24 Ekim 2023 19:00
/
Güncelleme: 31 Ekim 2023 11:56

Evrensel yazarlarının kaleminden İsrail-Filistin sorunu

Evrensel köşe yazarlarının İsrail-Filistin sorununu ele aldıkları yazıları derledik.

Evrensel yazarlarının kaleminden İsrail-Filistin sorunu

Gazze'de bombardımanda yıkılan binalar | Fotoğraf: Ali Jadallah/AA

İLGİLİ HABERLER

7 Ekim Cumartesi sabahı dünya, Hamas’ın askeri kanadı İzzettin el Kassam güçlerinin İslami Cihat’ın da desteği ile İsrail’e karşı “Aksa Tufanı” adını verdikleri büyük bir operasyon düzenlediği haberiyle uyandı. Hamas’ın saldırısı sonrasında savaş ilan eden İsrail’in Gazze'ye ve Filistinlilere karşı açtığı yoğun savaş sürüyor. Hamas'ın "Aksa Tufanı" saldırısının ardından Hamas'ın neden bu saldırıyı düzenlediği, Filistin sorununun nedenleri, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve kara harekatı hazırlığı, bölgesel savaş tehlikesi tartışılmaya devam ediyor.

Biz de 7 Ekim'den bu yana Evrensel köşe yazarlarının İsrail-Filistin sorununu ele aldıkları yazıları sizin için derledik. İyi okumalar dileriz...


"1948 savaşında bölgede İngiliz mandası vardı ve İngilizler Filistin topraklarının çoğunu İsrail’e verdi. ’67 ve ’73 savaşlarında başta ABD olmak üzere tüm emperyalistler İsrail’in arkasındaydı. İsrail, Ortadoğu’da emperyalizmin 'koçbaşı' rolünü çoktan üstlenmişti. Kudüs’ün İsrail başkenti ilanını ilk ABD tanıdı ve hemen elçiliğini taşıdı. İsrail özellikle ABD için 'özel bir ülke' ve stratejik müttefik oldu. İsrail siyonizmini Filistinlilere yönelik saldırı ve zulmünde cesaretlendiren en başta bu destek. İsrail, 1967 savaşının ardından işgali kınayıp işgal topraklarının boşaltılmasını isteyen BM’nin göstermelik 242 sayılı kararını bu desteğe dayanarak hiçe saydı.

İsrail’de kurulu düzen Filistinliler için bir kan ve ölüm düzeni."

Yazının tamamı için tıklayın


"Filistin halkı dişiyle tırnağıyla mücadele ediyor. 1950’lerin sonlarında ilk olarak orta sınıfın öncülüğünde Filistin’den sürüldükleri Mısır ve Kuveyt’te el Feth olarak örgütleniyorlar. Feth 1969’da Batı Şeria’daki Kareme’de karşısına dikildiği İsrail ordusunu püskürtüyor. Arafat aynı yıl FKÖ’nün başına geçiyor. Bu arada çok sayıda Filistin direniş örgütü kuruluyor. Sonuncusu HAMAS.

İsrail, el Feth’in gücünü kırıp Filistinlileri bölmek amacıyla HAMAS’ın kuruluşunu teşvik edip destekliyor. Tıpkı Amerikalı emperyalistlerin Afganistan’daki Rus işgaline karşı hatta kuruluşuna ön ayak oldukları el Kaide’yi desteklemeleri gibi.

Arafat uzlaşmacılık yolundan ilerleyip 2000’de Clinton’un gözetiminde Camp David’te İsrail Başbakanı Barak’la İsrail’in hiç uymadığı anlaşmayı imzalayınca zaman HAMAS’ın lehine çalışmaya başlıyor.

Dönemin modası 'ılımlı' sıfatıyla dincilik, İslamcılık! ABD Ortadoğu’da 'ılımlı İslam'ı destekliyor. Başta 'ılımlı' olan HAMAS, Müslüman Kardeşlerin Filistin şubesi ve giderek radikalleşiyor. El Feth karşısında Gazze seçimlerini kazanıyor."

Yazının tamamı için tıklayın


"1987’de Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olarak kurulan Hamas, Filistin davasını fiziki olarak böldü. Batı Şeria, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) yönetiminde kaldı. Gazze ise Müslüman Kardeşlerci Hamas’ın yönetiminde!

Hamas bütün İslamcı odaklar gibi, Filistin davasını, Hıristiyan-Yahudi uygarlığı İslam Uygarlığı arasındaki 'Medeniyetler Savaşı' stratejisinin alanına çekti.

Şeria’daki FKÖ yöntemi de İsrail ve Batı emperyalizmi ile uzlaşarak laik ve demokratik bir Filistin yerine kendisinin de bir biçimde yönetimde kalacağı iki devletli çözümden uzak bir kısmi özerkliğe razı bir çizgiye çekilmişlerdir.

Böylece Filistin davası dünyanın antiemperyalist güçlerinin gündeminin üst sıralarındaki yerini kaybetmiştir. Bu yüzden bugün gerici ve emperyalist güç odakları, halkların baskısından çekinmeden İsrail’in arkasında mevzilenmekte bir beis görmemektedir."

Yazının tamamı için tıklayın


"Arafat döneminden başlayarak FKÖ’nün İsrail ile barışçıl çözüm yönünde attığı adımların beklenen sonuca ulaşmamasının en önemli nedeni, bu görüşmelerin 'garantörü' olan ABD’nin açık bir biçimde İsrail’in çıkar ve politikalarını desteklemesi ve bu temelde İsrail’in işgal ve saldırılarının aralıksız devam etmesidir.

Trump döneminde ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve işgal altındaki Golan Tepelerini İsrail toprağı olarak tanıması, Filistin-İsrail sorunu konusunda yeni bir sürecin başlangıcı olmuştu. Trump yönetimi bu işgal planını kalıcılaştırmak üzere 2020’de 'Yüzyılın Anlaşması' adı altında bir plan açıklamıştı. Batı Şeria’nın Yahudi yerleşim yerleri dışında kalan toprakları ile Gazze Şeridi’nde 'Yeni Filistin' adı altında 'sembolik bir devlet' kurulmasını amaçlayan bu plan ile İsrail’in işgallerini kalıcı hale getiren bir 'çözüm' getirilmesi amaçlanıyordu. Böylece 1917’deki Balfour Deklarasyonu ile başlayan işgal süreci, 'Yüzyılın Anlaşması' ile tamamlanmak isteniyordu."

Yazının tamamı için tıklayın


"ABD-İngiliz emperyalistleri başta olmak üzere emperyalistlerin koruması ve desteğindeki İsrail siyonist yönetimleri, 1948’den beri Filistin halkını imha politikasıyla sindirip teslim almaya, olmadığında da yok etmeye çalışıyor. Siyonist yerleşim politikasıyla Filistinliler topraklarından sürülürken buna karşı direnen çocuk, kadın, yaşlı fark etmeksizin katledilirken, Batı’nın 'demokrasileri' diye de pazarlanan kapitalist diktatörlüklerinin yöneticileri İsrail’in ardı sıra diziliyor ve 'şeriatçı teröristlere karşı kendini savunma hakkı' diye bir masalı da tekrarlayarak Filistinlerin üzerine bomba yağdırılmasına güç kuvvet veriyor. Batılı emperyalistler napalm bombaları, tank top mermileri, füze ve savaş uçağı desteğiyle Filistinlerin yok edilmesi savaşının suç ortaklarıdır."

Yazının tamamı için tıklayın


"HAMAS neden böyle bir saldırı yaptı?

Çünkü;

- Filistin meselesi uzunca bir süredir dünya gündeminde değil.

- İsrail tarafı Trump döneminde de Biden döneminde de hem ABD’den hem de Avrupa ülkelerinden büyük destek alıyor.

- Arap-İsrail normalleşme süreçleri ile birlikte rüzgar hepten Filistinlilerin aleyhine döndü.

Kısacası sadece HAMAS değil Filistinliler tamamen bir çıkmaza girdi. Bu nedenle, HAMAS’ın bazı uzmanlarca kamikazeye benzetilen saldırısı geldi. Elbette HAMAS’ın saldırıları sırasında ortaya çıkan vahşeti onaylamak mümkün değil ancak bu görüntüler İsrail-Filistin meselesinin on yıllardır içine düşmüş olduğu şiddet sarmalının da bir göstergesi."

Yazının tamamı için tıklayın


"Hamas’ın saldırısı, İsrail’in onlarca yıldır devam eden işgal ve saldırılarını meşrulaştırmak için kullanılmakla kalmıyor, aynı zamanda ABD emperyalizminin Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak için de araçsallaştırılmak isteniyor.

İsrail’in günlerdir aralıksız devam eden katliamlarını 'meşru müdafaa' olarak göstermeye çalışan Batılı emperyalistler, Hamas’ın saldırısını Filistin halkıyla dayanışma eylemlerini yasaklamanın gerekçesi haline getirerek demokrasilerinin sınırlarını gösteriyorlar."

Yazının tamamı için tıklayın


"Bugün Filistin halkının başına gelenler coğrafyaya biçilen emperyalist kader göz ardı edilerek anlaşılmaz. Doğu Akdeniz’deki su yollarının kontrolü, Ortadoğu’daki etki alanları, NATO’nun yeni düşmanları Rusya ile Çin’in etraftan kuşatılması için yapılanlardan da soyutlanamaz. Gazze’nin yerleştiği ince şerit kıyametin ön kapısı."

"İsrail Filistin halkını öldüre öldüre yok etsin, kalanları güneye sürüp Doğu Akdeniz’deki ticaret, petrol, gaz trafiğini güvenceye alabilsin diye Netanyahu’nun sırtını sıvazlayan Biden ve ona arka çıkan Avrupalı devletler nezdinde Filistin halkının acılarının hiç değeri yok. Çünkü para etmiyor. ABD’nin çok yakın bir zamanda Çin’in kuşak yol projesine karşı ortaya attığı, İsrail’den geçen ticaret yolunun atanmış jandarmasının güvenliği daha önemli."

Yazının tamamı için tıklayın


“'Eğer herhangi bir grubun çatışmadan faydalanacak ve şiddetten kâr elde edecekler varsa, bu muhtemelen ABD’li savunma sanayi şirketleri olacaktır' ifadelerine yer veren Global Times, Amerikalı silah üreticileri Lockheed Martin ve Northrop Grumman’ın hisselerinin değerindeki artışa dikkat çekerek, Ortadoğu’daki gerilimin artmasıyla birlikte bu şirketlerin hisselerinin önemli ölçüde arttığını aktardı. Biden’ın saldırılar sürerken İsrail’e giderek Netanyahu ile kucaklaşmasını bir de bu açıdan okumak gerekiyor. Bir; ABD’nin bölgesel hesapları bakımından çıkan yeni imkanlar, iki; ABD’li silah devlerinin akan kanla artan kârları ve borsada yükselişe geçen hisseleri açısından."

Yazının tamamı için tıklayın


“ABD, eğer önceden İsrail’le konuşarak bölgeye müdahale planı yapmamışsa bile şimdi 'Savaşın kontrollü bir biçimde yayılması'nı, örneğin Lübnan’da Hizbullah’la, Suriye’de İran güçleriyle kısmi çatışmalara girişilmesini; İran’a yönelik bazı özel hedeflere (nükleer tesislere) füze saldırıları yapılması gibi girişimleri planlamaktadır. Bölge yeterince terörize edildikten sonra savaşın daha da yayılmaması için bir 'Amerikan barışı' için ABD’nin devreye girmesi istenecektir! Bunun gücünü sadece genel olarak değil Doğu Akdeniz’de ve Körfez’de mevzilenen üç uçak gemisinin de içinde oluğu Amerikan askeri gücünden alarak, bu güce dayanarak bölgeyi yeniden organize etmek isteyeceğini söylemek abartı olmaz. Hazır Rusya Ukrayna batağında debelenirken ABD böyle bir fırsatı kullanmak isteyecektir.”

Yazının tamamı için tıklayın


"Taraflı mı Türkiye? Evet, taraflı. Lafta Filistin lehine konuşuyor, ama birkaçı dışında tüm Arap devletleri gibi, icraatta İsrail’le normalleştirmekte olduğu ilişkilerinde bir zayıflama yok! Tersine, örneğin ticaret hacmi 10 milyar dolara yaklaşıyor ve imzaladığı birçok ikili anlaşma var. Tümü yerli yerinde duruyor. Siyasal İslam camilerde dua etmenin yanında mitingler düzenlemekle yetinir, Mavi Marmara’dan ağzı yanmış, ötesine eğilim göstermezken, iktidar fiiliyatta İsrail’in yanında. Ve İsrail işgaliyle hastane ve okul bombalamalarının eleştirisi, ağzında fazlasıyla eğreti duruyor, dünyada inandırıcılığı yok. Çünkü Irak ve Suriye’nin kuzeyinde bombardımanları sık aralıklarla sürüyor ve Suriye’nin kuzeyindeki 'cepler'de egemenliğini kurmuş durumda."

Yazının tamamı için tıklayın


"Denizlerin Filistinlilerle birlikte siyonistlere karşı silahlı mücadele verdiği günlerde şeriatçıların Filistin için parmağını kımıldatmadığı söylendi. Doğrudur. Şeriatçıların ulusal kurtuluş savaşı veren halkların mücadelesini desteklemek, onlara yardım etmek diye bir derdi yoktur. Hatta ulusal kurtuluş mücadelesi veren Müslüman halkları desteklemek diye de bir derdi yoktur. Örnek mi istiyorsunuz? İkinci Dünya Savaşı sonrası Ortadoğu’da manda yönetimleri sona erdi. İngilizler ve Fransızlar yerlerini krallara bırakarak Suriye, Lübnan, Irak, Ürdün, Mısır gibi ülkelerden çekildi. O ülkelerin hemen hemen hepsinde antiemperyalist, milliyetçi siyasi akımlar hızla güç kazandı ve kralları devirerek yönetimlere geldi, SSCB ile ilişkiler aramaya başladı. O süreçte, Müslüman Kardeşler isimli şeriatçı örgüt İngiliz ve ABD’nin desteği ile bu Nasırcı, milliyetçi iktidarlara karşı savaştı. Bizde 6. Filo’yu kıble alıp namaz kılanlar gibi, bunlar da ABD’yi siyaseten kıble edinip emperyalizme karşı mücadelenin karşısında durdu. Bugünkü Hamas, Gannuşi, Mursi ve bizdeki Müslüman Kardeşler Mısır’daki Müslüman Kardeşlerden doğmuştur. O günlerde Filistinliler seküler, antiemperyalist, Nasırcı örgütler önderliğinde siyonizme karşı mücadele başlattığında şeriatçılar bu mücadeleyi bırakın desteklemeyi, Filistin davasının adını bile anmazlardı. Dini saiklerle siyonizmi (aslında tüm Yahudileri) lanetlerler, bütün dünyayı Yahudilerin yönettiğine dair efsaneler üretirler ve bir dinler arası savaşın propagandasını yaparlardı. Şeriatçıların Müslüman ülkelerdeki mücadeleleri desteklemelerinin tek motivasyonu bu mücadelelerin başında şeriatçı örgütler olmasıdır. Onlarınki bir şeriatçılar enternasyonalizmidir."

Yazının tamamı için tıklayın


"Hamas saldırısı ve sonrasındaki gelişmeler Çin önderliğinde gelişmekte olan yeni Küresel Güney ittifakları için bir sınav olacak gibi duruyor."

Yazının tamamı için tıklayın


"Dünyanın orasında, burasında pıtrak gibi çoğalan bu otoriter faşist liderler dünyanın başına elbet büyük bir çorap örecekti, bu vesileyle çorabın en büyüğü örülmeye başladı. Sadece bölgeyi değil, tüm dünyayı sarsacak nitelikte bir bela ile karşı karşıyayız. İsrail ve Filistin arasında 7 Ekim’den beri yaşananlar hemen yanı başlarındaki Lübnan’ı zaten yakar, ama daha uzakta, örneğin Fransa’yı, Almanya’yı, İngiltere ve ABD’yi de yakar. Nitekim yakmaya da başladı."

Yazının tamamı için tıklayın


"İttifakların güvenceden ziyade güvensizlik yarattığı, büyük müttefiklerin kendilerini ispat etmek için küçük ortaklara giderek daha fazla bağımlı hale geldiği, küçük ortakların da özerklik kazandıkça güç kapasitelerinin vazgeçilmez unsuru olan büyük ortakları zayıflattığı çelişkili bir sürece giriyoruz. Önceki dünya savaşlarını hatırlatan bu yapısal durum çatışmaların kontrolden çıktığı ve yayıldığı bir ortamı hakim kılıyor. Belki de dünya düzeninin dönüşümünü kutupluluk üzerinden değil ulus-devletlerin oluşturduğu sistemin krizi üzerinden tanımlamak gerekiyor. Yükselen ırkçılık ve jingoizm çağında tüm eksiklerine rağmen insanların -devletler tanıdığı için değil- doğuştan sahip oldukları hakları vurgulayan uluslararası hukuk ve insan hakları, barışa karşı suçlar, savaş suçları bu anda yeni bir önem kazanıyor."

Yazının tamamı için tıklayın


“Filistin halkının da kabul ettiği anlaşmalardaki duruma geri dönülmesi talepleri için mücadele yükseltilmelidir.

İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi, sürgün edilen Filistinlilerin ülkelerine dönebilmesi, Gazze ve Batı Şeria’nın birleşmesi, Filistin ile komşu ülkeler arasındaki sınırların açılması, Filistin halkının koşulları sağlanarak özgürce seçimini yaparak kendi hükümetini oluşturması. İsrail yurttaşı olan Filistinlilere hak eşitliği sağlanması. Kudüs’ün İsrail’in başkenti yapılmasındaki ısrardan vazgeçilmesi vd.

Bu taleplerin bir kısmı Filistinlilerin bir kesimi için yeterli sayılmıyor elbette ama çeşitli anlaşmalar ve Birleşmiş Milletler kararları ile kabul edilmişlerdi. Bugün uygulanmamasının nedeni İsrail ve onu destekleyen emperyalist güçlerdir.”

Yazının tamamı için tıklayın


"Ateşkesi sağlamak en önemli iş. Silahları susturup Birleşmiş Milletler Örgütünün kararlarının uygulanmasını sağlamak. 1967 sınırlarına dönmek, göçmenlerin dönmesini sağlamak için uluslararası mücadeleyi yükseltmek dünya İsrail’e büyüktür demek gerekiyor. BM kararlarını uygulamayan İsrail’e karşı sert bir boykot ve tecrit uygulamak gerekiyor.

Kendi hükümetlerimizi buna zorlamak gerekiyor."

Yazının tamamı için tıklayın


"Filistin sorununun çözümü İslam kültürü ile Hristiyan-Yahudi kültürü arasındaki 'medeniyetler savaşı' üstünden olmayacak. Tersine bu çözüm, siyonist-emperyalist savaş ve soykırımcı ittifakı ile Filistin halkının İsrailli barış ve demokrasi güçleri başta olmak üzere tüm dünyanın demokrasi ve barış güçleri ile dayanışarak yürütüldüğü ölçüde mümkün olabilecektir."

Yazının tamamı için tıklayın


"Filistinli sendikalar ve emek örgütleri tarafından 16 Ekim günü yayımlanan çağrıda, tüm dünyadaki sendikaları;

  • 'İsrail için silah üretmeyi reddetmeye,
  • İsrail’e silah taşımayı reddetmeye,
  • Sendikalarda bu yönde önergeler kabul etmeye,
  • İsrail’in acımasız ve yasa dışı kuşatmasının uygulanmasına dahil olan suç ortağı şirketlere karşı, özellikle de kurumunuzla sözleşmeleri varsa harekete geçmeye,
  • Hükümetlere İsrail’le tüm askeri ticareti ve ABD örneğinde olduğu gibi İsrail’e sağlanan finansmanı durdurmaları için baskı yapmaya çağırıyoruz' denildi."

Yazının tamamı için tıklayın


“Savaşın durması, İsrail’in işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesi, Filistinlileri göçe zorlayan Yahudi yerleşimciliği politikasının durdurulması, Filistin halkının özgürce yaşam hakkının emperyalistler, bölge gerici devlet yönetimleri ve siyonist yayılmacı İsrail tarafından tanınması sorunun çözümü için şarttır. Bunun böyle olduğu onlarca yıldır süren çatışmalar tarafından da gösterilmiştir. İşçiler başta olmak üzere dünya ve bölge halkları, ilerici aydınlar, düzene teslim olmamış sendikacılar, Filistinli kuşakları birbiri ardına kıran siyonist barbarlığa karşı çıkmalı, kitlesel katliamlara neden olan saldırıların durdurulması için harekete geçmelidir. Sermaye-devlet politikasının ikiyüzlülüğü görülmeli, ona aldanmamalı, halkların kardeşliği öne çıkarılmalıdır.”

Yazının tamamı için tıklayın


"Fakat gelin görün ki propaganda makinesi artık eskisi kadar iyi işlemiyor. Geçen cumartesi Londra’da binlerce kişi Filistinlilere destek için yürürken BBC’ye 'yalancı' diye bağırıyordu. Objektif ve sağduyulu kamu yayıncılığın kalesi kabul edilen BBC ise protestocuları Hamas yanlısı olarak sunduğu için özür dilemek zorunda kaldı. Ama yetmedi, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Britanya Başbakanı Rishi Sunak’la görüşmesinde, BBC’nin yayın politikasını değiştirerek, Hamas’ı 'terör örgütü' olarak tanımlamasını istedi. İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps da ona katıldı. BBC’nin yayın politikasını 'kepazelik sınırında' diye niteledi. Olayları Batı medyasının çerçevesinden vermeyen yayın kuruluşu Al Jazeera’nın canlı yayın aracına el konuldu. Şimdi de İsrail’deki ofisi kapatılıyor. El-Ehli Baptist Hastanesi’nin vurulmasından sonra haberlerdeki İsrail destekli öfkenin tansiyonu biraz düştü ama yine sorumlular işaret edilmeden insani dram haberleri yapılıyor. Filistinliler ‘ölüyor’, İsrailliler ‘öldürülüyor’. Avrupalı siyasetçileri icabında yerden yere vuran medyası İsrail’e destek açıklamalarını ya da İsrail Hükümeti’nin Filistinlileri 'hayvan' yerine koyan açıklamalarını yorumsuz veriyor. Bu arada Bassem Youssef'in gerçekleri Piers Morgan'ın yüzüne çarptığı program bu yazı yazılırken 15 milyon kez izlenmişti."

Yazının tamamı için tıklayın


"Seferberlik emri ile askere alınmış radikal bir İsrailli yerleşimcinin İsrail yayını i24’ten bir gazeteciye söylediği 'Bebeklerin ve kadınların kafalarını kestiler' cümlesi hızla yayılıyor. Söz konusu gazeteci önce canlı yayında 40’a yakın bebeğin beşiklerinden alındığını iddia ediyor. Ardından Twitter’da iddiasını düzeltiyor: 'Askerler 40 bebeğin öldürüldüğüne inandıklarını bana söyledi.' O sırada medya boş durmuyor, iddia iddia olmaktan çıkıp gazete manşetlerine kadar yaylıyor. ABD Başkanı Biden 10 Ekim’deki konuşmasında 'Teröristlerin çocukların kafasını kestiği fotoğrafları göreceğim ve teyit edeceğim hiç aklıma gelmezdi' cümlesini kuruyor. CNN’de konuşan İsrail Başbakanlığı yetkilisi tekrarlıyor, sosyal medya tekrarlıyor… Ne bağımsız bir doğrulama mevcut ne de ikinci bir kaynak. Ardından Beyaz Saray’dan açıklama: 'Biden bu konuda fotoğraf görmedi, bağımsız bir şekilde de doğrulamadık. Biden’in söyledikleri Netanyahu’nun temsilcisinin aktarımları ve medyaya dayanıyor.' İsrail ancak birkaç gün sonra Hamas’ın kafalarını kestiği bebekler olduğunu iddia ettiği fotoğrafları yayımlıyor. İsrail ordusu 'ölüye saygısızlık' olacağı gerekçesi ile konuyu araştırmayı reddediyor. Hâlâ meselenin doğrusu ne emin olmamız mümkün değil."

Yazının tamamı için tıklayın


“Gazze’nin en popüler kulüplerinden biri El Şati’dir. Akdeniz kıyısındaki bir mülteci kampının takımıdır bu, bir bakıma hepsi plaj futbolcularıdır. 16 Temmuz 2014’te plajda top oynarken İsrail ordusunun hedefi olan en büyüğü 11, en küçüğü 9 yaşındaki Bekir biraderleri unutmayacağımıza söz vermiştik. 'Plaj futbolu' deyince dünyanın hiçbir yerinde insanın aklına bombalanmış çocuklar gelmez ama Gazze böyle bir yer ve tüm iç çekişmelerin, Filistinli taraflara atfedilen marazların ötesinde, 75 yıllık zulmün başrolünde kimlerin olduğu açık. Bu köşede yaklaşık 15 yıldır ara ara dillendirdiğim argümanlardan biri şu oldu: İsrail devleti, başka pek çok olumsuzlukla birlikte aynı zamanda dünya üzerinde bir halkın spor yapma hakkına yönelik en büyük tehdittir. Bu tehdide karşı alınması gereken önlem için spor tarihine bakabiliriz: 1970’te Güney Afrika’daki apartheid rejiminin uluslararası spor müsabakalarından tamamen men edilmesi. Bu talep Filistin ve dostlarının her daim gündeminde olmalı.”

Yazının tamamı için tıklayın


EVRENSEL'İNMANŞETİ

Palavra çöktü

Palavra çöktü

Merkez Bankası, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini, daha yılın ilk sunumunda yüzde 21'den yüzde 24'e yükseltti. Enflasyonu düşürme bahanesiyle 20 aydır ücret ve maaşlara saldıran ekonomi yönetiminin hiçbir öngörüsü gerçekleşmedi. Enflasyonun temel sebebinin iç talep ve ‘ücret artışları’ olduğu palavrası tamamen çöktü.

2025’te asgari ücrete yüzde 30 zam

Memur ve emeklilere yüzde 11.54 zam

İşçi emeklilerine yüzde 15.75 zam

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et