26 Ekim 2023 02:30

İşgal altında kadın olmak

Gazze Şeridi’ndeki Filistin Sağlık Bakanı yardımcısı yaptığı açıklamada Gazze’ye yapılan saldırılarda ölen ve yaralananların yüzde 60’ının kadınlar ve çocuklar olduğunu söylemişti.

Arşiv | Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Kadın Çalışmaları Topluluğu üyesi

Hacettepe Üniversitesi

           

Friedrich Engels Ailenin, Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni isimli kitabında toplumların sömürenler ve sömürülenler olarak bölünmesiyle erkeklerin kadınlar üzerindeki sistemli ve yapısal tahakkümünün ortak bir kökene dayandığına işaret eder. İnsanlığın avcılık toplayıcılıkla yaşamını sürdürdüğü ilkel komünal toplum artık yerini tarımla uğraşılmaya başlandığı döneme bıraktığında; büyükbaş hayvanlarında evcilleştirilmesi ve tarımsal üretimde koşum olarak kullanılması yani sabanın icadı tarımsal üretimi büyük ölçüde arttırmış, bu da tarımcı toplumların hemen tüketemediği bir ürün fazlasına (artı-ürün) yol açmıştı. Toplumları sınıflara bölen, toplumun küçük bir kesitinin bu artı-ürünü himayesi altına almasıydı. Böylelikle toplum, üretici sınıf ve üretim araçlarını ve dolayısıyla da üretimi denetleyen egemen sınıf olarak bölünmüştü. Toplumun sınıflara bölünmesi, hem egemen sınıfın çıkarlarının koruyucusu olarak devletin, hem de sınıfı toplumun dayanağı olarak özel mülkiyetin aktarım aracı olan ailenin ortaya çıkmasına yol açacaktı.

TARİHSEL SÜREÇTE KADIN AYRIMI VE SINIFIN YERİ

Aile kurumu, kadınların hem emek gücü (üreticiler) hem de cinsellik (gelecek kuşakların üretimi: yeniden üretim) açısından baskı ve kontrol altında tutulmasının aracıdır. Sınıflı toplum böylelikle hem siyasal hem de cinsiyet temelli hakimiyetin kaynağını oluşturmuştur. Tarih boyunca da kadın bedenleri din ve ataerki kuralları tarafından kontrol edilmiş ve şiddete maruz kalmıştır. Şiddetin, baskının, ayrımcılığının kökenine bakmak bize günümüz şartlarında kadınların yaşadıkları sorunlara daha incelikli bir pencere sunabilmektedir. Gözle görülür ve can alıcı örneklerini çokça gördüğümüz kadın bedeninin savaşın bir parçası haline getirilmesini Filistin’deki yaşananlara baktığımızda da görebiliyoruz.

HAMAS’A KARŞI FİLİSTİNLİ KADINLARIN MÜCADELESİ

Hamas’ın İsrail’e saldırısıyla bir üst boyuta ulaşan Siyonist İsrail devletinin insanlık dışı zulmü son durumda hastanelerin, okulların bombalanmasıyla Filistin halkının, çocukların vahşice katledilmesi, kadınların tecavüz edilerek savaş silahı olarak kullanılmasına kadar vardı. Filistin’de halkın ulusal kurtuluş mücadelesinin karşısında İslamcı terör örgütü olarak güçlendirilen Hamas’ın yaptıkları, Filistin’de halkların savaşsız, sömürüsüz, kadınların eşit ve adil bir dünya için verdikleri mücadeleyi bizlere düşündürüyor.

Ulusal kurtuluş ve kadınların eşitlik mücadelelerine dayanan tarihini unutarak Filistin’i Hamas’tan ibaret sayan bir tutumla gelişmeleri incelersek onlarca insanın vahşice öldürülmesi dahi kanımızı dondurmayacak basit olaylar halini alır. Gazze Şeridi’ndeki Filistin Sağlık Bakanı yardımcısı geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada İsrail’in Gazze’ye saldırılarında ölen ve yaralananların yüzde 60’ının kadınlar ve çocuklar olduğunu söylemişti. Savaşlarda en fazla ölen, silahsız ve savunmasız bırakılan Filistinli kadınların mücadele tarihi ve halk kurtuluş savaşında özne olma mücadelesi ise hiç kolay değil. Kadınlar bir taraftan işgaller karşısında yoksulluk ve ekonomik krizin ağır sonuçlarıyla boğuşuyorken diğer taraftan işgalci İsrail devletinin ataerkiyi araçsallaştırmasıyla ve güçlendirmesiyle savaşarak eşitlik için mücadele veriyorlar. Ancak bugün açısından savaş koşullarında her türlü yıkımın öznesi olan kadınlar, işgallerle Filistin toplumunun içerisinde yeniden üretilen şiddetin ve baskının da öznesi haline geliyor. İslamcı bir örgüt olarak güçlendirilen Hamas da kuşkusuz Filistinli kadınların mücadelesini gerileten önemli bir güç oluyor.

İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalarda İsrailli bir kadının Hamas güçleri tarafından esir alındığı ve yarı çıplak şekilde aracın arkasında vücudunun teşhir edildiği bir video internette yayıldı. Her ne kadar emperyalist bölüşüm çıkarları halkın milli çıkarları gibi sunulsa da İsrailli kadınların bu görüntüsü yıllarca aynı muameleye maruz kalan Filistinli kadınların hikayelerini ve görüntülerini anımsatıyor. Kadınların bedenleri bir yandan işgalciler tarafından şiddete ve istismara maruz bırakılırken diğer bir yandan da savaşa yeni askerler üretmek için yükümlü hale getiriliyor.

SAVAŞA KARŞI BİR ARADA OLMAMIZ GEREKİYOR

Savaşlarda kadınların daha çok zarar görmesinin ve dini gerici örgütlerin güç kazanmasının bir nedeni de işgallerle zenginleşen sermayenin kadının aile ve din yoluyla baskı altına alınarak gelecek kuşakların yeniden üretimini sağlamak için daha yoğun bir çabaya girişmesidir. Bu sayede kendisi için üretim yapacak savaşıp ölecek kuşakların devamlılığını da kontrol altına almış olur. Filistin halkıyla dayanışma içinde olmak ise işte bu yüzden Hamas'ı desteklemek anlamına gelmez. Aksine Filistin halkıyla dayanışma içinde olmak tüm dünyada savaşları ve şiddeti yaratanların ve Hamas dahil tüm gerici örgütlerin karşısında konumlanmak anlamına gelir. Filistin halkının Siyonist İsrail devletini karşısındaki mücadelesini desteklemek bizi “hamascı” yapmaz ama bu mücadeleyle dayanışmamak bizi tüm gerici odaklarla müttefik yapar. Bugün İsrail başta olmak üzere, Fransa, Türkiye ve daha pek çok ülkenin kadınları, üniversite öğrencileri, işçileri yani tüm halk, işgal altında can veren Filistin halkıyla dayanışma açıklamalarını sokaklarda, kampüslerde, fabrikalarda örgütlüyor. Ancak bu açıklamalar da yetmez. Daha çok bir arada olmak gerekiyor. İşte tam da böylesi bir zamanda özellikle kadın mücadelesinin bir parçası olan bizler şiddete ve sömürüye karşı daha çok ses çıkarmalıyız.

ÖNCEKİ HABER

Batı sessiz kalsa da sağlıkçılar kalmayacak!

SONRAKİ HABER

İşgale karşı direnen halkın yanındayız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa