Soykırıma sessiz kalınamaz!
Ben Gazze’de çatışmanın şiddetlendiğine 4 kez tanık oldum. Bahsetmekte fayda var, su anki saldırıların ilk 10 günündeki hasar bile, dört saldırının toplamından daha fazla.
Fotoğraf: Arif Bektaş/Evrensel
Filistinli bir öğrenci
Boğaziçi Üniversitesi
Gazze’den gelen haberlere bakarken, bir sevdiğimi saldırılarda ölenler arasında göreceğim korkusu içerisinde kaleme alıyorum bu mektubu.
Haberlerde su, ilaç ve yemek tedariki gibi insanı yardımlara izin verilmesinin gerekliliği ve aciliyeti vurgulanıyor. Ancak her 5 dakikada bir yağan bombalar ve devam eden soykırımdan bahsedilmiyor! Bu delilik!
Gazze'de yapılan katliamı durdurmadan insani yardımlardan söz etmek, insani yardımların hayatta kalmak için gerekli olan tek şey olduğuna dayanıyor ve katliamı normalleştirme çabasına hizmet ediyor! Sanki dünyadan Gazzelilere “Az miktardaki su ve yemeğin tadını çıkar ve sonra öl!” deniyor. Gazze'ye gelen erzak ve yardımların önemli bir kısmı da kefenden oluşuyor! İçinde çocuklar için küçük kefenler dahi var! Bu ne çeşit bir yardım?
“YEMEK VE SU İSTEMİYORUZ, ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ”
Şanslıyım ki Gazze’de telefon ve internetin iyi çekmemesine rağmen babamın sesini duyabildim. Onun mesajı çok netti: Yemek ve su istemiyoruz, özgürlük istiyoruz! Ölümün, fosfor gazının kokusu olmayan temiz havayı içimize çekmek istiyoruz! Soykırımın, etnik temizliğin durmasını istiyoruz! İsrail’in ölüm makinelerinin sesinin kesilmesini istiyoruz! Şu an, Gazze’deki herkes gelişigüzel öldürülenlerin arasına katılmak için sıralarını bekliyorlar; aldıkları her nefes, onlara bunun son nefesleri olabileceğini hatırlatıyor…
Ben Gazze’de çatışmanın şiddetlendiğine 4 kez tanık oldum: 2008, 2012, 2014 ve 2021 yıllarında. Okuduğum her haberle bomba sesleri, korku, ses, çaresizlik ve zayıflık hissi; hepsi gözümün önüne geliyor. Bahsetmekte fayda var, su anki saldırıların ilk 10 günündeki hasar bile, sözünü ettiğim dört saldırının toplamından daha fazla. Katliamın araçları da gelişmiş olmalı; sesler, kokular, hasar, hepsi aklımda kalandan çok daha kötü olmalı. 21 yaşındaki, 3 aylık hamile arkadaşım rüyasında, parlaklığı ufuğu kaplayan bir bombanın kendisine doğru geldiğini görmüş ve korkudan nefesi kesilerek uyanmış. Anneler, çocuklarını yatırıp battaniyeye sarmaladıklarındaki görüntü o kefenlere sarılmış çocukların görüntüsüne benziyor ve bu annelerin aklından çıkmıyor.
İSRAİL FİLİSTİNLİLERİ SÜRGÜN ETMEK İSTİYOR
20 Ekim’deki bilgilere göre Gazze’de şehit edilen kişi sayısı 4137’ye yükseldi, bunların içinde 1524 çocuk, 1000’e yakın kadın ve 100’e yakın yaşlı vardı. Yaralanan sayısı ise 13000’e ulaştı, 1000’den fazla yıkılan ev ve tesislerin enkazı altında kaybolan insanı da sayarsak sayı çok daha fazla. Eskiden biraz daha güvenli olduğunu düşündüğümüz veya bombaların daha az etkilediği yerler İsrail’in ölüm makinelerinin hedefi oluyor. Gazze doğusundaki El-Ehli Baptist Hastanesinin bombalanması sonucunda 500’den fazla insan öldü. Hastanenin bahçesi, bomba tehlikesinden kaçan ve kafalarını sokacak bir baraka arayan ailelerle doluydu. İsrail; kiliseleri, camileri, hastaneleri, ambulansları, gazetecileri, okulları, evleri bombaladı, hem de hiçbir ikazda bulunmadan. Bütün bu savaş suçlarını işledikten sonra ise hâlâ Batı medyasının sahte haberleriyle bu suçlardan yakasını kurtarmaya çalışıyor.
İsrail, şimdiye kadar neden olduğu yıkım ve ölümlerle tatmin olmuş değil; Filistinlileri Gazze’nin kuzeyinden güneyine, oradan da Mısır’a sürmeye çalışıyor. Hâlihazırda Gazze’de yaşayan insanların %70’i, Yahudi çetelerin 1948’de başlayan zorlamasıyla evlerinden atılan Filistinlilerden oluşuyor. Ailem, güneye göç etmeye direnen ve yaşadığı yerden sürülüp tekrar göçmen gibi yaşamaktansa ölmeyi yeğleyen ailelerden yalnızca biri. İsrail tarafından işlenen bahsettiğim her savaş suçu, masum insanlara yöneltilen bir etnik temizliğin bir parçası. İnsanların, İsrail’in en büyük destekçilerinden olan Starbucks’ta içtiği bir kahveden bile ödün vermiyor olması benim için çok acı verici.
Şununla bitirmek istiyorum: Hiçbir hayalim ailemle, topraklarımızda, barış içinde ve güvende yaşama isteğimle yarışamaz. İnsan hakları hiçbir zaman adilce uygulanmadı, kararlar her zaman İsrail tarafını tutar şekilde alındı, ki Gazze’nin 15 yıldır kuşatma altında olmasının sebebi bu. Bu adaletsizliğe karşı sessiz kalan herkes, masum insanların, çocukların ölümünde İsrail kadar suçludur. Filistinlilerin talebi; tüm haklarıyla onurlu bir şekilde yaşamak, her saniye öldürülürken insani yardımları tıkınmak değil!