17 Ekim 2023 01:41

Hazırlık öğrencilerinin gözünden İstanbul Üniversitesi

Geleceğimize dair verilen hiçbir vaadin karşılanmaması, attığımız her adımın boşluğa düşmesi bizleri şaşırtmıyor olsa da bizim için normalleşmesi söz konusu bile değil.

İstanbul Üniversitesi | Fotoğraf: İBB Basın Bülteni

Paylaş

İstanbul Üniversitesinden bir grup hazırlık öğrencisi

 

19 Ağustos günü yerleştirme sonuçlarının açıklanmasıyla binlerce kişi resmi olarak İstanbul Üniversitesi öğrencisi olduk. Türkiye’nin en köklü ve en büyük bütçesine sahip* üniversitesini kazanmanın verdiği sevinçle büyük beklentiler ve hayallerle üniversiteye adım atacağımız günü bekledik. Yıllarca bize “Hayatın kazanacağın üniversite üzerine kurulu, bir süre dişlerini sık sonra derin bir nefes alırsın.” dendi. Biz de en iyisini kazandık, şimdi nefesi alma sırası değil mi?

KAMPÜSÜN HER NOKTASINDA EKSİKLİK

Bir haftalık bir ertelenme sonrasında 2 Ekim’de kurduğumuz hayalleri ve beklentileri sırtımıza alıp okulun yolunu tuttuk. Daracık yollara yığılmış koca insan ve araç trafiğiyle boğuşarak fakültelerimizi aradık. Evet, fakültelerimiz dedim. Çünkü yeni hazırlık binamıza sığamadık. Bazılarımızın dersleri alakasız fakültelere taşındı. Taşındığına göre en azından sınıflarımıza sığabiliriz diye düşündük ama yine sığamadık. Masasız kalan arkadaşlarımız oldu. O yoğun insan trafiği yalnızca fakültelerimiz arasındaki sokaklarda değildi yani. Hayal kırıklıklarıyla ilk derslerimizi işledik, arayı da ufacık bir bahçede aynı kalabalıkla ve peçetesiz, hijyenik olmayan tuvaletlerde geçirdik. Yemekhane ise sanıyorum ki hepimizin ortak kırılma noktası oldu. Enflasyon bahanesiyle fiyatlar yakın zamanda 6 liradan önce 10 liraya daha sonra da 15 liraya çıkarıldı. Yaklaşık yüzde yüz ellilik zam ve yüzlerce kişilik kuyruğun ardından nitelikli yemeğe ulaştığımızı düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Çünkü bazılarımızın İstanbul Üniversitesi’ndeki ilk yemeği konserve oldu. Yani görünen o ki Türkiye’nin en büyük bütçesine sahip olan İstanbul Üniversitesi’nin peçeteye ve yemeğe parası yetmiyor. Peki neye yetiyor? Hala merak konusu.

12 yıllık çabalarımızdan sonra alacağımıza inandırıldığımız o derin nefes kursağımızda, pahalı ve niteliksiz yemekhanemizde, sığamadığımız fakülte ve sınıflarımızda, hijyenden haberi olmayan tuvaletlerimizde kaldı anlayacağınız. Hayatımızın her alanında zorunda bırakıldığımız gibi üniversitelerimizde de alacağımız nefesin hesabını sormak bizlere kaldı. Geleceğimize dair verilen hiçbir vaadin karşılanmaması, attığımız her adımın boşluğa düşmesi bizleri şaşırtmıyor olsa da bizim için normalleşmesi söz konusu bile değil. Attığımız her bir adımın altını birlikte dolduracağız ve hak ettiğimiz eğitimi almak için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Son olarak bu noktada aklımıza Adamlar’dan bir şarkı sözü geliyor: “Dışına baksam kat kat cila, içeriyi kemiren tahtakuruları.”

* https://www.aa.com.tr/tr/egitim/universitelere-341-milyar-lira-odenek-ayrildi/2988837# 

ÖNCEKİ HABER

ABD'de Filistin kökenli Müslüman çocuğu öldüren zanlı mahkemeye çıkarıldı

SONRAKİ HABER

Devletin parası yokmuş ki okul bizden para istiyormuş!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa