YÖK’ün 42. yılında üniversiteler: Bilimsel bilgi değil, kurşun asker üretiliyor
YÖK'ün 42. yıl dönümünde hâlâ pek çok üniversitede öğrenciler barınma ve geçim sorunlarıyla, kampüslerdeki polis merkezleriyle, atanmış rektörleriyle karşı karşıya.

Fotoğraf: Can Candan
Nisa Sude DEMİREL
İstanbul
Yükseköğretimin 1981’de 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile belirlenen esaslarla temeli atılan 1982’de yürürlüğe giren darbe Anayasa’sı ile de vücut bulan Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) bugün 42. kuruluş yıl dönümü. 42 yıl önce demokratik mekanizmaları tasfiye edilen tüm üniversiteler YÖK çatısı altında birleştirilirken geçtiğimiz yıllar içerisinde defalarca kez kaldırılacağı ifade edilen YÖK’ün üniversiteler üzerindeki baskısı tek adam rejimine geçişle şekil değiştirdi.
Bugün hâlâ pek çok üniversitede öğrenciler barınma ve geçim sorunlarıyla, kampüslerdeki polis merkezleriyle, atanmış rektörleriyle karşı karşıya. Üniversitelerden yargıya ve medyaya kadar pek çok kurumu elinde tutan AKP döneminde YÖK’ün tuttuğu yeri Prof. Dr. İzzettin Önder’le konuştuk.
‘ÜNİVERSİTELER TİCARİLEŞTİRİLDİ’
’80 darbesinin ardından üniversitelerin YÖK altında toplanma ihtiyacını değerlendiren Önder, “80’lere gelmeden iki kutuplu dünyada Türkiye sanayileşememişti henüz. Güçlü bir emek ya da burjuva sınıfı yoktu. Akademisyenler Sovyetler’den esinleniyordu. 1980’den itibaren kapitalist dünya Türkiye’yi içine alıyordu artık. Üniversitenin altyapısı geçmişte yarı sanayi yarı esnaf burjuva ve ideolojisi tam belli değilken, Batı sermayesi ile değişti. Böyle olunca bir üstyapı olan üniversitelerin artık değişmesi gerekiyordu” diye cevap veriyor.
Sermaye değişimiyle üniversitelerin, artık akademisyenlerin iradesine, sol görüşlerine bırakılmayacağını söyleyen Önder, YÖK aracılığıyla yukarıdan denetlenen bir üniversite yapısı kurulmaya çalışıldığını anlatıyor. YÖK’ün kuruluş süreciyle üniversitelerin ticarileştirildiğini vurgulayan Önder, “Projelere yönlendirildi, vakıf üniversiteleri kuruldu, üniversiteler kısmen ticari kurumlara dönüştürülmeye çalışıldı. YÖK başta şiddetli biçimde reddedildi ancak zaman içerisinde YÖK’e yönelik reddin şiddeti ticarileşmeyle azaltıldı” diyor.
‘YÖK’ÜN VARLIĞI EMPERYALİZMİN DE İŞİNE GELİYOR’
Bugün emperyalist güç ilişkileri bakımından yeni bir kutuplu dünyaya işaret eden Önder “Bir ülkenin emperyalist ülkeler tarafından sömürülmesi için emek gücünün teknoloji ağırlıklı olmaması gerekiyor. O zaman bizim üniversitelerimizin standart bir eğitim vermesi lazım. Bugün YÖK’ün görevi artık üniversiteleri denetleyerek lisenin üzerinde elementer bilgileri öğrencilere vermek” ifadelerini kullanıyor.
Bugün bilimsel bilgi üretiminin merkezi olması gereken üniversitelerin teknik eleman yetiştiren kurumlar haline geldiğine dikkat çeken Önder, AKP ile “Kurşun asker yetiştirme” çabasının hız kazandığına dikkat çekerek “Teoriyi dışarıdan alır durumdayız. Bir bakan bunu birkaç sene önce ‘Bizim gençler yeni teknoloji üretemez, sadece bakım montaj işleri yapmakla yükümlüyüz’ diye ifade etmişti” diyor. YÖK’ün küçük şehirlerdeki üniversitelerde yetişmiş niteliksiz kadroları büyük şehirlerde fakültelere dekan olarak atadığını aktaran Önder, “YÖK ve üniversiteler bugün tamamıyla AKP’nin hizmetine girmiş vaziyette” diyor.
‘AMAÇ TEK SESLİ BİR ÜNİVERSİTE YARATMAK’
YÖK’ün işten atmalar, merkezden rektörler atanması, üniversitelerin ticarileştirilmesi gibi uygulamalarla gündeme geldiğini hatırlatan Önder “Üniversiteler kaynakları azaltılarak proje mantığıyla kendi paralarını bulmaya bırakıldı. Son döneme baktığımızda da Barış Akademisyenlerini ve atılan diğer akademisyenleri görüyoruz. Bütün amaç üniversiteleri tek sesli, eleştirisi olmayan, tamamıyla siyasi dokunun politikalarını onaylayan akademi görünümlü bir yer haline getirmek” diye anlatıyor.
Evrensel'i Takip Et