"Medya, iktidarın çıkarlarını gerekçelendirmek için kamuoyunu yönlendiriyor"
İsrail'in Filistin saldırıları "Batı" medyasının durumunu bir kez daha tartışmaya açtı. Akademisyenler Tezcan Durna, Suncem Koçer ve Savaş Çoban değerlendirdi.
Fotoğraf: Abed Rahim Khatib/AA
Gözde TÜZER
İstanbul
İsrail’in Filistin saldırıları sürüyor. İsrail, tam abluka altına alıp sivilleri aç, susuz, elektriksiz ve yakıtsız şekilde hapsettiği Gazze’deki insanlık suçlarına büyük bir tanesini daha ekledi. Gazze Sağlık Bakanlığı, İsrail’in Gazze’deki bir hastaneye düzenlediği hava saldırısında 500’den fazla kişinin öldüğünü açıkladı. 7 Ekim’den beri binlerce sivilin hayatını kaybettiği savaşta medyanın tutumu da en tartışılan konular arasında oldu.
İngiltere merkezli medya kuruluşu BBC’nin İsrail ve Filistin arasındaki çatılmalara ve Gazze’ye yönelik bombardımana dair kullandığı ayrımcı dil tepki çekmiş ve BBC özür dilemek zorunda kalmıştı. İngiliz “The Guardian” gazetesinde 40 yılı aşkın süredir görev yapan Karikatürist Steve Bell, İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu’ya yer verdiği çizimi nedeniyle işten çıkarıldı. İsrail’in hastane saldırısından sonra ise medyada kafalar karıştı. The New York Times; önce “İsrail saldırısı”, sonra “saldırı” en son “patlama” ifadelerini kullandı. Gazete ilk paylaştığı haberinde “Filistinliler, İsrail saldırısının hastanede yüzlerce kişiyi öldürdüğünü söyledi” derken, hemen ardından “Filistinliler, Gazze hastanesine saldırıda en az 500 kişinin öldüğünü söyledi” ifadelerini kullandı. Son olarak ise “Filistinliler, Gazze hastanesindeki patlamada en az 500 kişinin öldüğünü söyledi” dedi.
Batı medyasının bu tutumunu Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinden Doç. Dr. Tezcan Durna, Koç Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar Bölümünden Doç. Dr. Suncem Koçer ve Bağımsız Araştırmacı Dr. Savaş Çoban değerlendirdi.
BATI MEDYASININ ÖN YARGISI
Tezcan Durna tüm bu yaşananların sadece Türkiye’de değil dünyada da medyanın nereye gittiğini gösteren bir örnek olduğunu belirterek “Aslında yıllardır İsrail- Filistin çatışmalarında, Ortadoğu’da olan bitenlerde, 2004’teki Irak işgalinde, daha öncesi Körfez Savaşı gelişmelerinde, hatta ondan öncesinde İran’daki İslam Devrimi’ne kadar götürebilecek bir seyir var. Bu durum Batı medyasının Ortadoğu’daki ön yargısı ile ilgili söylemi. ‘Bu Ortadoğu zaten demokrasiden anlamaz, güçten anlar, bunlarla savaşılır, burası zaten terör yuvasıdır, bataklıktır’ gibi bir Batı’nın genel algısını görüyoruz” dedi.
Bu durumun kolonyalist geleneğe kadar gidebileceğini aktaran Durna “Bu kolonyalist söylemi şarkiyatçılık söyleminde Edward Said anlattı. Burada işin özeti; bu İsrail- Filistin çatışması; demokrasi, demokratikleşme vs. gibi konularda, Batı zihniyetinin ikiyüzlü olduğunu, çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini ortaya çıkardı” ifadelerini kullandı.
BİR DEVLE- CANAVARLA SAVAŞMAK
Tezcan Durna yaşananları “Yıllardan beri İsrail’e açıkça destek veren Amerika’nın bağımsız, özerk diye tanımladıkları medya üzerinden bir söylem oluşturup sonra, bu söylemde de bir terör mantığı oluşturması ve sonrasında bunu eyleme geçirmesi” olarak tanımlayarak şöyle devam etti: “Oradaki eşitsiz ve adaletsiz savaş… Bir tarafta dünyanın tüm güçlerinin destek verdiği, kıyıcı bir İsrail devleti var. Bir tarafta yoksul, topraksız bırakılmış, bütün yaşama imkanlarından mahrum bir halk var. Siz bu halkı topraksız, yoksul bırakıyorsunuz ve bu halk hayatta kalmak için, kendisinden güç olarak daha büyük bir devle, canavarla savaşmak için bir takım gerilla savaşı geliştirdiği zaman ‘terörist’ diyorsunuz. Bu andan itibaren mücadele ettiğiniz grup, tüm yaşam hakkından soyulmaya başlıyor. Her türlü zülüm, her türlü baskı, kıyım onlara reva görülebilir bir hale dönüşüyor.”
İKİYÜZLÜLÜĞÜN DEVAMI
Türkiye ana akım medyasını eleştirdiklerini ama o kadar ‘demokrasiden’ dem vuran Batı’daki medya organlarının da Türkiye’dekinden farkının olmadığını belirten Durna “İkiyüzlülüğünün orada da devam ettiğini görüyoruz. Erdoğan rejimini Türkiye’de uyguladığı sansürden pek bir farkı yok. Dönüp dolaşıp Türkiye gibi otoriterleşen rejimlerin neden otoriterleşebildiğini görüyoruz. Demokrasi taleplerinin dünyada da seyri hiç iyiye doğru gitmiyor” dedi.
ÇÖZÜM: AYRIMLARIN BİR YANA BIRAKILMASI
Çözümün halkların kardeşliği ve yoksulların bir araya gelmesiyle çözülebileceğini belirten Tezcan Durna son olarak şu ifadelere yer verdi: “68 kuşağının kurmaya çalıştığı halkların kardeşliği, yoksul insanların bir araya gelmesini sağlayan etkenlerin ortaya çıkarabilmesi lazım. Dinsel, etniksel ayrımların bir yana bırakılıp; yoksullar ve varsıllar; sermayedarlar ve emekçiler diye bir ayrımın olduğunu anlatmaya çalışmak gerekiyor diye düşünüyorum.”
KİTABİ VAKA: FİLİSTİN MESELESİ
Suncem Koçer ise Batı medyasının tutumunun yeni olmadığını belirterek “Bu çok eski bir hikaye. Orta Doğu’nun batı medyasındaki temsili iktidar sahiplerinin çıkarlarını gerekçelendirmek üzere kurgulanıyor. Batı medyası açısından bildiğimiz bir tutum” dedi.
Batılı izleyiciler için Ortadoğu’nun nasıl kurgulandığı fikrinin yeni konu olmadığını söyleyen Koçer ““Edward Said’in Şarkiyatçılık’ta açıkladığı gibi iktidar sahiplerinin ve sömürü düzeninin meşrulaştırılmasının araçlarıdır bunlar. İran’da, Irak’ın işgalinde, Afganistan’da da kendini göstermişti. Ortadoğuluların şeytanlaştırılması, insanlık vasıflarından uzak şekilde temsil edilmesi yaygın bir pratik oldu hep. Terörist ifadesi bu pratiğin anahtarıdır. Filistin meselesi ise bunun kitabi vakası gibi görünüyor” dedi.
"PROTESTOLAR DEVAM EDİYOR"
Batı medyasında bu işin bu şekilde işlenmesinin hiç şaşırtıcı olmadığını aktaran Koçer “Ama bunu Batı medyası böyle işliyor olmasına rağmen Batı kamuoyunun bunu satın almayan bir kesim olduğunu da görmek lazım. Dünyanın pek çok yerinde İsrail’de, İngiltere’de buna karşı duranlar var, cılız da olsa protestolar gerçekleşiyor. Sahada bir karşı duruşu görmek lazım. Elbette daha çok ses çıkması lazım. Orada daha çok işlenmesi gereken ve büyütülmesi gereken bir dinamik var” dedi.
Koçer kurguların daha kolay ortaya çıktığını da belirterek şöyle devam etti: “Batı medyasının kurgusu artık görece daha kolay ortaya çıkıyor. Halkların karşı duruşu ile sosyal medyada afişe edilebiliyor. BBC spikerinin ‘pro Hamas (Hamas yanlısı eylem)’ sözleri sosyal medyadaki tepkilerden sonra tekzip edildi. BBC kerhen özür diledi ve bu şekilde lanse etmenin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Bu adımın önemli bir nedeni bu karşı duruştur” dedi.
"BAŞKALDIRI HABERLERİ GİZLENİYOR"
Savaş Çoban ise “Bu ikiyüzlülüğü aştı yeni bir isim vermek gerekiyor” diyerek başladı ve şöyle devam etti: “Marksist yaklaşım medyayı egemenlerin elinde insanların ideolojik yapısını belirlemek için kullandığı bir aygıt olarak ele almakta. Öte yandan Yeni Dünya Düzeni kavramı ile yaratılan umutsuzluk ve ideolojilerin artık tükendiği yalanı ile çaresiz bırakılmak istene kitleler yalan haberler ve ekonomik büyüme safsataları ile uyutulmakta. Bu anlamda haber bültenleri haberleri seçerek vermekte. Başkaldırı haberleri gizlenmekte ya da gizlenemeyecek kadar büyükse, sadece sıradan bir olay gibi gösterilerek verilmekte.”
DW: HASTANENİN ALTINDA TÜNEL OLABİLİR MİYDİ?
Özellikle sol partiler ve komünist partilerin tüm dünyada ayakta olduğuna dikkat çeken Çoban “Tüm dünya ayakta. Bir taraftan iktidarlar bunu da susturmaya çabalıyor. İrlanda’da, İtalya’da, Amerika’da olanları görebiliyoruz. Ama bir yandan DW diyor ki ‘Hastanenin altında tünel olabilir miydi?’ Hamas’tan her şey beklenir tabii ama sivil insanlara karşı yapılan hareketi Hamas’ın terörist faaliyetinin arkasına saklanarak, ‘Hastanede vurulup öldürülebilir’ anlamına getirmeye çalışıyorlar. ‘Hamas vurdu’ mevzusu da kabul görmedi zaten” ifadelerini kullandı.
"GOEBBELS’İN FİKİRLERİNİ MEDYA PATRONLARI YAŞATIYOR"
Medya bilgi ve haber kaynağı olarak görüldüğü sürece egemenlerin hegemonya sağlamak için çok fazla uğraşmalarının gerekmeyeceğini belirten Savaş Çoban şu ifadeleri kullandı: “Her çağın egemen düşünceleri, o çağın egemen sınıfının düşünceleridir.’ Marx’ın uzun zaman önce söylediği bu söz değerinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Hâlâ yaşanan gerçekliği net bir şekilde özetlemektedir. Dünyada hegemonya emperyalist-kapitalist devletlerin tekelinde ve günümüzde küresel anlamda ana akım medya onların çıkarlarına hizmet etmekte. İsrail’de yaşanan Hamas terör saldırılarının ardından medya ‘haklı’ olarak sivillere yapılan saldırıları gündeme taşımış ve yaşanan vahşeti gözler önüne sermiştir. Tüm dünya medyası bu anlamda İsrail’in tüm yaptıklarını haklı çıkaracak şekilde yayın yapmakta ve küresel yalancılığın ve propagandanın aracı olarak önümüzde durmaktadır. Alternatif medya olmasa tüm dünyada sol ve demokrat insanların Filistin halkı için sokaklara döküldüğünden haberdar olamayacağımız da acı bir gerçektir. Goebbels’in fikirleri tüm dünyada medya patronları tarafından yaşatılmaya devam edilmektedir.”