1 Kasım 2023 05:05
/
Güncelleme: 05:48

Birkan BULUT
Ankara

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte her ne kadar laiklik konusunda adımlar atılsa da, bu din ve devlet işlerinin tamamen ayrılması yönünde olmadı. Yeni rejimin kurucu kadroları ulus devletin inşasını Türk ve Sünni bir temel üzerine oturttu. Alevilerin inanç özgürlüğüne yönelik yüzyıllardır süren baskı, ayrımcılık, saldırı ve katliamlar Cumhuriyet döneminde sürdü.

Oysa Aleviler işgale karşı direnişe destek vermiş, artık ayrımcılık görmeyeceğini düşünmüştü. Mustafa Kemal ve arkadaşları, Anadolu’da direnişi örgütlerken, Alevi inanç önderleriyle de bir araya gelmişlerdi. Amasya’da Mustafa Kemal’i karşılayan heyetin içinde Hacı Bektaş Veli Dergahının Postnişini Cemalettin Çelebi de bulunuyordu. Mustafa Kemal Ankara’ya giderken Hacı Bektaş’ta Cemalettin Çelebi’ye de misafir olmuştu. Hatta 1919’daki bu baş başa buluşmada, cumhuriyetin ilanı konusunun da gündeme geldiği iddia edilir.

BİRİNCİ MECLİSTE ALEVİ ÖNDERİ

Alevilerin cumhuriyet ile imtihanını, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ile konuştuk. Alevilerin cumhuriyetin ilanıyla birlikte taleplerinin karşılanabileceğini beklediğini anlatıyor Geçmez: “Alevi entelektüellerin cumhuriyetle ilgili bilgisi var. Suriye’de, Fransa’da eğitim almış kişiler var. Mustafa Kemal de cumhuriyet kurulmadan önce Amasya’da, Sivas’ta, Hacı Bektaş’ta Alevi önderlerle görüşüyor. Hacı Bektaş Postnişini Cemalettin Efendi (Çelebi) Ankara’ya geliyor. Cemalettin Efendi, Birinci Mecliste önce Kırşehir milletvekili, ardından Mustafa Kemal’in önerisiyle başkanvekili seçiliyor. Fakat bakıyor ki Alevilerin haklarıyla ilgili bir gelişme yok; Meclisi hiç yönetmiyor. Hacı Bektaş’a dönüyor. Dergahın karşısında karakol kuruluyor giden gelen dedelerin sakalları kesiliyor. Oradaki ilişkiler sınırlandırılıyor...”

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez

Ercan Geçmez | Fotoğraf: Evrensel

CUMHURİYETTEN SONRA HAYAL KIRIKLIĞI

Buna rağmen Alevilerin yıllarca cumhuriyet rejiminde ısrar ettiğini söyleyen Geçmez, “Çünkü yaşadıkları zulümlerin çok büyük olduğunun farkındalar. Bir nebze nefes alabileceklerini düşündüler. Birinci Meclisteki söylemler Alevileri heyecanlandırıyor ama İkinci Mecliste tek kimliğin inşası hayal kırıklığına yol açıyor. Çünkü Aleviler daha seküler bir yapılanma bekliyorlar. Anayasa’da laiklik ibaresi gelse de sonradan yapılan düzenlemeler ve yaşadıklarıyla laikliğin gerçekleşmediğini görüyorlar. Ayrımcılığa, baskılara, asimilasyona karşı Aleviler, köy hayatlarına devam ediyorlar” diyor.

Neredeyse 10 yılda bir olan askeri darbelerin, ülkenin çalkantılı siyasi yaşamının Alevilerin de görüşlerini değiştirdiğini kaydeden Geçmez, tek parti dönemine tepkiyle de birlikte bir dönem Demokrat Partiye desteğin arttığına, sonra takiye yapıldığının anlaşıldığına dikkat çekiyor.

ÇOCUKLARA "ALEVİ OLDUĞUNU SÖYLEME" TEMBİHİ

Baskı, zulüm ve zorunlu göçün, Alevileri farklı yollara da sevk ettiğini anlatan Geçmez, “1960’lı yıllarda ciddi anlamda Almanya’ya göç oldu. Orada Alevilik üzerine değil, farklı isimlerle dernekler kurdular. Öte yandan köylerden şehirlere göç Alevilerde de değişimi getirdi. Yeni komşuları oldu, fabrikalarda çalıştılar, sol ile buluştular, üniversitelerde okudular... Ancak şehirlerde de ayrımcılık sürdü. Mahalle baskısı nedeniyle sahur vakitlerinde ışıklar yakıldı. Çocuklar “Alevi olduğuna söyleme” diye tembihlendi” diyor.

’80 darbesine giden süreçte Hatay Kırıkhan’da, Malatya’da, Çorum’da, Maraş’ta Alevilere yönelik saldırı ve katliamların çok ciddi sonuçları olduğunu söyleyen Geçmez, “Birçok Alevi memleketini terk etmek zorunda kaldı. Ancak bu saldırıların hesabı sorulmadı, ceza verilmedi. Hâlâ Alevilere yönelik ayrımcılıklar, saldırılar, baskılar cezasız kalıyor” diyor.

"AYASOFYA’DAKİ KILIÇ ALEVİLERE DE GÖSTERİLDİ"

Peki yüzlerce yıldır bitirilemeyen bir mezhep düşmanlığı mı var, yoksa ülkeyi yönetenler de bu düşmanlığı araçsallaştırıyor mu?

Geçmez şöyle yanıtlıyor: “Bence devlet, Osmanlı’dan aldığı geleneği kaybetmedi. 1558’de Alevi köylerine gönderilince ‘Burada kimsenin adı Osman, Ebubekir değil’ diye padişaha haber yollayan kadılar ile İmranlı’daki köylerde cami görmeyince ‘Bunlar da terörist köyü mü’ diye soran Kenan Evren’in farkı nedir? Ayasofya’da kılıç tutan Diyanet İşleri başkanı aslında Alevilere de kılıç gösteriyor. Madımak Katliamı’ndan sonra ‘Dışarıdaki vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır’ diyen Tansu Çiller ile Madımak davası’nda zaman aşımı kararı alınınca ‘Memleketimize hayırlı olsun’ diyen Dönemin Başbakanı Erdoğan arasında fark var mıdır?​”

NEFRET SÖYLEMİNİN PAYI

Dinselleştirme politikalarının AKP’li yıllarda daha da arttığına dikkat çeken Geçmez, şöyle diyor: “Camilerin kapısında 4-6 yaş Kur’an kursu yazılarını görüyoruz. Bizlere yönelik kamudaki ayrımcılıklar ve saldırılar arttı. Bunda siyasetçilerin ve Diyanet İşleri Başkanlığının nefret söyleminin payı var. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Kılıçdaroğlu’yu 'Biliyorsunuz Alevi' diyerek yuhalattı” örneklerini veriyor.

"GÜLEN GİBİ YANDAŞ DERNEKLER KURDULAR"

Bugün Alevilerin ortak talebinin cemevlerinin ibadethane olarak tanınması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, kamuda ayrımcılığa son verilmesi olduğunu vurgulayan Geçmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Buradaki sorun, devletin Sünni yurttaşların inancını nasıl kontrol altına aldıysa, Alevilerin inancını da kontrol altına almaya çalışması. Bir dönem Fethullah Gülen’in yaptığı gibi Aleviler için iktidar yandaşı dernekler kurmakla, dedelere imtiyazlar sağlamakla, patent değiştiren firmalar gibi ‘Aleviler hakiki Türk, hakiki milliyetçi’ söylemleriyle bunu yapmaya çalışıyorlar. Kamunun imkanlarıyla devasa camiler yapılıyor. Biz cemevleri kamu imkanlarıyla yapılsın demiyoruz ama bir kez olsun bu kamu imkanlarında Alevi yurttaşların da payı var denilmiyor."

BU KILIÇ SÜNNİLERE DE UZANIYOR

"Aleviler cumhuriyetin 100 yılı boyunca bu haksızlıklara, ayrımcılıklara karşı mücadele ettiler. Fakat ne yazık ki Sünni yurttaşlarımız buradaki tehlikenin farkında değiller. Çünkü bize çekilen ‘kılıç’ onlara da uzanıyor.”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Bütün toplum heybede

Bütün toplum heybede

Emekçileri bastırmak için grevler yasaklandı. “İç cepheyi tahkim” denilerek her kesimden siyasetçi, gazeteci ve aydına yönelik sabah operasyonları, tutuklamalar ve akılalmaz gerekçelerle açılan davalar sürüyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen sendikacılık yaptığı için tutuklandı.

Evrensel'i Takip Et