İMO’dan Van ve İzmir depremleri yıl dönümü açıklaması: Her yeni afette aynı acıları yaşamak kaderimiz değil
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Van Depremlerinin 12, İzmir Depreminin 3. yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklamada; “Her yeni afette aynı acıları yaşamak kaderimiz değil” dedi.
Fotoğraf: Ma
Ülke topraklarında 1900`lü yılların başından günümüze kadar otuza yakın büyük ölçekli deprem meydana geldiği ve resmi kayıtlara göre 100 binden fazla insan hayatını kaybetttiği, binlerce insanın yaralanıp, binlerce yapının yerle bir olduğu veya önemli ölçüde hasar gördüğü belirtilen açıklamada; “Son yüz yılda, yaşanan onca acı deneyime, bilimsel ve teknik anlamda ilerlemeye ve yetişmiş mühendis kaynağının gelişmesine rağmen her büyük ölçekli yeni depremde yıkım ve can kayıplarıyla karşılaşıyor olmamız izah edilebilir bir durum değildir. Sadece son 24 yılda yaşadığımız depremler göz önünde bulundurulduğunda, siyasi iktidarlar değişse de yıllardır deprem gerçeğinin görmezden gelindiği, inşaat sektöründeki rant ekonomisine ve popülizme dayalı politikalarla yurttaşlarımızın adeta ölüme terk edildiği anlaşılmaktadır.
Türkiyede deprem konusunda milat olarak kabul edilen Büyük Marmara Depreminden sadece 12 yıl sonra Van’da, önce 23 Ekim 2011de 7.2 büyüklüğünde, 17 gün sonra ise 5.6 büyüklüğünde gerçekleşen iki depremde toplam 636 yurttaşımız hayatını kaybetti. Van Depremlerinden 9 yıl sonra 30 Ekim 2020de bu kez İzmir`de 6.9 büyüklüğünde meydana gelen depremde 119 kişi hayatını kaybetti. Bilindiği gibi 3 yıldan daha kısa bir süre sonra da 6 Şubat 2023 tarihinde tarihimizin en büyük deprem felaketlerinden birini yaşadık” denildi.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMALARI RANT TRANSFERİ UYGULAMASINA DÖNÜŞTÜ”
Türkiye`de kentsel dönüşüm konusunda dönüm noktası olarak Van depremlerinin kabul edildiğinin altı çizilen açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Depremlerden bir yıl sonra herhangi bir veri veya envanter çalışmasına dayanmaksızın kentsel dönüşüm çalışmaları başlatılmış, yapı stokunun risk analizi, depreme dayanıklılığı konusunda tasnifleme ve önceliklendirme yapılmadan, ticari bir faaliyet olarak kentsel dönüşüm politikaları hayata geçirilmiştir. 6 Şubat depremlerinin sonuçlarına dönüp bakıldığında kentsel dönüşüm uygulamalarının amacının deprem güvenliğinden çok uzak olduğu, daha çok rant transferi uygulamasına dönüştüğü bir kez daha anlaşılmıştır.
İzmir Depremi ise mühendislik hizmeti almamış kaçak yapılara getirilen imar aflarının yıkıcı sonuçlarının görülmesi açısından ibretliktir. İzmir Depreminde; acil yıkılacak yapılardan 4ünün, yıkık olanlardan 2sinin, ağır hasarlı olanlardan 36`sının İmar Barışından yararlanarak yapı kayıt belgesi aldığı Meclis tutanaklarında yer almıştır.”
“DEPREMLE İLGİLİ VAATLER BİR KAÇ AY GEÇMEDEN UNUTULUYOR”
Bütün büyük depremlerin ardından afetlere hazırlık, yapı güvenliği, afet sonrası bir an önce yaraların sarılarak bölgede günlük yaşamın normale dönmesi için yapılması gerekenlerin enine boyuna tartışıldığı, siyasetçiler tarafından sayısız vaatler sıralandığı, ancak depremin üzerinden sadece birkaç ay geçmesiyle beraber konu hem siyasi erkin hem de kamuoyunun gündeminden çıktığı ifade edilen açıklamada; “Nitekim 6 Şubat Depremlerin üzerinden 8 ay geçmesine rağmen deprem bölgesinde yaşam hala normale dönememiş; barınma, beslenme, sağlık, hijyen, içme suyu, eğitim gibi en temel insani ihtiyaçlara yönelik problemler devam etmektedir. Yıkılmayı bekleyen ağır hasarlı yapılar insan hayatını tehlikeye sokmaya devam ederken, kontrolsüz bir şekilde yürütülen enkaz kaldırma işlemleri çevreye ve insan sağlığına zararlar vermekte, enkaz toplama alanları ise içme suyu kaynaklarını kirletmesi bakımından ciddi riskler oluşturmaktadır” denildi.
“DEPREMİN SORUMLUĞU İKTİDARIN KARARLARI YOK SAYILIP MESLEKTAŞLARIMIZA YÜKLENİYOR”
“Geçmişte yaşanan bunca acı tecrübeye rağmen tedbir almak yerine daha yüksek kar ve daha fazla rant getirisi uğruna yarattıkları güvensiz yapılarda ve çarpık şehirlerde insanları yaşamaya mahkum edenler yıkılan ve hasar gören on binlerce yapının sorumluluğunu hem cezai hem de hukuki yönden meslektaşlarımızın omuzlarına yüklemeye çalışmaktadır” denilen açıklamada; sistemin zafiyetleri, denetimsizlik ve kontrolsüzlük nedeniyle kağıt üstünde kalmaya mahkum edilen mühendislik hizmetleri, siyasi ve idari kararlar yok sayılıp, sadece teknik elemanların kovuşturmaya tabi tutulmasının, adaleti sağlamak bir yana yeni adaletsizliklere yol açtığına vurgu yapıldı.
“DEPREMLERİN AFETE DÖNÜŞMESİNİN ÖNÜNE GEÇİLEBİLİR!
İnşaat Mühendisleri Odası olarak on yıllardır mühendislik hizmetlerinin daha iyi verilebilmesinin nasıl mümkün olacağı, güvenli yapılaşmanın nasıl sağlanacağı, riskli yapıların nasıl dönüştürüleceği, sağlıklı kentlerin nasıl oluşturulacağı konularında yaptıkları çalışmaların görmezden gelindiğine işaret edilen açıklamada; “Bir doğa olayı olan depremin önüne geçebilmek mümkün olmasa da doğal afete dönüşmesinin önüne geçmek, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretebilmek, depremi tehlike olmaktan çıkartmakla mümkündür. Ancak siyasi erkin kılavuzu toplum yararına tekniğin imkanlarının kullanılması değil de ranta dayalı çıkar gruplarının öncelikleri olunca sorunlarımız çözümsüz kalmakta, her yeni afette aynı sonuçlarla karşılaşmaktayız.
Van ve İzmir Depremlerinin yıl dönümünde hayatını kaybeden yurttaşlarımızı ve acısı ülkemiz için taze olan 6 Şubat Depremlerinde yitirdiklerimizi saygıyla anıyoruz” denildi. (HABER MERKEZİ)