Mimar Betül Bretschneider: Otoyollar kentlerin mikroklima dengesinin bozulmasına neden oluyor
İklim değişikliğine nedenleri arasında bilinen fakat çokça gündeme getirilmeyen otoyolların ısınmaya etkilerini Mimar Betül Bretschneider ile konuştuk.
Fotoğraf: Jesse Colins/Unsplash
Ramis SAĞLAM
İzmir
Dünya yaklaşık yüzyıldır koşar adım iklim değişikliği ve küresel ısınma tehlikesiyle karşı karşıya. Buzulların erimesi, birçok farklı coğrafyada iklimlerin dönüşmesiyle birlikte kuraklık dünyayı hızla etkilemeye başladı.
Bilim insanlarının, yaptığı araştırmalar dünyanın en fazla 0,5 derece daha ısınmayı kaldırabileceğini, dolayısıyla küresel ısınmanın sanayi öncesi döneme göre 1,5 derece artışla sınırlandırılması noktasında uyarılarını sürdürüyor.
Sera gazı emisyonlarının salınımı mevcut şekilde devam ederse, küresel ısınma artışı 2030 ila 2052 yıllarında 1,5 santigrat derece sınırını geçecek ve bu yüzyılın ikinci yarısında ise sanayi dönemi öncesi seviyenin 3 derece üzerine kadar çıkacak. Küresel ısınmanın temel nedenlerinden biri, fosil yakıtların (kömür, petrol, doğal gaz) yaygın olarak kullanımı olduğu biliniyor. Endüstriyel süreçler, enerji üretimi, ulaşım ve tarım gibi sektörlerdeki faaliyetler, büyük miktarda sera gazı emisyonuna neden oluyor.
İklim değişikliğine nedenleri arasında bilinen fakat çokça gündeme getirilmeyen otoyolların çevreye etkilerini Viyana’da çalışmalarını sürdüren Mimar Betül Bretschneider ile konuştuk.
“BUHARLAŞMAYI FAZLALAŞTIRIYOR”
Dünya genelinde büyük otoyollardan kırsal yollara kadar en az 21 milyon kilometre yol bulunuyor. Türkiye’nin otoyol uzunluğu 2017’de 2 bin 155 km iken bugün bu rakam 5 bin 275 km. 2035 yılında 12 bin km otoyol uzunluğuna ulaşılması bekleniyor.
Her geçen gün artan otoyolların etkisini değerlendiren Bretschneider, otoyolların hem kentsel hem de kırsal alanlarda yerel iklim şartlarına olumsuz etkide bulunduğunu söyledi.
Mevsimsel olarak etkilerin arttığını ifade eden Bretschneider, “Yılın sıcak günlerinde, etraflarını çevreleyen bütün bir bölgenin daha da ısınmasına yol açıyorlar, hem de buharlaşmayı fazlalaştırarak kuraklığı tetikliyorlar. Normalde göreli olarak daha serin olan ormanlık alanlardaki ısı, otoyol ve çevrelerinde belirgin bir şekilde yükseliyor. Özellikle kent dokusu içindeki otoyolların ve diğer yoğun trafik akslarının ve otoparklar gibi toprağın beton ve asfaltla mühürlenmiş olduğu bölgelerin yaz aylarında daha fazla ısı kustuğu açıkça gözlemleniyor” dedi.
“HER KENT KENDİ İKLİMİNİ YARATIYOR”
Yapılaşmanın yoğun olduğu kent merkezleri ile kentleri çevreleyen yeşillik ve ormanlık alanlar arasında 10-12 dereceye varan sıcaklık farkları gözlenebildiğini vurgulayan Bretschneider, “Yani her kent, bina yüksekliği, bina yoğunluğu, yerleşim biçimleri, rüzgâr koridorlarının ve yeşil alanların az veya çokluğuna göre kendi iklimini yaratıyor. Küresel ısınmayla gelen ısı artışlarına ek olarak, binaların cepheleri, yolların ve meydanların yüzeyleri, gündüz depoladıkları ısıyı gece saatlerinde kusmaya başlıyorlar ve de serinleyemeden yeni bir güne başlıyorlar” diye konuştu.
Dünya üzerinde 2020 yılı verilerine göre 2 milyarı aşkın motorlu araç olduğu istatistiklere yansırken, bu rakamın 2023 yılının sonuna kadar 2 milyar 500 bin rakamına ulaşacağı tahmin ediliyor. Sayıları milyarları bulan motorlu aracın yarattığı etkinin büyüklüğünün tahmin edildiğinden çok daha fazla olduğunun altını çizen Bretschneider, “Bina yüzeyleri ve park eden arabaların kaportaları gece boyunca soğusalar da çevrelerinde, caddelerde ve alanlarda park eden motorlu taşıtların altlarında kalan asfalt yüzeyler, nispeten daha geç soğuyorlar ya da hep sıcak kalıyorlar. Infrared (Kızılötesi) çekimlerde görüldüğü üzere, özellikle beton yüzeylerin sabahın ilk saatlerinde bile hâlâ sıcaklık yaydığı da gözlemlenmekte. Greening Aspang başlığıyla, Viyana Teknik Üniversitesi ile uzun dönemli yürüttüğümüz araştırma projesi için yaptığımız yüzey ısı ölçümleri ve infrared (kızılötesi) çekimler bunun kanıtı oldu” ifadesini kullandı.
OTOYOLLAR VE ISINMA
Ağaçların gölgesinden yoksun olan bu geniş yüzeylerin küresel ısınmanın getirdiği sıcaklık artışını daha da etkili hale getirdiğin dikkat çeken Bretschneider, trafikteki taşıtların motorlarının ve kaportalarının yaydığı sıcaklığın zaten ısınmış olan trafik koridorlarının daha da ısınmalarına neden olduğu bilgisini aktardı.
Otoyolların ve diğer yoğun motorlu araç trafiği yollarının, çevredeki yerleşimleri trafik gürültüsünden koruma amacıyla sağlı sollu olarak kapatılmasının sakıncalarını aktaran Bretschneider, “Yeşillik alanlardan kent merkezlerine ulaşan serinletici rüzgârların da önünde bir bariyer oluşturuyor. Serinlik taşıyan rüzgâr koridorlarının önlerinin tıkanması kentlerin mikroklima dengesinin daha da bozulmasının en büyük nedenlerinden biri. Bariyerlerin olmadığı durumlarda ise otoyolların ve caddelerin yüzeyini yalayarak ısınan rüzgârlar yerleşim yerlerine serinlik yerine sıcaklık taşıyorlar” dedi.
Greenpeace’in Almanya’da planlanan A49 otoyolunun yakın ve uzak çevresindeki ormanlık alanlarla karşılıklı yaratacağı olumsuz iklimsel etkileşmeye ilişkin çalışması olduğunu aktaran Bretschneider, “Bilimsel araştırma projesinin 2020 yılındaki raporunda da belirtildiği gibi, üstelik otoyolların çevrelerindeki ağaç ve bitki örtüsü canlılığını yitirmeye ve yok olmaya da başlıyor. Uydudan çekimler, bölgedeki zemin kullanımına göre sıcaklıkların değiştiğini belgeliyor. Sulak alanlar, ormanlık alanlar daha serinken, kırsal alanlardaki otoyollar da bir ısı şeridi olarak çevrelerini daha da kavurucu hale getirebiliyorlar” diye ekledi.