoruz
Derslerde inşaat seslerinden dolayı odak kaybı yasamamız yetmezmiş gibi, 70 dakikalık blok ders düzeni ile derslerde hiç denecek kadar az verim alabildiğimiz bir dönem yaşıyoruz.
Fotoğraf: Freepik
Sucan
Şair Abay Konanbay Anadolu Lisesi
Sultangazi/İstanbul
Eğitimin niteliksizliği ve verimsizliği ile devletin eğitim politikaları bu sıra en çok konuştuğumuz konulardan. Müfredata eklenen dersler ve bu derslerdeki konuların yoğunluğu bizleri ve öğretmenlerimizi bıktırır nitelikte. Özellikle din derslerinin zorunluluğu iktidarın eğitimi nasıl bir propaganda aracı olarak kullandığını bizlere gösteriyor. Arkadaşlarımızla sohbet ederken, makbul olan “Sünni din dersleri” yerine müfredattan kaldırılan evrim teorisini işlemek bize daha çok yarar sağlardı düşüncesi ön plana çıkıyor. Geometri ve İnsan Hakları gibi eskiden ayrı birer ders olarak yer alan konular matematik ve felsefe derslerinin içinde yer alıyor artık ancak konu yoğunluğundan yetiştirilemiyorlar. Her öğrencinin sorumlu olduğu bu konuların okulda hiç öğrenilmemiş olması öğrencileri dershanelere itiyor fakat uçuk fiyatlara sahip olan bu dershaneler ailelerimizi zorluyor. Devlet, öğrencilere başka yollar sunmaktan kaçındığı için önceden her okulda verilen Destekleme ve Yetiştirme Kursları yeni eğitim döneminde, sadece belli bölgelerde seçilmiş tek bir okulda veriliyor.
TAMAMİYLE VERİMSİZ BİR EĞİTİM
Eğitimdeki eşitsizliğin bedelini en ağır şekilde bizler ödüyoruz. En çok da devlet okullarında eğitim gören öğrenciler, yetersiz eğitim kaynakları, mevcudu kırkı, elliyi bulan bazen ise geçen sınıflar, öğretmen eksikliği... Tüm bu sorunun arasında zaten yetersiz olan bahçemize anaokulu inşa edilmekte ve bu inşaat okul saatlerinde de devam ediyor. Derslerde inşaat seslerinden dolayı odak kaybı yasamamız yetmezmiş gibi, yetersiz sınıf nedeniyle uygulanan 70 dakikalık blok ders düzeni ile derslerde hiç denecek kadar az verim alabildiğimiz bir dönem yaşıyoruz.
Bunca sorunla uğraşmak yetmezmiş gibi seçmek zorunda bırakıldığımız sayısal, eşit ağırlık, sözel ve dil gibi bölümlerde yeni sorunlarla karşılaşıyoruz. Sayısal öğrencileri, zorunlu olarak 17 saat gördükleri sözel dersler yerine alanlarına odaklanmayı; geometri dersinin ve evrim konusunun müfredata geri getirilmesini istiyor. Dil öğrencileri de müfredatlarında sınav konuları olmadığı için dışarıdan temin ettikleri kitaplara binlerce lira vermekten şikayetçi.
DİNİ ÇIKARLARINI KORUMAK İÇİN KULLANIYORLAR
Tüm bu sorunlara kulaklarını kapatmış, üç maymunu oynayan Millî Eğitim Bakanı’ysa karma eğitimi kaldırmaktan bahsediyor. Öğrencilerin gerçek sorunları yerine kız öğrenciler için ayrı okullar açılması gibi çağ dışı tartışmalar üzerine yoğunlaşıyor. Öğretmenlerin sayıca yetersizliğini çözmüyorlar ama ÇEDES gibi uygulamalarla okullara imam görevlendiriyorlar. Örneğin bizim okulumuzun tuvaletlerinde tesisat sorunları bile giderilmemiş ama bu sorun yokmuş gibi yapılıyor üzerine de okulumuza mescit açmaya çalışıyorlar. Tüm bunları kendi çıkarlarını korumak adına yaptıklarını biliyoruz; bu yüzden bizleri bilimden uzak, dinci-gerici bir eğitime mahkûm etme çabaları. Ancak bildiğimiz başka bir şey daha var, yan yana gelir ve bizleri karanlık bir geleceğe hapsetmeye çalışanlara karşı haklarımıza sahip çıkarsak sesimiz daha gür çıkar! Bu yüzden yapmamız gereken şey tüm bunları yaratan sistemin karşısında durmak, ümitsizliğe düşmeden mücadelenin bir parçası olmaktır. İşte o zaman bu tabloyu tersine çevirebiliriz.