8 Kasım 2023 04:16

Meğer ne kadar çok bağımlıymışız

"İsrail’in onlara yaşattığı bu vahşet kabul edilebilir gibi değil. Bu durum Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da, Yemen’de, Ukrayna’da, Afrika’da ve daha sayamadığımız birçok ülkede yaşanmaktadır."

Meğer ne kadar çok bağımlıymışız

Fotoğraf: Ali Jadallah/AA

Petrokimya işçisi
Kocaeli

Biz işçiler, “Savaşı nasıl durdurabiliriz, oradaki zulmü nasıl sona erdirebiliriz. Nasıl oldu, savaş nasıl bu noktaya geldi” diye tartışmalar içerisindeyiz. Tabii bu savaş adil olmayan bir savaş çünkü güçlü ve güçsüz savaşı var ortada. Dolayısıyla yaşayan halkta kendini koruyacak hiçbir şey yok. Tamamen savunmasız durumdalar. Binlerce yıl yaşadıkları topraklarından sürgün edilip mülteci durumuna geliyorlar. İsrail’in onlara yaşattığı bu vahşet kabul edilebilir gibi değil. Bu durum Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da, Yemen’de, Ukrayna’da, Afrika’da ve daha sayamadığımız birçok ülkede yaşanmaktadır. Daha savaş sırası gelmeyen ülkeleri de korku ve endişe sarmış durumda. Bu bitmek bilmeyen doymayan kan emici emperyalizmin bir savaşıdır.

Biz işçiler, fabrikalarda bitmek bilmeyen iş yoğunluğun arasında bize verilen ihtiyaç molalarında bir araya gelerek bu durumu konuşuyoruz. Bizim grupta bizden yaşça büyük İsmail abimiz var. “Arkadaşlar, alışverişte gittiğinizde İsrail ürünlerinin hepsini listeledim, sakin bunları almayın” dedi. Ben de listeye bir göz attım. O kadar çok İsrail ürünleri var ki ben de şaşırdım. “Mehmet Abi ne alacağız peki? Hepsi İsrail ürünleri, biz ne çok İsrail ürünleri tüketiyormuşuz. Ne kadar çok bağımlıymışız. Bir de bizi yönetenler İsrail’e atıp tutuyorlar. Bir yandan da İsrail’le ticaretlerini güçlendirmişler” dedim.

Gruptaki bir arkadaşımız, “En iyisi İsrail bayrağını alıp üstüne Coca Cola dökelim, ‘Kahrolsun Netanyahu’ yazalım” dedi. Bizim fabrikada cuma günleri güzel yemek çıkar, yanında Coca Cola verirler. Herkesin elinde Coca Cola... “Arkadaşlar, bunları içersek hem İsrail’e destek oluruz hem de böyle mübarek günde Coca Cola içersek duble günah işlemiş oluruz” dedi. Gruptan biri, “Arkadaşlar bence içelim, yarıya geldiğinde atalım, tam içersek günah olur” dedi. Bir güzel içtik ama İsmail abi içmedi.

Hasan diye bir arkadaş “Kesin biz de savaşa gireriz” dedi. İsmail abi “Yok biz giremeyiz, NATO’dayız, bir de İsrail’in büyük şirketleri var ülkemizde. Biz girersek çok büyük zarara uğrarız” dedi. Ben de “Abi sadece marketteki ürünleri almayarak mı savaşı durduracağız, ya da tepkimizi ortaya koyacağız? Ki ürünleri almazsak İsrail’e çok bir şey olmaz. Yani üstüne eklersek NATO’ya karşı Denizler boşuna mı canları pahasına direniş gösterdiler, üstelik terörist damgası yediler. Madem bir ambargo ya da tepki koyacaksak öncelikle anlaşmalara son vererek başlamalıyız” dedim.

Tabii herkes “Haklısın, doğru diyorsun” dedi. Bizim esprili arkadaşımız “Ya arkadaşlar Devlet Bahçeli 24 saat müsaade verdi, zaman doldu sanırım. Hadi savaşa beyler” dedi. Molanın dolduğunu anlayarak, “Şimdi iş zamanı, patronu devleti zengin etmeye” diyerek işimize döndük.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İşçiye, düşman hukuku

İşçiye, düşman hukuku

Patronların yüzde 30 zam dayatmasına karşı yayılan grevleri engellemek için adeta düşman hukuku uygulanıyor: Besleme basın devreye sokuldu, valilik eylemleri yasakladı, e-devletten sendika üyeliği engellendi, işçilerin önüne polis-jandarma barikatı çekildi, gözaltılarla gözdağı verildi… Hiçbirinden sonuç alınamayınca ‘suç icadı’yla BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen tutuklandı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et