Her 3 kişiden 1'i sağlığa erişemiyor
Koruyucu ve kamusal sağlık sistemi tasfiye edilirken özelleştirilen sağlık sisteminde hizmete erişim zorlaştı. Prof. Dr. Kayıhan Pala, kamusal bir sağlık sisteminin şart olduğunu söyledi.
Fotoğraf: DHA
Kübra KIRIMLI
Ankara
Türkiye’de özelleştirilen sağlık sistemi ve halkın sağlığa erişimi kronik sorun haline geldi. Sağlıkta dönüşüm programıyla (SDP) nedeniyle her 3 yurttaştan 1’inin sağlık gereksinimlerini karşılayamadığına dikkati çeken Halk Sağlığı Uzmanı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala “Gelinen noktada Türkiye’nin nüfusundan daha fazla sayıda acil servislere başvuru yapılıyor. Yeni bir sağlık sisteme ihtiyaç var” dedi. Türkiye’de sağlık alanında yaşanan sorunlarını konuştuğumuz Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, yeni bir sağlık sisteminin odağında birinci basamak sağlık hizmetlerinin yer alması gerektiğine vurgu yaparak “Sağlık sistemi temel olarak hastalıkları önlemeyi, sağlığı korumayı ve sağlığı geliştirmeyi hedeflemelidir” dedi.
SAĞLIK HİZMETİ ÖZELLEŞTİ
AKP iktidarı eliyle kamusal ve koruyucu sağlık politikalarının son nüveleri tasfiye ediliyor. Uzun yıllar halk sağlığı alanında çalışmalar yürüten Prof. Dr. Kayıhan Pala, sağlıkta dönüşüm programının özellikle yoksul ve dar gelirli yurttaşları olumsuz etkilediğini söyledi. SDP’yle temel olarak sağlık hizmetlerinin finansmanının genel sağlık sigortası ile sağlandığını, birinci basamak kamusal sağlık hizmetlerinin tasfiye edilerek sağlık ocaklarının kapatıldığını hatırlatan Prof. Dr. Pala “Bunun yerine birinci basamak sağlık hizmeti özelleştirilerek aile hekimliği modeline geçildi. Kamu hastanelerinin işletme haline dönüştürülerek piyasalaştırılması ve hem sigorta sisteminde hem de sağlık hizmeti sunumunda özel sektöre büyük bir alan açtı. SDP ile sağlık sistemimizde yapılan değişiklikler sağlık hizmetine erişim ve sağlık hizmetlerinin kalitesinde düşüklük başta olmak üzere önemli sorunlara yol açtı” diye konuştu. Ülke nüfusunun yüzde 10’undan fazlasının Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında olmasına rağmen prim borcu nedeniyle sağlık hizmetlerine erişim sorunları yaşadığını kaydeden Pala, bu kişilerden alınan muayene katılım payı ve ilave ücretlerin sağlığa erişimin önünde önemli bir engel olduğunu söyledi.
SAĞLIK GEREKSİNİMİ KARŞILANAMIYOR
SDP uygulamaya girdikten sonra prim borcu, katılım payı ve randevu alamamak vb. nedenlerle acil servislere başvurularda büyük bir artış yaşandığına vurgu yapan Prof. Dr. Pala, “Bir yıl içinde Türkiye nüfusundan daha fazla sayıda acil servislere başvuru yapılıyor. Bu sağlık alanında şiddeti de artırıyor” dedi. Türkiye’de sağlık hizmetleriyle ilgili karşılanmayan gereksinim oranının yüksek olduğunu dile getiren Prof. Dr. Pala “Kişilerin kendi bildirimlerine göre Türkiye’de 2019’da yurttaşların yüzde 14.7’si finansal sorunlar, yüzde 33.5’i ise finansal sorunlar, fiziksel uzaklık, ulaşım ve bekleme sırası nedeniyle tıbbi gereksinimlerini karşılayamıyor. Bir başka deyişle, her üç yurttaştan biri, ihtiyacı olduğunda sağlıkla ilgili gereksinimlerini karşılamakta zorluk çekiyor” dedi. Özellikle kamu hastanelerindeki yığılmalar nedeniyle tanı, tetkik ve tedavi için çok ileri tarihlere randevu verildiğini belirten Prof. Dr. Pala “Başta kanser hastaları olmak üzere beklemeye tahammülü olmayan hastalar zorunlu olarak özel sektöre yöneliyor. SDP’nin eşitlikçi olmayan yapısı özellikle yoksul ve dar gelirli yurttaşlarımızı olumsuz etkiliyor” ifadelerini kullanarak sağlığın ticarileştirilmesine odaklanmış bu programın sağlık alanında yaşanan eşitsizlikleri azaltmasının mümkün olmadığını söyledi.
KORUYUCU SAĞLIK HİZMETİ GERİLEDİ
1978 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) konferansında ülkelere önerilen sosyalleştirme yasası iyi uygulandığında elde edilen başarıların ortada olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Pala, “Ama koruyucu sağlık hizmetlerinin geri planda bırakılması yurttaşların uzun ve sağlıklı bir ömür yaşamasını kesintiye uğrattı. Türkiye’de son yıllarda ortalama olarak bir yurttaş yılda 10 kez hekime başvuruyor. Nüfusumuz görece genç olmasına karşın, OECD ülkelerinin ortalamasından daha fazla hekime başvuru yapılması SDP’nin başarısızlığıdır. Aslında etkili bir birinci basamak ve sevk zinciriyle gereksiz başvuruları önlemek olanaklıdır. Bu sayede hem hizmetin kalitesini artırmak hem de hizmete ihtiyacı olduğu halde erişemeyenlerin erişmesini sağlamak mümkün” diye konuştu.
ÖNCELİK TEDAVİ EDİCİ HİZMETLERE VERİLDİ
Koruyucu sağlık hizmetinde coğrafi sınıra dayalı nüfus temelli örgütlenme yapısının, AKP’nin aile hekimliği modeliyle ortadan kaldırıldığını belirten Prof. Dr. Pala, önceliğin tedavi edici hizmetlere verilmesinin doğru olmadığını söyledi. Aile hekimliği sistemine göre aile bireylerinin farklı hekimden hizmet alabildiğini, bu nedenle buna bireye bağlı hekimlik de denilebileceğini belirten Prof. Dr. Pala, “Aile hekimlerinin baktıkları hasta sayısının artışına bağlı olarak gelirleri artıyor. Bu sistemle toplumun sağlık gereksinimleri göz ardı edilmiş ve birinci basamak sağlık hizmetleri parçalanarak etkisizleştirildi. Oysa aile hekimliğinin felsefesi önce sağlığı korumak, sonra da sağlığı geliştirmektir. Bu anlamda önceliğin tedavi edici hizmetlere verilmesi doğru bir yaklaşım değildir” dedi.
‘KAMUCU BİR SAĞLIK SİSTEMİ ŞART’
Sağlık hakkının en temel insan haklarından biri olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kayıhan Pala, kamucu, eşit, ücretsiz, erişilebilir ve nitelikli hizmet sunulan bir sağlık sistemi kurulması gerektiğini söyledi. Her yurttaşın ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetlerine (koruyucu, tedavi edici ve rehabilitasyon) ülkemizin her yerinde ve her zaman erişebilmesini sağlanması için kamunun yurt çapında ve her basamakta etkili bir sağlık hizmeti sunacağı yeni bir sağlık sistemine ihtiyaç olduğunu dile getiren Prof. Dr. Pala “Bu yeni sistemle sağlık emekçilerinin başta can güvenliği, ardından iş ve ücret güvencesi de sağlanarak refah düzeyleri de artırılmalı. Bu sağlık sisteminin odağında birinci basamak sağlık hizmetleri yer almalı, sistem temel olarak hastalıkları önlemeyi, sağlığı korumayı ve sağlığı geliştirmeyi hedeflemelidir” ifadelerini kullandı.