Yeşeren dayanışmanın verdiği güçle
Bizim için İzzah Elif arkadaşımızın anısını taşımak birbirimize sahip çıkmaktan, bir arada olmaktan geçiyor.
![Yeşeren dayanışmanın verdiği güçle](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/248070.jpg)
Fotoğraf: Evrensel
Hacettepe Üniversitesi öğrencisi
Üniversite kültürünün ve öğrenci dayanışmasının can damarlarından biri o üniversitenin öğrenci topluluklarıdır. Maalesef ki Hacettepe toplulukları uzun zamandır birçok bürokratik engelle karşı karşıya. Öğrenci topluluklarının bir etkinlik gerçekleştirebilmesi için gerekli izinlerin alınması defalarca reddedildiğimiz, kapı kapı dolaştırıldığımız süreçler haline getiriliyor. Özellikle yeni dönemde faaliyetlerimize devam edebilmemiz için sağlamamız gereken ve asla pratik olmayan şartlar dayatılıyor. “Queer Deer” topluluğunun bu bürokratik bahaneler ile kapatılması ve bu durumun oldu bittiye getirilmeye çalışılması ile üniversite yönetiminin üzerimizdeki baskıyı artırdığını görmek hiç de zor değil.
KULÜPLER BİRLİKTE OLUNCA
Öğrenci toplulukları olarak bu baskıcı atmosferden ve toplulukların pasifleştirilmeye çalışılmasından duyduğumuz rahatsızlık mücadelemizin itici güçlerinden biri oldu. Dönem başında topluluklar olarak, yani bizzat üniversite öğrencileri olarak, bu yeni ve yıpratıcı uygulamalar hakkında hislerimizi paylaşmak ve ilerleyen dönemde ne gibi aksiyonlar alabileceğimizi tartışmak adına bir araya geldik. Bize yaşatılan gergin ve yorucu süreçler karşısında deneyimlediğimiz hislerde ne kadar ortaklaştığımızı fark ettik. Aslında hepimiz bir şekilde yaratılan mağduriyetlerimizi gidermek isterken bunu nasıl yapacağımız büyük bir soru işaretiydi. Biz, yapmamız gereken en temel şeyin birbirimizle sürekli iletişimde kalmak olduğu sonucuna ulaştık. Ulaştığımız sonuç dayanışmamızın başlangıcı oldu.
Tüm topluluklar bir şekilde yeni döneme adapte olmaya çalışırken çok acı bir haberle sarsıldık. KYK yurtlarında kalan kız kardeşimiz Zeren’i ihmaller ve usulsüzlükler yüzünden kaybetmek tarifi olmayan bir acı ve öfke yaşattı bizlere. Artık susmak katlanılamaz bir şey haline geldi. Bir kardeş kaybetmek hiçbir zaman kolay değil. Hacettepe öğrencileri olarak bu sene ilk kez omuz omuza durduk ve yaşamak istediğimizi, adalet istediğimizi, Zeren’in hatırasına sahip çıkacağımızı haykırdık. Ne yazık ki hiçbir şey Zeren’i geri getiremiyor ama o akşam biz göz göre göre bir kardeş daha kaybetmemeye yemin ettik.
Zeren’in kaybı Türkiye’de öğrencilerin nasıl insanlık dışı şartlarda yaşamak zorunda kaldığını çok acı bir şekilde gözler önüne serdi. Hijyenden yoksun yemeklerle beslenmeye çalışıp, koğuş gibi odalarda kalıp, üç kuruş paramızla ay sonunu getirmeye çalışan bizler denetimden ve güvenlikten yoksun asansörlerde bile can verebileceğimiz gerçeğiyle karşılaştık. Artık hiçbirimiz gönül rahatlığıyla ailemize “Merak etmeyin, yurttayım” diyemiyoruz.
Acımız henüz tazeyken Hacettepe Üniversitesi öğrencilerinden İzzah Elif Zamir Khan’ı kaybettik. Yine bir kız kardeşimiz çaresizliğin, umutsuzluğun pençesine itilmişti. Bizler içine sürüklendiğimiz umutsuzluk ve çaresizlik hissiyatıyla her gün yüzleşiyoruz. Maalesef çoğu zaman yalnız ve sahipsiz hissediyoruz.
Aldığımız her yeni haber omzumuza taşınması güç gelen yükler yükledi. Çaresizlik ve yalnızlığın bir arkadaşımızı daha bizden koparması ihtimalini kabullenemezdik. Hacettepe öğrencileri olarak çok hızlı bir şekilde iletişime geçtik. Bizim için onun anısını taşımak birbirimize sahip çıkmaktan geçiyordu. Bu kez bir araya geldiğimizde aslında hepimizin öznesi olduğu ama İzzah Elif’i bizden kopartan Türkiye’de bir öğrenci olmanın zorluğunu bir kez daha anlattık açıklamamızda. Şimdi dönüp baktığımda o gün hepimizin gözlerindeki yorgunluğa rağmen birbirimizden aldığımız güç ve sesimizdeki gürlük Hacettepe’de dayanışma ruhunun nasıl acılarımızdan ve kardeşliğimizden alevlenmeye başladığını kanıtladı.
Bizler dostlarımıza son görevlerimizi yerine getirmeye çalışırken bu durum okuldaki bazı kesimlerce amacından epey saptırılmaya çalışıldı. Dostlarımızın hatırasına saygısızlık etmek ve bu kayıpları birer provokasyon malzemesi olarak kullanmak gibi hadsiz ithamlarla karşı karşıya geldik. Sanırım en yaralayıcısı da bu kadar yanlış anlaşılmak oldu. Biz kardeşlerimizin anısına, onları bizden alan şeylerle mücadele ederek sahip çıkıyoruz ve vicdanımız ancak başka dostlarımızı kaybetmemek için elimizden geleni yaptığımızda bir nebze rahatlayabiliyor.
TAZE AMA UMUTLU BİR DAYANIŞMA YEŞERİYOR
Dayanışma kültürünün anlaşılamadığı ortamlarda, eylem yapmanın neden bir gereklilik olduğunu anlatmak da zorlaşabiliyor. Bir grup insana göre bizler sadece toplanıyor, bağırıyor, gerginlik yaratıyor ve bundan keyif alıyor gibi gözüküyor olabiliriz ancak özüne baktığınızda eylemleri bu kadar kıymetli yapan yan yana geldiğimizde ne kadar çok ne kadar sesli ne kadar güçlü olduğumuzu görebilmek. Hacettepe’de gerçekleşen eylemler birçok Hacettepe öğrencisinin aynı zamanda hayatında katıldığı ilk eylemler oldu ve arkadaşlarımızdan aldığımız geri dönütlerle söyleyebilirim ki Hacettepe’de çok taze ama bir o kadar da umutlu ve sorumlu bir dayanışma yeşeriyor. Ben biliyorum ki bir gün başıma bir şey gelirse dostlarım yine o kucaklayıcı kalabalıklarıyla yemekhane meydanında olacaklar. Bu kez benim için haykırıp bu kez beni kollayacaklar. Ben bu hafta o yemekhane meydanında henüz adını bile öğrenemediğim ama bana ihtiyacı olduğunda koşacağım birçok kardeş edindim. Çaresiz değilsiniz. Sizi öyle hissettirmelerine izin vermeyin. Yalnız hissederseniz kardeşlerinize ve dayanışmamıza kenetlenin. Bilin ki biz ertesi gün meydanlarda buluşacağız!
Evrensel'i Takip Et