Basın meslek örgütlerinden AYM'ye çağrı: Sadece 217/A'yı değil, yasanın tamamını geri çekin
Basın meslek örgütü temsilcileri, AYM'nin sansür yasasının “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” maddesini görüşmesi öncesi "Sadece 217/A’yı değil, yasanın tamamını geri çekin" çağrısı yaptı.
Fotoğraf: Mehmet Kaman/AA
Gözde TÜZER
İstanbul
“Dezenformasyon”… Yıllardır hükümet, hukuksuzluklarına karşı çıkan ve haklarını savunan herkesi “Dezenformasyon yapıyorlar” diyerek hedef gösteriyordu. Bu kapsamda AKP ve MHP milletvekilleri “dezenformasyonla mücadele yasası” adını verdikleri bir kanun teklifi hazırladılar. Meslek örgütleri taslağı gördükleri anda bunun bir “sansür yasası” olduğunu söyledi. Ancak yasa 14 Ekim 2022’de Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasa ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na 217/A maddesi eklendi. 217/A şöyle diyordu: "Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
Basın meslek örgütlerinin sansür yasası tanımı maalesef doğru çıktı ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Avukatı Ülkü Şahin’in verilerine göre bugüne kadar "Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma" (217/A) suçlaması ile “en az” 33 gazeteciye soruşturma açıldı, 6 gazeteci gözaltına alındı, 4 gazeteci tutuklandı ve soruşturmalar neticesinde 6 gazeteci hakkında dava açıldı.
MESLEK ÖRGÜTLERİ AYM ÖNÜNDE OLACAK
Kanunun kabul edilmesinden hemen sonra CHP “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. AYM'nin iptal başvurusunu, Gazeteci Tolga Şardan’ın “MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu 'yargı raporu'nda neler var?” başlıklı yazısı gerekçesiyle “217/A” maddesi gerekçe gösterilerek tutuklandığı 1 Kasım’ın ertesi gününde 8 Kasım'da görüşeceği açıklandı.
Basın meslek örgütleri 8 Kasım günü AYM önünde sessiz bir eylem gerçekleştirecek. Gazetemize konuşan meslek örgütü temsilcileri sadece maddenin değil tüm yasanın iptal edilmesini istiyor.
"BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ TAMAMEN YOK EDİYOR"
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş yasanın basın özgürlüğünü tamamen yok edeceğini ve geri çekilmesi gerektiğini pek çok kez dile getirdiklerini belirterek “İktidarla Mecliste yaptığımız görüşmelerde ‘Dezenformasyon maddesi gazetecilere uygulanmayacak’ denilmişti ancak bir yılda 29 gazeteciye soruşturma açıldı, 6 meslektaşımız gözaltına alındı, 4'ü tutuklandı” bilgisini paylaştı.
Maddenin tam da söyledikleri gibi uygulandığını, gazetecilerin doğru haberlerinin topluma ulaşmasını engellemek için dezenformasyon suçlaması ile karşı karşıya kaldığını ve erişim engelleri yaşadıklarını vurgulayan Durmuş, "8 Kasım’da Anayasa Mahkemesi bu maddeyi görüşecek, bizler de meslek örgütleri olarak Anayasa Mahkemesi önünde sessiz bir eylem gerçekleştireceğiz. Basın özgürlüğü için toplumun haber alma hakkı için sadece bu maddenin iptal edilmesi değil, yasanın tümden değişmesi gerekiyor” dedi.
"BASKININ VE SANSÜRÜN BİR ARACI"
DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren ise internet medyası ile ilgili bir düzenleme ile yola çıkıldığını hatırlatarak “Ama iktidar her zaman yaptığı gibi ‘Ben bunu düzenliyorum’ derken içine kendi kullanacağı birçok enstrüman koydu ve ortaya inanılmaz bir sansür yasası çıkardı” diye belirtti. Yasaya taslağın ilk gününden beri karşı çıktıklarını belirten Eren, "İktidarın bunu neden yapmak istediğini geçen hafta gördük; 1 haftada 3 gazetecinin gözaltına alınması 1’inin tutuklaması… İktidar bu yasayı basına uyguladığı baskının ve sansürün bir aracı olarak kullanıyor. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin görüşmesi öncesi meslek örgütleri olarak sadece bir maddenin değil yasanın tümden elden iptal edilmesi için çağrı yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
"AYM KARARINI KİM UYGULAYACAK?"
Faruk Eren, Yargıtay’ın Can Atalay hakkında “Yasama dokunulmazlığından yararlanamaz” mütaalasını da değinerek şunları söyledi: "Türkiye’de enteresan bir süreç yaşıyoruz. Mesela AYM bir karar alıyor ama bunu kim uygulayacak belli değil. Mesela Can Atalay hakkındaki karar uygulanmıyor. Böyle hukuksuz ve kuralsız bir ortamda, baskı altında yaşamaya devam ediyoruz. Yine de biz gazeteciler olarak ne olursa olsun gerçekleri kamuoyuna duyurmaya devam edeceğiz.”
"BASIN HÜRDÜR SANSÜR EDİLEMEZ"
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı (ÇGD) Kıvanç El ise yasa geldikten sonra gazetecilerin özellikle yargı ve yolsuzluk alanında yazdığı haberlere ciddi bir sansür gelmeye başladığını belirtti ve "Zaten biz bunu öngörmüş ve Meclis sürecinde yasaya karşı ses yükseltmiş ve bunun bir sansür olduğunu ifade etmiştik. Siyasiler, iktidar yetkilileri tarafından bu yasanın gazetecilikle ilgili olmadığı ifade edildi. Halkı yanıltıcı bilgi yayma iddiasının gerçekleşmesi için 4-5 şart sıralayanlar oldu. Ancak geldiğimiz noktada durum çok açık. Bugün bu yasa gerekçe gösterilerek, sırf bu sansür yasasının maddeleri nedeniyle gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Son örneğini Tolga Şardan’ın yazdığı bir yazı sonrası gördük” dedi.
El “Yargıda artık herkesin bildiği iddiaların bazı detaylarını yazdığı için o yargı tarafından hedef haline geldi. Tolga Şardan bugün tutuklu olsaydı belki bu haberin devamını yazamayacak, konuları araştıramayacaktı” diyerek Anayasa Mahkemesi üyelerinin; Anayasa’da yer aldığı gibi “Basın hürdür sansür edilemez” ilkesine sahip çıkmaları gerektiğini söyledi.
El şöyle devam etti: “Bu yasadan önce her şey çok mükemmeldi gibi bir iddiamız da yok. Elbette iyi değildi ancak bu yasa sorunları kat be kat büyüten bir yasadır. Haber yapanların hedef haline getirilmesi kolaylaştırılmıştır. Bu da gazeteciler üzerinde ya oto sansüre ya da sansürle karşılaşmalarına yol açmaktadır. Bu sadece biz gazetecilerin sorunu da değil. Biz haber yapamadığımız zaman halk haber alamıyor demektir. Halkın haber alma hakkı engelleniyor demektir. Onun için sadece gazeteciler değil halkın haber alma hakkını savunan herkesi Anayasa Mahkemesinin önüne gazetecilerle dayanışmaya, desteğe davet ediyoruz.”
"BASKICI DÜZENLEMELER İPTAL EDİLMELİ"
RSF Türkiye Temsilcisi ve Bianet Medya Özgürlüğü Raportörü Erol Önderoğlu da “Gazetecilik veya haber verme hakkı söz konusuyken baskıcı düzenlemeler, geçmişte ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ bugün ise ‘Dezenformasyon’ maddesi yürürlüğe girer girmez tahribatlara neden oluyorsa iptal edilmelidir” diyerek sözlerine başladı. Anayasa Mahkemesi’ni habercilik kanallarını tıkamak için döşenen bu anti-demokratik engeli ortadan kaldırmaya çağırdıklarını vurgulayan Önderoğlu, “Bir yılda 4 gazeteci tutuklaması, 20’yi aşkın soruşturma ve dava, ortadaki tuzağı göstermeye yeter” dedi.
Önderoğlu şöyle devam etti: "Hatırlanacağı gibi düzenleme, eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın dezenformasyon yoluyla yürüttüğü kampanya sonunda yasalaştı. Ancak yürürlükte kaldığı ilk yıl içerisinde, öncelikle, ağırlıklı olarak zorlu şartlarda deprem ve seçimler sırasında görev yapan yerel gazetecileri hedef aldı; son olarak da 35 yıllık araştırmacı gazeteci Tolga Şardan’ın hapsedilmesi için araçsallaştırıldı. Kurumlar ve yetkililer, böylesi anti-demokratik yollar yerine, öncelikle gazeteciye bilgi verme mekanizmasının kurumsallaşmasına ağırlık verebilirler.”
"AYM’NİN DUR DEMESİNİ BEKLİYORUZ"
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu da Anayasa Mahkemesi’ne çağrı yaptı ve maddenin basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne karşı kötüye kullanıldığına işaret etti. TGC açıklamasında yasanın iktidarın yeni sopası olduğunu belirterek "İktidarın özellikle son yedi yıldır; Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu, MİT Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ile sosyal medya alanında yaptığı değişikliklerin hepsi adeta gazetecileri ve halkın düşünceyi ifade özgürlüğünü engellemeyi içermektedir. Acımasızca düşman ceza hukuku anlayışıyla kullanılmaktadır” dedi.
TGC açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Sulh Ceza Hakimlikleri adeta bir tutuklama fabrikasına dönüşmüştür. Mahkemeler; Anayasa Mahkemesi kararlarını yok saymakta ve uygulamamak için hukuk ve kanun dışı davranmaktadırlar. Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesi Anayasa’nın belirlilik ilkesine aykırıdır. Demokratik toplumun temeli, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüdür. İktidarların iktidarlarını devam ettirmek için muhalifleri ve gazetecileri susturmaya çalışması demokrasiye zarar vermiştir ve vermeye devam etmektedir. Demokratik bir toplumu hep birlikte kurmak zorundayız. Aksi halde büyük bir karanlık bizleri beklemektedir. Bu hukuksuzluğa Anayasa Mahkemesi’nin dur demesini bekliyoruz.”
MHP’Lİ YILDIZ SANSÜRÜ SAVUNDU
Sansür yasasına meslek örgütlerinden tepkiler yükselirken, MHP’nin İstanbul milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız bir açıklama yaptı. Gazeteciler üzerindeki baskıları ve sansürü görmeyen Yıldız sosyal medya hesabından şu ifadeleri kullandı:
"AYM kararları gücünü, bir başka hukuki merciin denetiminden geçmeyecek olmasından, herkesi bağlayıcı olmasından değil, yetkin ve tutarlı hukuki gerekçelerden almalıdır. Hukuk kuralı uygulayıcının elinde değişmemelidir. Yalan haberi kasıtlı olarak üretme ve yayma eylemi, bireysel ve toplumsal iradeye ve vatandaşların gerçek bilgiye ulaşma imkanını engelleyen ciddi bir tehdit olduğu gerçeği unutulmamalıdır.”