Zamlardan kaçamam tek başıma kazanamam
Bizlerden bu doyurucu olmayan, sağlıksız yemeklere günlük 85 lira vermemiz isteniyor. 1250 lira bursumuz yurda mı, yemeğe mi, kitaplarımıza mı, yoksa sosyalleşmemize mi yetsin?
Kaynak: Freepik
Hazan KAYA
Ege Üniversitesi
Ege Üniversitesi geçtiğimiz hafta kendi tarihine damga vuran yemekhane zamlarıyla açıldı. Geçen sene 6,5 lira olan yemekler bu sene zam üzerine zam yapılarak 35 lira oldu. 35 liraya kadar olan süreç de öylesine bir süreçti ki bizler her gün doların artışını izliyormuş gibi yemek zamlarını izledik. Okulumuzun açılmasından 1 hafta öncesine kadar uzanan süreçte ilk olarak yemekler 6.5'tan %207'lik zamla 20 liraya çıkarılmıştı. Yapılan fahiş zamları kabul etmeyerek, zamların geri çekilmesi talebiyle ortaklaşmış, WhatsApp gruplarında bir araya gelen öğrencilerle beraber bu zamma #egereddediyor hashtagiyle karşı çıkmıştık. Gelen tepkinin ve zammın Türkiye genelinde gündem olmasının ardından üniversite, sözde adımlar atarak düzenlemeye gittiğini iddia etti. Sonrasında yapılan zamla beraber sadece bir öğünün 15 liraya düştüğü fakat diğer iki öğünün 35 lira olduğunu açıkladılar. Kısacası yapılan zamma tepki gösterdiğimizde tepkileri dikkate almış gibi yapıp ali cengiz oyunlarıyla öğrencileri kandırmaya çalıştılar. Ve ardından tekrar tekrar zam uyguladıkları bir noktaya geldik. Çoğu öğrenci bu zamlara tepkiliyken ve geri çekilmesini istiyorken demokratik yollarla seçilmeyen ve hiçbir zaman öğrencilerin çıkarlarını, taleplerini gözetmeyen, rektörün sağ kolu haline gelmiş öğrenci konseyi rektörü savunmanın derdine düşerek öğrencilerin ve grupların tepkilerine “provokatif” yaftası yapıştırdı.
ZAMLARA TEPKİ GÜN GEÇTİKÇE BÜYÜYOR
Bizlere zamlarla merhaba diyen üniversitemize bizde çatal kaşıkla merhaba dedik. Zamların geri çekilmesi talebimizi yemekhane masalarında ses çıkararak haykırdık, en temel haklarımızdan beslenmeyi bile bizlere satanlara, ihtiyaçlarımızın en ufağını bile karşılamayanlara tepkimizi gösterdik. Bu eylemi “Sınıf arkadaşlarımızla, topluluklardan arkadaşlarımızla hatta kampüste otururken tanıştıklarımız arkadaşlarımızla beraber tartışarak önümüze ne koymalıyız? En temel ihtiyaçlarımızdan olan beslenmenin bizlere fahiş fiyatlarla satılmasına nasıl karşı çıkabiliriz” sorularıyla beraber örgütledik. Bu soruların yanıtlarını ararken aslında öğrencilerin böylesine bir harekete ihtiyaçları olduğunu ve birlikte bir şeyler yapma isteklerinin olduğunu deneyimledik. Yaptığımız uyarı ve tepki eylemlerinin ardından bu mücadeleyi genişletmek ve anlatmak üzere imza kampanyası örgütlemeye başladık. Topluluklardan sınıf temsilciliklerine kadar tüm alanları bu taleplerde birleşmek üzere çağırmaya devam edeceğiz.
ÖĞRENCİLERİN ORTAK SORUNU KREDİ/BURS
Bu süreçte bu talebimiz etrafında birleşirken sorunlarımızın da aynı olduğunu gördük. KYK burs/kredisiyle hayatını idame ettirmeye çalışan ve belki yurtta belki evde kalan arkadaşlarımızla paylaştığımız bu ortak sorun, burslarımızın okulda yemek yemek için bile yetmediğiydi. Sadece yemek yemek için verdiğimiz para bursumuzun çok çok üstünde bir miktar olan 1800 lirayı buluyor ve okulun verdiği yemeklerin doyurucu olmaması ve besin değerinin gerekenden az olması da ayrı bir tartışmaya sebep oluyor. 4 çeşit yemeğin içinde asla günlük almamız gereken proteinin olmaması ve hatta içlerinden çıkan bulaşık teli, kurtçuklar da cabası... Bizlerden bu doyurucu olmayan, sağlıksız yemeklere günlük 85 lira vermemiz isteniyor. 1250 lira olan bursumuz yurda mı, yemeğe mi, okul kitaplarımıza mı, yoksa sosyalleşmemize mi yetsin?
BASKI AYGITLARI NEFES ALDIRMIYOR
Elbette bu süreç örgütlenirken üniversite bütün baskı ve zor aygıtlarıyla korkutmanın, vazgeçirmenin, yıldırmanın yollarını aradı. En demokratik en meşru haklarımızı kırıntı dahi bırakmadan süpürmek istiyorlar. Fakat tüm bu baskı ve zorlukların üstesinden gelecek olan şeyin kararlı bir mücadele ve en geniş öğrenci kesimlerinin dahil olduğu bir birliktelik olduğunu görmüş olduk. Darlaşan, hedeflerini yalnızca eylemlere sınırlayan, gücünü ve dayanaklarını hesap edemeyen, “Biz yapalım diğer öğrenciler zaten destek verir” diyerek işi ihtimallere bırakan ve “kahramanca” hareket etmeyi hedefleyen anlayışlar ise bu hareketin gelişmesinin en büyük sorunlarından birisi oldu. Topluluklar, temsilcilikler, öğrenci grupları, bağımsız olarak katılmak isteyen tüm öğrenciler bu ve benzeri hareketlerin öznesi olmadığı sürece sorunların, taleplerin ve eylemlerimizin sahiplenilmesi zayıf, katılım düzeyi kısır kalacaktır. Bugün Ege Üniversitesinde en acil ihtiyaçlarımızdan bir tanesi yerel sorun ve taleplerimiz etrafında birleşen bir mücadele mekanizmasının oluşturulmasıdır. Parasız, demokratik bir üniversite, en temel yaşam ihtiyaçlarımıza ulaşmakta zorlanmadığımız ve bunları karşılayacak düzeyde alabileceğimiz bursların olduğu bir eğitim hayatı ancak bu mücadele olanaklarıyla mümkün olacaktır.