Cumhuriyetin yüzyılını en temel yönleriyle değerlendirdiğimiz bu dosyada, “Cumhuriyet bugüne kadar kimlerin kimsesi oldu?” sorusuna yanıt arıyoruz.
Hazırlayan: Birkan BULUT
Cumhuriyetin 100. yılı, kendisini doğuran antiemperyalist mücadelenin hatıralarıyla yurdun dört bir yanında kutlanıyor. Peki saltanatın yıkılmasıyla ‘Egemenliği gökten yere indirmenin’ heyecanını paylaşmak, geçtiğimiz yüzyılı anlamak için yeterli midir?
Egemen olan her sınıf, kendi çıkarını, toplumun bütün üyelerinin ortak çıkarı olarak göstermek zorundadır. Yüzyıl önce Anadolu halkının mücadelesiyle işgalin sona erdirilmesinin ardından egemen olarak örgütlenen milli burjuvazi de bu yolu seçti. Genç cumhuriyet “sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle” yaratmayı vadediyordu.
Ancak yüzyılın bakiyesi kaynaşacak denilen sermaye ve emek safları arasında büyüyen uçurumu, ilerletilmese de laiklik için atılan adımlardan dönüşü, toplumsal hayata çekilen kadının bugün en gerici saldırıların hedefinde olmasını, Türk-Sünni temeldeki nüfus mühendisliklerinin kanlı geçmişini önümüze seriyor. Yüzünü döndüğü Batı’da zamanla emperyalizme entegre olan rejimin parolasının memleketin istiklali değil, egemenlerin istikbali olduğu ise aşikar.
“Bilhassa kimsesizlerin kimsesi” diye nitelendirilen cumhuriyetin yüzyılını, en temel yönleriyle değerlendirdiğimiz bu dosyada, “Cumhuriyet bugüne kadar kimlerin kimsesi oldu?” sorusuna yanıt arıyoruz.