17 Ekim 2023 01:38

İMES’li genç işçilerin gerçeği

Geçinebilmenin hayatta kalmanın eşitlendiği, kültürel etkinliklere katılımı yok denecek kadar sınırlı, bir kafede vakit geçirmenin dahi lüks olarak kabul görülen bir yaklaşım hakim.

Kaynak:Pop Zebra/ Unplash

Paylaş

Eren YÜCEBOY

İstanbul

 

Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da Genç Hayat dergisi olarak İMES’te çalışan genç işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını daha somut verilere dayanarak görmek maksadıyla geçtiğimiz Temmuz-Eylül ayları arasında bir anket çalışması gerçekleştirdik. Anket kapsamında 86 genç işçi ile bir araya geldik.

Anket sonuçlarının ortaya koyduğu en çarpıcı gerçeklerden biri, çocuk işçiliğin oldukça yaygınlaşmış olması. Bu yaygınlığın sayısal karşılığı ise anket yaptığımız genç işçilerin %62,8’ine tekabül ediyor. Bu gerçekliği koşullayan şey ise özellikle MESEM’lerin ve halihazırda meslek lisesinde öğrenimine devam eden stajyer öğrencilerin İMES’teki üretim içerisinde büyük bir paya sahip olmaları. Denebilir ki iktidarın bilhassa son yıllarda yoğunlaştırılmış bir propaganda ile liseli öğrencileri teşvik etmeye çabaladığı ve patronlara “masrafsız” işgücü imkanını açan MESEM projesinin patronlar tarafından değerlendirildiğini görmek mümkün.

ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA KALAN MAAŞLAR

Anket yapmak üzere gezdiğimiz neredeyse her atölyede bir MESEM öğrencisinin var olması, anket aracılığıyla elde ettiğimiz bir diğer verinin de sebebini oluşturuyor. Öyle ki, İMES’te çalışan genç işçilerin %75,6’sı asgari ücretten daha düşük bir ücret karşılığında çalıştırılıyor. Geçtiğimiz yılki anket sonuçları bu oranı %48,2 olarak ortaya koyuyordu. İMES gibi başta metal olmak üzere ağır sanayi üretiminin yoğun olduğu bir sanayi sitesinde çalışan bir işçinin yaratmış olduğu değerin fazlalığından dolayı, patronlar genellikle çırak olarak çalıştırdıkları işçilere devletin vermiş olduğu asgari ücretin üçte birine denk gelen ücretlendirmenin dışında, ekstra ücret vermek durumunda da kalıyor. Ancak patronların çıraklara bir “lütuf” gibi sunduğu bu “yüce gönüllülüğe” rağmen ücretler her koşulda asgari ücretin altında kalıyor.

GEÇİNEMEME HALİ HAKİM

Genç işçiler açısından ücretlerin bu denli düşük olduğu bir çalışma koşulu, haliyle geçim olanaklarını da daraltıyor. Genç işçilerin %29,4’ü geçinemediğini söylüyor. Anket sorularımızda doğrudan yer almasa bile, anket sırasında sohbet olanağı bulduğumuz birçok genç açısındansa “geçinebilmenin” tanımı oldukça dar olmasına rağmen oran bu şekilde. Geçinebilmenin hayatta kalmaya eşitlendiği, kültürel etkinliklere katılımı yok denecek kadar sınırlı, bir kafede vakit geçirmenin dahi lüks olarak kabul gördüğü, cepte sigara almaya yetecek parası olmadığı için sigara “otlakçılığının” epey yaygın olduğu bir geçinebilme halinden söz ediyoruz. “Geçinebilmenin” bu dar tanımına rağmen bile geçinebildiğini söyleyen genç işçilerin büyük bir çoğunluğu ise ailesiyle yaşadığı veya bekar olduğu için geçinebildiğini, bugünün koşullarında ev geçindirecek olsa aldığı ücretin kendisine asla yetmeyeceğini düşünüyor. Zaten, anket sonuçları da bu durumun sağlamasını veriyor: 18 yaş altındaki işçilerin %16,7’si geçinemediğini söylüyorken, 18 yaşın üstündeki işçiler açısından bu oran %71,4’e yükseliyor. Ama her durumda, genç işçiler almış oldukları ücretin kendi emeklerinin karşılığı olmadığı konusunda daha ortaklaşmış bir görüşe sahip. %72’lik bir dilim, emeğinin karşılığının daha fazla bir ücret olması gerektiği noktasında hemfikir.

SORUNLARI POLİTİK GÖRME EĞİLİMİ ZAYIF

Anketin ortaya koyduğu bu somut verilerin dışında bir şeyler söylemek gerekirse, denebilir ki, çalışma ve yaşam koşullarının bu denli daraldığı bir tablonun sorumlusu olarak genç işçiler AKP iktidarını ve ekonomi politikalarını sorumlu tutuyor. Ancak yine belirtmek gerekiyor ki; geçtiğimiz yıl sorumluluğu AKP iktidarına yıkan, anket sorularına cevap verirken cevabını AKP iktidarına yönelik bir eleştiri ile birleştiren genç sayısı çok daha fazlaydı. Şüphesiz bu durumun başlıca sebeplerinden biri geçtiğimiz yıl anket çalışmamızı seçimlere bir yıl kala yapmış olmamızdı. Seçimin getirmiş olduğu yoğun politik tartışma zemini genç işçiler açısından da bir karşılık buluyordu ve buraya dair söz söyleme eğilimi daha baskındı. Bugün açısındansa yaşadığı hayatın kendisine dayattığı mağduriyet ile politik olan arasında bağ kurma düzeyi daha zayıf. Çünkü, seçim sonuçlarının yaratmış olduğu olumsuz, karamsar hava genç işçiler arasında da hissediliyor. Nasılsa seçim bittiğine göre politik bir tartışmanın parçası olmak çok da tercih edilen bir durum olarak ortaya çıkmıyor.

Yine geçtiğimiz yıla yakın bir şekilde, iktidara yönelik eleştirinin sonrasında eleştiri oklarının hedef bulduğu bir başka yer, yine genç işçilerin kendisi oluyor. Bugün yaşamış olduğu bu hayatın sorumluluğunu kendine yıkıyor, kendinde arıyor genç işçiler. Daha başarılı, daha azimli, daha çalışkan bir öğrenci olabilseydi eğer; bu yaşta çalışmak zorunda kalmayacağına inanıyor. Bu yaşta çalışıyor olmasının, üstelik bu koşullar altında, bazen haftalık izin dahi kullanamadan çalışıyor olmasının sebebini kendi geçmişinde, hata ve eksiklerinde arıyor. Patronlarsa, en genel düzeyde, bir kez daha, geçmişinde o hatalara yer vermemiş, çalışmış, didinmiş ve bugünse emeğinin karşılığını hakkıyla zengin olarak elde etmiş insanlar olarak tanımlanıyor. Patronlara yönelik eleştiri genel düzeyde çok olmuyor belki ama daha özel, anlık deneyimlerin bir sonucu olarak karşılık buluyor. Örnek vermek gerekirse; parasını eksik yatırması, kendisini azarlaması vb. Patron tarafından doğrudan maruz kaldığı bir sorun olduğu sürece ancak, patronlar “velinimet” olmaktan çıkıp eleştirilebilir insanlar haline geliyorlar.

İMES’LİLER NE YAPMALI?

Mücadele deneyiminden yoksun olsa da, bugünden kendi çıkarları için mücadele etmesi gerektiğinin bilincinde olan bir sınıf mensubu olmasa da genç işçiler patronları ile alakalı yaşamış oldukları bu küçük deneyimlerde kendi hayatlarının asıl çelişkisini buluyorlar. Patronları ve kendilerinin iki farklı gemide iki farklı hayat süren insanlar kümesinin bir mensubu olduğunun ayırdına varıyorlar. Ve işte tam da bunun açığa çıktığı anlarda, farkında olmadan bile olsa, sınıf kinlerini karşı tarafın gemisine yöneltiyorlar.

Bugün ihtiyacımız olan şeyse; Cumhur ve Millet İttifakı gibi iki patron ittifakının bizi sıkıştırmış olduğu ve sadece seçime indirgenmiş bir politik tartışma sınırlılığını aşmak. Bu sınırlılığı aşar ve politikayı sadece bu gibi seçim dönemlerinde gündem edinen bir tartışma düzeyi yerine, yaşamış olduğumuz ve anket sonuçlarının da ortaya koyduğu koşulları, politikanın başlıca meselesi haline getirirsek ve politika yapmayı da esas bu koşulları değiştirecek bir pozisyon almak olarak görürsek; değiştirebiliriz.

Örgün eğitimden uzaklaştırılmamız, patronların ihtiyacını karşılamak üzere işçileşmemiz, bütün çalışma koşullarımızın onların insafına terk edilmiş olması, MESEM öğrencilerinin okulundaki bilgisayar laboratuvarını kullanma hakkının bile elinden alınmış olması… Buraları gündem eden, bu sorunları politik tartışmaların parçası haline getiren ve tartışmanın ötesine geçerek dahil olmaya buralardan başlayan bir süreç İMES'in genç işçilerine çözüm olabilecektir.

Birlikte tartışmak, birlikte çözüm yollarını aramak ve bir şeyi değiştirmek üzere en hızlı, en kolay bir araya gelebileceğimiz mücadele biçimini birlikte hayata geçirmek, bütün bu sorunları değiştirme olanağını bize sunacak yegâne şey olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Okul sıralarında öğrenme hevesimizi kaybediyoruz

SONRAKİ HABER

ABD'de Filistin kökenli Müslüman çocuğu öldüren zanlı mahkemeye çıkarıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa