Sağlık meslek örgütleri: Ya şiddeti durdurun ya da istifa edin
Çok sayıda sağlık meslek örgütü ve sendikanın çağrısıyla Sağlık Bakanlığı önünde bir araya gelen sağlık emekçileri, "Ya görevinizi yapıp sağlıkta şiddeti durdurun ya da istifa edin" dedi.
Fotoğraf: Kübra Kırımlı/Evrensel
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Genel Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Genel Sağlık-İş), Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık İş), tabip odalarının temsilcileri ile çok sayıda sağlık emek meslek örgütü Sağlık Bakanlığı önünde bir araya gelerek, sağlıkta yaşanan şiddetin durdurulması çağrısı yaptı. Kurumlar adına ortak metni okuyan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, "Sağlıkta yaşanan sorunlara geçici, çözüm olmaktan uzak, günü kurtaran rötuşlarla şiddeti besleyen Sağlık Bakanlığı'na yerinde seslenmeye geldik. Yönetemiyorsunuz! Sağlıkta kriz giderek derinleşiyor. Ya derhal gerçekçi adımlar atın ya da istifa edin!" diye konuştu.
Sağlık Bakanlığı önünde gerçekleştirilen açıklamaya Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN), Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası (BDS), Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş), Genel Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Genel Sağlık-İş), Hekim Birliği Sağlık ve Sosyal Hizmetler Çalışanları Sendikası (Hekim Birliği), Hekim ve Diğer Sağlık Çalışanları Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası (Hekim Sen), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHUDER), Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği (TümRad-Der), Türk Dişhekimleri Birliği (TDB), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Tıp Öğrencileri Kolu (TÖK), Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD), KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ile MYK üyeleri, CHP Milletvekilleri Aylin Yaman ve Mühip Kanko ile İYİP ve HEDEP'li vekiller katıldı. Açıklama öncesinde kaybedilen sağlık emekçileri anısına bir dakikalık saygı duruşu düzenlendi.
Basın metnine geçmeden önce açıklamanın altında imzası bulunan kurumlar adına İsrail'in Filistin'e yönelik katliamlarını kınadıklarını ifade eden TTB MK Başkanı Prof. Dr. Fincancı, "Bizler yaşatmak için bu mesleği seçenlerin temsilcileri olarak 'Savaş bir halk sağlığı sorunudur' diyoruz. Katliamın her türlüsüne karşı olan bir tutumla özellikle sağlık kurumlarına, sivillere yönelik saldırıları kabul edilemez bulduğumuzu bir kere daha yineliyoruz" diye konuştu.
"SAĞLIKTAKİ SORUNLARIN KAYNAĞI SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMIDIR"
Ardından açıklamayı okuyan Fincancı, "Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın getireceği yıkımlara dair tüm öngörülerimiz ne yazık ki çıkıyor. Başta mesleğimizin değersizleştirilmesi, toplum sağlığının yok sayılması olmak üzere bugün yaşadığımız tüm sorunların kaynağının bu program olduğunu biliyoruz. Sağlıkta yaşanan sorunlara geçici, çözüm olmaktan uzak, günü kurtaran rötuşlarla şiddeti besleyen Sağlık Bakanlığı'na yerinde seslenmeye geldik. Yönetemiyorsunuz! Sağlıkta kriz giderek derinleşiyor. Ya derhal gerçekçi adımlar atın ya da istifa edin!" dedi.
SAĞLIK EMEKÇİLERİNİ DEĞERSİZLEŞTİREN POLİTİKALAR ŞİDDETİ ARTIRDI
2003'ten itibaren uygulamaya konan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile had safhaya ulaşan piyasacı; halk sağlığını ve hekimleri/sağlık emekçilerini yok sayan, değersizleştiren sağlık politikalarının şiddeti daha çok artıracağını söylediklerini yineleyen Dr.Fincancı, "Ne yazık ki bir tüketim nesnesine dönüştürülmemiz sonucunda sağlıkta şiddet nedeniyle birçok meslektaşımızı kaybettik. Dr. Göksel Kalaycı, Dr. Kamil Furtun, Dr. Ersin Arslan, Dr. Ekrem Karakaya, Dr. Fikret Hacıosman, hemşire Ömür Erez, güvenlik görevlisi Tuğrul Okudan, Ali Kemal Sağlam... Her gün ölümle burun buruna gelen onlarca meslektaşımız... Ve bu şiddet ortamında çalışmak istemediği için göç yoluyla kaybettiğimiz diğerleri... Tüm bu olanlar karşısında yalnızca tweet atmakla yetinen bir Sağlık Bakanlığı istemiyoruz" dedi.
BU ÇARKIN DİŞLİSİ OLMAYACAĞIZ
Kışkırtılmış sağlık talebi, hastane doluluk garantili, koruyucu değil hastalıktan beslenen sağlık politikalarını savunan bu sağlık sistemini reddettiklerini ifade eden Dr. Fincancı birkaç dakika da olsa hekimi görmenin yeteceği zannıyla oluşturulan yapay hasta memnuniyeti yaratma temelli bu çarkın bir dişlisi olmayı kabul etmediklerini söyledi. Hastaların 150. hasta olmaktan, nöbetin 30. saatinde ameliyat edilmekten ve sadece birkaç dakikada derdine çare bulamamaktan en az sağlık emekçileri kadar şikayetçi olduklarını söyleyen TTB MK Başkanı Dr. Fincancı, sağlık emekçilerine yönelik şiddetin bir boyutunun da liyakatsiz yöneticilerin yaptığı mobbing ve baskı uygulamaları olduğunu söyleyerek hekimlerin ve sağlık emekçilerinin taleplerini şöyle sıraladı:
- Önerdiğimiz sağlıkta şiddet yasasının tek bir virgülü dahi değiştirilmeden kabul edilmesini istiyoruz.
- Sağlık emek-meslek örgütleri ve uzmanlık derneklerinin önerileriyle güvenli çalışma alanları istiyoruz.
- Mesleklerimizi hedef gösteren tüm kitle iletişim araçlarının denetlenmesini istiyoruz.
- Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın hemen terk edilmesini istiyoruz.
- Hekim-hasta ilişkisindeki güvenin yeniden tesisini hedefliyoruz.
- Toplumu hastalıklardan koruyabildiğimiz; tüketim nesnesi değil, hak öznesi olduğumuz bir hekimliği var etmek istiyoruz.
- İdareci belirlemeleri liyakat kriterlerini taşıyan kişilerin aday olacağı ve çalışanlar tarafından seçimle belirleneceği şekilde olmalıdır.
Taleplerin karşılanmaması karşısında mücadeleye devam edeceklerini ifade eden TTB MK Başkanı Dr. Fincancı, "Bizler yaşatmak için irade ortaya koyanlar, kendi hayatlarımızdan, mesleğimizden, halkın sağlık hakkından vazgeçmiyoruz. Her zamankinden daha kararlı ve daha güçlüyüz. Buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz. Hekimler ve sağlık emekçileri değil; bu enkazın sorumluları gidecek" dedi.
Fincancı'nın ardından söz alan sağlık emek, meslek örgütü temsilcileri de Sağlık Bakanlığına seslenerek şunları söyledi.
SES MYK üyesi Sıddık Akın: Günümüzde hemen her hastanede güvenlik görevlileri olmasına rağmen şiddette artış sürüyor. Bunu temel kaynağı; sağlıkta dönüşüm programı ve kışkırtılmış sağlık talebidir. Kamu emekçilerine yönelik şiddet sadece hasta ve hasta yakınlarına yönelik değil; idarecilerin mobbingi, muhalif sendika yöneticilerine yönelik sürgün, soruşturma ve işten atmalar yani yaşanan bir siyasal şiddet de söz konusu. Bir diğer şiddet de açlık ve yoksulluk sınırı arasında yaşamaya mahkum edilmelidir. Ve tüm bunların yanında toplumu kutuplaştıran siyasal atmosferde şiddeti toplumsal bir kültür haline getiriyor. Halkımızın büyük bir kesimi açlık ve yoksullukla boğuşuyor. Bu yüzden bu sistemin şiddeti meydana getirdiğini görmek gerek.
Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Dr. Derya Uğur: Şebnem Başkan burdan şiddete dair söylenecek her şeyi söyledi. Ben buradan topluma seslenmek istiyorum. Bugün yurttaşlarımız alamadığı randevularının bedelini, alamadıkları ilacın sorumlusunu, olmadıkları ilacın sorumlusunu bugün sağlık hizmet çalışanları olduğunu düşünüyorlar. Neden böyle sanıyorlar? Çünkü siyasal iktidar söylemleri ve uygulamalarıyla yaşananların sorumlu olarak sağlık emekçilerini gösterdi. Sayın yurttaşlarımız bunların sorumlusu biz değiliz. Sağlık hizmetinde çalışan arkadaşlarımız değildir. Bugün yaşanan sorunların tüm sorumlusu siyasi iktidardır. Sorumlu gibi görünen sağlık emekçileri bugün tüm kötü koşullara rağmen görevini canla başla yapmaktadır. Bunun en somut örneği covid dönemi olduğunu da hatırlatmak istiyorum. (Ankara/EVRENSEL)