31 Ekim 2023 03:50

Köy enstitülü bir öğretmenin hikayesi: Bennane’nin Uçan Koltuğu

Kadir İNCESU

Yazar Leyla Ruhan Okyay, “Bennane’nin Uçan Koltuğu” romanında köy enstitüsü mezunu bir öğretmenin hikayesini anlatıyor. Okyay ile köy enstitülerine, yönetici ve öğretmenlerine, enstitülerden yetişen öğretmenlere, edebiyatımıza yapıtlarıyla değer katan enstitülü yazarlara bir saygı duruşu özelliği taşıyan yeni romanı üzerine konuştuk.

Siz, hayallerinizin peşinden koşmak için hangi mücadeleleri verdiniz?

Ben ilkokulu İstanbul’un ilçesi Silivri’de bitirdim. Üniversiteye girebilmem, öncelikle iyi bir lisede eğitim görmeme bağlıydı. Çünkü o zamanlar Silivri’de lise yoktu. Ve ben mimar olmak istiyordum. Bunu gerçekleştirebilmem için parasız yatılı sınavlarını kazanmaya mecburdum.  Sınav test usulü olacaktı ve biz bu sistemi bilmiyorduk. Gece gündüz çalıştım. Babamın bir arkadaşı test usulünü kısaca anlattı bana. Silivri’den bir otobüs dolusu çocuk, sınav için İstanbul’a gittik. Yol boyunca hiç kimseyle konuşmadan kazanmaya odaklandım, kendimce dua ettim. Yüz seksen sorunun dört tanesini yetiştiremediğimden ağlayarak çıktım sınavdan. Çünkü test usulünde eksiksiz tamamlamak gerektiğini düşünmüştüm. Bir otobüs dolusu çocuk arasından bir tek ben kazandım ve Kandilli Kız Lisesinde yatılı okul hayatım başladı. Başarmıştım. Ama bu coğrafyada yaşayan bütün kadınlar gibi yaşamımın her evresinde bazı hakları elde edebilmek için mücadele ettiğimi söyleyebilirim.

Kendi hayalleri ile ebeveynlerinin hayalleri arasında kalmış günümüz çocukları için neler söylemek istersiniz?

Günümüzde hem çocukların hem de ebeveynlerin işi çok zor. Özellikle olanakları kısıtlı olan aileler için… Ekonominin giderek yaşam koşullarını zorlaması, öncelik sıralamalarını zorunlu olarak değiştirdi. Ne yazık ki beslenme, barınma sorunları, çocukların iyi eğitim almalarını bile tehlikeye düşürdü. Alternatiflerin kısıtlanması velileri de çocukları da çaresiz bırakıyor. Her iki tarafın da hayallerini gerçekleştirmesini zorlaştırıyor ve acılar yaşanıyor.

"YOL GÖSTERİCİ OLMUŞ"

Açık kaldığı süre içerisinde binlerce çocuğun kaderini değiştiren köy enstitülerinin eğitim tarihimizdeki yeri tartışılmaz. Romandan bağımsız olarak köy enstitülerinin eğitim tarihimizdeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Olağanüstü bir projeymiş. Benim annem babam öğretmen okulu mezunuydu. Onların köy enstitüsü mezunu arkadaşlarının hayata bakışı, becerileri, insanlara yaklaşımı küçükken dikkatimi çekerdi. Köy enstitülerinde eğitim gören çocukların değişim ve gelişimleri hayranlık uyandırıcı. Onlar mezun olduktan sonra ülkenin dört bir yanına dağılıp halkın eğitimine büyük katkı sağlamışlar. O yıllarda özellikle köylerde yaşayan kız çocuklarının okula gidebilmesi olanaksızken onların da okula gidebilmeleri sağlanmış. Bu olağanüstü bir kazanım bir ülkenin gelişebilmesi için. Mezunların arasından bilim insanları, doktorlar, şairler, yazarlar yetişmiş ve aydınlanmanın mimarları olmuşlar. Uygulanan eğitim programı dünya literatüründe de yer alarak gelişmiş ülkelerdeki eğitimde yol gösterici olmuş. Finlandiya’da olduğu gibi…

Roman ekseninde, eğitimin öneminin yanı sıra nelere dikkat çekmek istediniz?

Tüketim çılgınlığı, “marka” giymenin, ya da taşımanın önemsendiği bir ortamda, onlara kimi doğruları anlatamayan ebeveynlerle çocuklar arasında çatışmalara neden oluyor. Ne yazık ki çocukların büyük bir kısmı istediklerine ulaşabilmek için çeşitli tehlikelerle karşı karşıya kalıyor. Bennane, onca yoksulluğun içinde bir yandan öğrenme tutkusu, doğa sevgisi ve çevresindeki insanların sıcaklığı, dayanışması ile çok mutlu. İşte bunların ayırdına varabilmelerini ve dedelerinin, ninelerinin hikayelerini bilsinler istedim bu roman aracılığıyla. Köy enstitülerinin kurulması ve yaşatılmasında büyük emeği geçen zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’u da saygıyla anmak istiyorum.

"KEŞKE BU BİNALAR RESTORE EDİLSE"

Bir mimar olarak, köy enstitüleri yapılarını mimari açıdan değerlendirir misiniz?

Köy enstitülerinin inşaatlarında çalışmış, cumhuriyetin ilk kadın mimarlarından Mualla Eyüboğlu’nu tanıma şansına eriştim. Mualla Hanım, olağanüstü alçak gönüllü, yaşama sevinciyle karşısındakini etkileyen Doğan Apartmanı’nın sakinlerindendi. Evi müze gibi, değerli sanatçılarımızın sanat eserleriyle dolu, terasında çeşitli hayvanları besleyen, kapısı herkese açık sevgi dolu bir kadındı. Onun aydın kimliği yeniliklere açık, modern yapılarında da dikkat çekiyor. Alışılagelmiş sabun kalıbı gibi köşeli dümdüz okul yapılarına benzemiyor köy enstitüsü binaları… Son derece modern, kimi dairesel formda yapıların yer aldığı bugünün kampüsleri gibi yapılar topluluğu olarak planlanmış. Dış cephelerinden içindeki fonksiyonların algılandığı, estetik, alçak katlı, doğayla uyumlu yapılardan oluşmuş köy enstitüleri. Bence çok başarılı. Keşke bu binalar restore edilip kültürel etkinlikler için kullanılabilse. Kim bilir belki de olur? Belediyeler, köy enstitüsü komplekslerini kültür merkezlerine dönüştürüp daha önceki işlevlerine uygun, saygıdeğer bir girişimde bulunurlar.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et