İnsanca maaş ve çalışma koşulları için mücadele edelim
Yeter artık. Memurlar da işçiler de hocalar da birleşelim. O sendika bu sendika demeyelim. Hem çalışma koşullarımız hem maaşlarımız için beraber mücadele edelim.
Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel
DEÜ hastanesinden bir emekçi
İzmir
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde yaklaşık 20 yıldır çalışıyorum. Bunca yıl çalışmama rağmen ne kuruma aidiyetim kaldı ne çalışma isteğim. Eskiden yuvam gibi gelirdi hastane. Sorunlar yine vardı ama bu kadar mutsuz, umutsuz değildik.
Her gün yeni birinin başka ülkelere gideceğini öğreniyorum. B1, A2 ne demekmiş, dil seviyeleri falan bilmezdik, onu da öğrendik. Yurt dışına gitme planı olan herkes dil öğrenme telaşında. Hemşire ve doktorlardan bile hasta bakıcı olarak ya da garson olarak gitmeye çalışanlar var, denklik ya da dil sorunu varsa... “Giderlerse gitsinler”e karşılık “Gidelim de ne olursak olalım” diyen bir emekçi kitlesi var.
Memurlar ne kadar maaş aldığını zaten bilmiyor. Parça parça para yatırıyorlar. Maaş, katkı, teşvik... Komik miktarda giysi yardımı, 98 TL mesela. Bir çift çorap alınabilir belki, o da pamuklu sağlıklı bir cins olmaz. Çocuk yardımını çocuğa en fazla iki günlük harçlık olarak verirsin. Kesilen vergilere baksan maaşa oranı büyük iş sahiplerinin vergi oranlarını kim bilir kaça katlar.
Personel eksik. İster memur olun ister işçi en az üç kişinin yaptığı işi yapıyor. Görev tanımları ortaya karışık. İş bitsin de gün kurtulsun da... Kurtulmuyor artık. Can dayanmıyor.
Hocalar ya dışarı ya hastane baskısıyla istifaya zorlanıyor. Hastanenin karşı kaldırımına özel hastane yapılması planlanıyor. Pek çok bölümde hoca kalmamış. Eee asistan doktorlar kimden öğrenecek. Hastayı kime danışacak. Hastaların aldığı sağlık hizmeti her geçen gün daha da kötüleşiyor.
Hastaya dikiş iğnesi, damar yolu malzemesi bile aldırılıyor. Personelin kullandığı malzemelerse sağlıksız ve dayanıksız. Çalışma koşulları da sunulan hizmet de akıl almaz derecede bozuluyor. Yemekler kalitesi, tadı, çeşidi, hiçbir yönüyle elle tutulur değil.
Baskılar çalışanları susmaya alıştırmış görünse de bardak çoktan taştı. Kredi kartlarının sınırlarını zorlayarak, pek çok gereksinimi bile kendimize lüks görerek vazgeçerek yaşamaya çalışıyoruz. Kira ve yol paralarından geriye bir şey kalmıyor zaten.
Şimdi de hem yardımcı personelin hem de hemşirelerin çalışma saatlerini bozuyorlar. Ek iş yapan var, evde yaşlısı olan var, herkes çoluk çocuğunun bakım sorununu şimdiki düzene göre kurmuş. Bir de daha çok gelmek daha çok yol parası demek. Köle gibiyiz. Ne dense yapmak zorunda kalıyoruz. Küçücük çocukları evde yalnız bırakmak zorunda kalıyoruz.
Yeter artık. Memurlar da işçiler de hocalar da birleşelim. O sendika bu sendika demeyelim. Hem çalışma koşullarımız hem maaşlarımız için beraber mücadele edelim.