17 Ekim 2023 02:53
/
Güncelleme: 01:57

Neden nasıl ne zaman: DEÜ’de demokratik üniversite mücadelesi

Yönetimlerin öğrenci ihtiyaçlarına yönelik adım atması için, bütçe planlamasından üniversite yaşamına kadar her alanda söz sahibi olmak gerek. Yani bize demokratik üniversite gerek.

Neden nasıl ne zaman: DEÜ’de demokratik üniversite mücadelesi

pixabay

Bahar EMREOĞLU

Dokuz Eylül Üniversitesi

Geçtiğimiz günlerde yemekhaneye yapılan zammın ardından Dokuz Eylül Üniversitesinde ses çıkarma eylemi yapan öğrenciler gözaltına alındı. Ege Üniversitesinde ise zamlardan dolayı ses çıkarma eylemi yapan öğrencilere tehdit eder şekilde soruşturma açılacağı söylendi. Üniversite yönetimlerinin öğrenciler üstünde giderek artan biçimde baskı kurması yoluyla yaratılan korku ortamı üniversitelerin antidemokratik olduğunu açıkça gösteriyor. Bu örnekte olduğu gibi, en temel haklarımızı savunmak için aynı zamanda demokratik üniversiteyi de tartışmamız gerekiyor. Yemekhane talebi demokratik üniversite talebiyle birleşiyor.

Türkiye’deki diğer tüm üniversitelerde de durum iç açıcı değil. Demokratik yapılara sahip üniversiteler parmakla gösterebilecek kadar az. ODTÜ ve Boğaziçi bunların başında geliyor. Ama bu üniversitelerde de durumun aslında stabil olmadığını belirtmek lazım. İktidar eliyle çeşitli anti-demokratik uygulamaların sistematik bir biçimde her üniversitede olduğu gibi buralarda da yoğun olduğunu görebiliriz. Yakın süreç açısından en göze çarpanı, Boğaziçi Üniversitesine kayyum Rektör atanmasıyla başladı. Üniversite bileşenlerinin buraya dair itiraz süreçleri geliştirdiğini söylemeden edemeyiz. Ve hala da süren bir itiraz süreci mevcut. Aynı şekilde ODTÜ açısından neredeyse her öğrenci karşıtı uygulamaya karşın üniversite öğrencilerinin tepki verdiğini söyleyebiliriz. Ancak bahsettiğimiz bu ve buna benzer birkaç üniversite dışında anti-demokratik uygulamaların kol gezdiği ve demokratik mevzilerin yeterince savunulamadığı bir pozisyon var. Bu durum artık öğrenciler açısından, üniversitelerin özünde nasıl bir yapı olması gerektiğinin önüne set çeken ve bu durumu normalleştiren süreçleri beraberinde doğurmakta.

SAYISIZ SORUN ORTAK KÖKEN

Son yıllarda gittikçe Türkiye’nin siyasal atmosferi ve iktidarın üniversiteler üzerindeki baskıları artarken öğrencilerin de az da olsa buralara tepki gösterdiğini söyleyebiliriz. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra öğrencilerin “Bize seçimi bekleyin dediniz şimdi 5 yıl daha mı bekleyeceğiz?​” söylemleriyle de birlikte mücadele olanaklarını daha çok aradığını görüyoruz. Gün geçtikçe artan ve artacak olan baskıya, en temel hakkımız olan barınmayı, sağlıklı beslenmeyi elimizden almaya çalışanlar, KYK yurdu çıkmadığı için ya fahiş fiyatlı evlere ya da tarikat yurdunda kalmaya zorlayanlar, yemekhane yemeklerini burs fiyatımıza eşitleyenler, niteliksiz eğitim verenler, her fırsatta ilk üniversiteleri gözden çıkartanlar, haklarını aramak isteyen öğrencilere suçlu muamelesi yapanlar… Bu kişiler aynı. Görüyoruz ki bu kişiler bize demokratik bir üniversite ortamı sunamaz, hatta aksine gittikçe anti-demokratik üniversite koşullarını daha da zorluyorlar. Buna dur demek biz öğrencilerin elinde. Yönetimlerin öğrenci ihtiyaçlarına yönelik adım atması için, bütçe planlamasından üniversite yaşamına kadar her alanda söz sahibi olmak gerek. Yani bize demokratik üniversite gerek.

KAMPÜSTE YOĞUNLAŞAN BASKI İKLİMİ

Dokuz Eylül Üniversitesi özelinde ise bu durum diğer üniversitelerden çok farklı değil. Üniversitelerin en temel yapısı olan kulüp ve topluluklar üzerindeki baskı gün geçtikçe artmakta. Topluluklara odaların verilmemesi, tanıtım masalarının açıldığı süreçte SKS’nin “Biz orayı kontrol edemeyiz o yüzden siz masa açamazsınız” deyip istediğine açtırıp istediğine açtırmadığı, Rektörle iyi anlaşan topluluklara ödenek sağlandığı bir durum mevcut. Yine Genç Hayat’a bir topluluktan röportaj aldıktan sonra Rektörlüğün topluluk başkanını arayıp “Bir daha bu dergiye röportaj verirseniz işlem uygularız.” demesi bu olaylara başka bir örnek olarak gösterilebilir. Toplulukların öğrencilerden tarafından yönetilmesi, rahatça hareket edebilmesi maalesef Rektörlük tarafından engelleniyor. ÖTK’lar ve temsilcilikler ise sessiz sedasız, tek adayla seçimin yapıldığı bir süreçle işletiliyor. Son süreçte ise yemekhane zammına ses çıkaran öğrencilerin karşısında bir muhatap bulamadığı, ucuza ve nitelikli yemeğini savunmak için ses çıkarma eylemi yapan öğrencileri Rektörlük emriyle yaka paça gözaltına alındığı bir durum mevcut. DEÜ açısından bütçe meselesi esas sıkıntılı meselelerden birisi. Özellikle 2021 Sayıştay Raporlarına da yansıyan 41 belgeye cevap verilememesi gibi bir olay, okulun elde ettiği bütçenin nerelere kullanıldığı ve ne yapıldığı konusunda soru işaretleri oluşturmaya devam ediyor. Üniversitenin neredeyse her bölümünün hala en eski okul araç gereçlerini kullanarak eğitim gördüğünü söyleyebiliriz. Öğrencilerin sağlığını riske atacak çok eski makinelerin kullanıldığı, ana kampüste yıllardır aynı şekilde duran inşaatların olduğu, Güzel Sanatlar Fakültesinde sahnenin olmadığı, öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanmadığı bir durumda Rektörlüğe soruyoruz: Alınan ödenekler nerede? Nerelerde kullanılıyor? Öğrencilerin ihtiyaçları için neden bir şey yapılmıyor? Bu soruların önemi bir yana, böylesine muamma dolu bir bütçe yönetimi sırasında üniversite yönetiminin yemekhaneyi özelleştirdiği ve sonrasında yemekhane fiyatlarına zam yaptığı durumla karşılaştık. Ve üniversite yönetimi bırakın bu durumu açıklamayı, daha önce de belirttiğimiz gibi, bu durumu protesto eden öğrencileri ise dinlemeden gözaltına aldırıyor. Anti-demokratik üniversitenin iliklerine kadar yaşanan hali DEÜ, kötü bir örnek olarak öne çıkıyor.

TALEPLERİMİZ BİRLİKTE YÜKSELECEK

Peki bu konuştuklarımızın aksine nedir bu demokratik üniversite? Demokratik üniversite, üniversitenin bütün bileşenlerinin söz hakkının olduğu, topluluk ve kulüplerin bağımsız bir şekilde hareket edebildiği, öğrencilerin Rektörlük seçimini kendilerinin yaptığı, denetleyebildiği ve istediği zaman görevden alabildiği, ÖTK seçimlerinin şeffaf ve demokratik bir biçimde yapıldığı, öğrencilerin sözünün söylenmesinin engellenmediği, alınan ödeneklerin öğrenciler için kullanıldığı ve şeffaf bir şekilde bunların açıklandığı, üniversitelerin ticarethane değil bilim yuvası olduğu bir üniversitedir.

Peki, demokratik üniversiteyi nasıl inşa edebiliriz? Bunun için yapmamız gerekenlere işte birkaç örnek: Bulunduğumuz kulüp ve topluluklarda öğrencilerin tartışma, karar alma ve birlikte hareket etme zeminini oluşturarak, üniversitenin bulunduğumuz her alanında yan yana gelmenin koşullarını oluşturarak; bizleri müşteri gibi gören üniversite yönetimlerine karşı parasız eğitim talebinde birleşerek. Parça parça bu anti-demokratik üniversite zincirinin halkalarını, tek tek kurduğumuz birliklerle, yan yana geldiğimiz topluluklarla, aleyhimize verilen kararlara birlikte ses çıkararak, tek adamın üniversite yansıması Rektörlüklerin karşısına demokratik ve özerk üniversite şiarında birleşip çıkarak, bu zincirin halkalarını koparabiliriz. Ve demokratik bir üniversiteyi ancak bu şekilde yeniden inşa edebiliriz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et