Halk sağlığı tehdidi olarak savaş
“Savaşın boyutları sadece iki ülkenin askeri güçleri arasında kalmıyor çünkü. Sivil kayıplar, psikolojik travmalar, salgın hastalıklar söz konusu.”
![Halk sağlığı tehdidi olarak savaş](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/155505.jpg)
Fotoğraf: Pixabay
Nisa ÇİÇEK
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
İsrail Devleti, Filistin halkına uyguladığı katliamlara her geçen gün bir yenisini ekliyor. Son olarak Gazze’de bulunan bir hastaneye düzenlediği hava saldırısı ise Filistin halkına uyguladığı soykırım politikasında el yükselttiği bir hadiseydi. Uluslararası kuralları hiçe sayarak işlenen, savaş ve insanlık suçu kapsamındaki bu saldırıyı nasıl değerlendirdiklerini; sağlık kurumlarının açık hedef haline getirilmesini ve savaşların neden halk sağlığı sorunu olarak da ele alınması gerektiğini Tıp Fakültesi öğrencileri ile konuştuk.
UZLAŞTIĞIMIZ ŞEY SAVAŞIN SADECE ACI GETİRDİĞİYDİ
İlk ortaklaştığımız konulardan biri savaşın temelinde, bir bölgedeki kaynakları kendi yararına kullanmanın ya da var olan çıkarları korumanın yattığı ve bu sebeple ekonomik gücü elinde tutanlar pozisyonlarını sağlamlaştırırken, halkların payına ölüm acı ve felaketten başka bir şey düşmediğiydi. Ruken “Öncelikle savaşın çıkış sebebinin Ortadoğu’da söz sahibi olmaya çalışan güçler olduğunu ve İsrail-Filistin sorununun bu amaçla kullanıldığını düşünüyorum. Çözümü şu anki sistem içinde olmayan bu sorun üstünden kutuplaşma yaratıldı ve korkunç bir savaşa sürüklendi insanlar” diyerek, İsrail’in on yıllarca Ortadoğu’da bir jandarma gücü olarak kullanılmasının yarattığı soruna işaret ediyor.
Bir diğer Tıp Fakültesi öğrencisi Özgür de “İsrail yıllardır Filistin halkına zulmediyordu bu zaten İsrail hükümetini yanlış tarafa koyuyordu. Gazze halkından öte, Hamas örgütünün de doğru bir karşılık verdiğini düşünmüyorum” diyerek Filistin halkının ve kurtuluş mücadelesinin Hamas’tan ibaret olmadığını vurguluyor ve savaşların çıkmamasının ilk tercihi olduğunu ama çıktığı takdirde de sivillerin asla hedef olmaması gerektiğini söylüyor. “Buna ek olarak savaşların temel olarak dinî ve ekonomik sebeplerden dolayı ortaya çıktığını düşünüyorum dünya tarihinde. Kaldı ki, din de sekülerleşen dünyada savaş için yeterli bir sebep değil. Bu yüzden, bence, savaşların çıkmasının altında ekonomik temeller yatıyor” diyerek İsrail Filistin savaşı ile ilgili düşüncelerini noktalıyor.
“SAVAŞ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU”
Temel gereksinimlerine ulaşmasını engelleyerek işlemez hale getirilen sağlık kurumlarının vurulmasını çok sayıda sağlık emekçisinin ve sivilin katledilmesine ilişkin “Hastane, sağlık açısından yardıma ihtiyacı olan insanlar ve onlara bu hizmeti sunan insanlarla dolu bir kurumdur. Böyle bir kurumun savaşta taraf olarak görülmesi ve hedef alınması insanlık suçudur. Ben bir tıp öğrencisi olarak, sağlık çalışanlarının, sivil halkın bu savaşa ve siyasi hesaplara kurban gitmesini şiddetle kınıyorum” diyor Ruken. Savaşı bir halk sağlığı sorunu olarak ele aldığını da şu sözlerle ifade ediyor: “Savaşın kesinlikle bir halk sağlığı sorunu olduğunu düşünüyorum. Gerek toplumsal açıdan gerek psikolojik açıdan gerekse hastalık açısından yıkıcı bir durumdur savaş. İsrail-Filistin örneğinde gördüğümüz gibi savaşın boyutları sadece iki ülkenin askeri güçleri arasında kalmıyor çünkü. Savaşın neden olduğu sivil kayıplar, psikolojik travmalar, bu kadar yıkımdan sonra belki de oluşabilecek salgın hastalıklar söz konusu.”
GÜCÜMÜZÜ HİPOKRAT YEMİNİNDEN ALIYORUZ
Sonraki sözlerinde ekonomik olarak gücü elinde tutanlar yeni güçler kazanırken halkların payına acıdan başka bir şey düşmediğini amacı insanların acılarını dindirmek ve yaşamlarına yardımcı olmak isteyen hekimlerin/hekim adaylarının savaşın karşısında durmaları ve her koşulda barıştan yana olmalarını gerektiğini hem Ruken hem de Özgür belirtiyorlar. Hipokrat yeminini hatırlatan Ruken “Bizler hekim veya hekim adayı olarak yemin ediyoruz. Bu yeminin içinde insan yaşamına en üst düzeyde saygı duyacağımıza dair; hastamızın yaşı, inancı, etnik kökeni, cinsiyeti, ırkı, cinsel yönelimi, politik düşüncesi, milliyeti, toplumsal konumu fark etmeksizin hizmet edeceğimize dair yemin ediyoruz. Yeminimizin temeli insanı sadece insan olarak görüp hizmet vermek iken savaş gibi bir durumda taraf olmak öncelikle mesleğimize ve yeminimize ters düşer. Savaş durumunda barışı dilerken en büyük motivasyonumuzun da ettiğimiz hekimlik yemini olduğunu düşünüyorum. Biz hekimlerin/hekim adaylarının var olma amaçlarımızdan birisi insanı sadece insan olarak görmek ve hizmette bulunmak. Neden barışı sağlamamız gerektiğini, ulaşabileceğimiz kadar çok insana ulaşıp gerek bildirilerle gerek eylemlerle anlatmaya çalışmamız gerekir” derken Özgür de aynı şekilde savaşın karşısında durmasının temel motivasyonunu ve sorumluluğunu ettiği yeminde gördüğünü ifade ediyor. “Hekimler tedavi uygulamaları gerekirken, savaş gibi bir halk sağlığı sorununa destek verip herhangi bir insanın sağlığını bile bile tehlikeye götürecek adımlar atmamalı” sözleriyle ifade ediyor.
Savaşın sağlığı olmadığını, savaşın sağlıksızlık yarattığını; barışın ise sağlığın ön koşulu olduğunu tekrar ifade ederken daha iyi dünya daha sağlıklı insan taleplerinin gerçekleşmesinin ilk koşulunun savaşların bir an önce bitmesi olduğunu söylüyor Özgür ve Ruken. Bunun için herkesi üzerlerine düşen sorumluluğu yapmaya çağırıyor. Biz de buradan çağrımızı tekrarlayalım. Filistin halkına yönelik abluka kaldırılsın. Emperyalistler bölgeyi terk etsin. Siyonist İsrail devletiyle bütün ikili anlaşmalar feshedilsin. Savaşı durduracak olan sahte gözyaşları değil atılacak somut adımlardır. Savaşın Karşısında, Barışın ve Filistin halkının yanındayız.
Evrensel'i Takip Et