Biz yalnız değiliz birbirimize sahibiz!
Bizi yalnızlaştırıp umutsuzluğa sürüklemeye çalışan herkese karşı yarın daha güçlü bir şekilde dayanışacağız ve insanca yaşamak için birbirimizin elinden tutacağız.
Fotoğraf: Pixabay
Buse
Hacettepe Üniversitesi
Ben Emine Şerife Hanım KYK Kız Yurdu’nda kalıyorum. Şu an gündemde olan yurt sorunlarına yıllardır maruz kalan öğrencilerden birisiyim. Yurtta her gün, beni şaşkına çeviren o kadar çok şeyle karşılaşıyorum ki hangisinden başlasam bilemiyorum. Yemekhane ve odalardaki hijyen sorunu, sıcak suların aniden kesilmesi, kettle ve uzatma kablosuna -ihtiyacımız olduğu için kullanmamıza rağmen- hiç tolerans gösterilmemesi, gece geç geldiğimiz zaman sanki kötü bir şey yapmışız gibi sorguya çekilmemiz derken bu liste uzar da gider. Fakat şu an en büyük gündemimiz, yakın zamanda acı bir şekilde kaybettiğimiz Zeren kardeşimiz.
BİZİM DE BAŞIMIZA GELEBİLİRDİ
Zeren’i aslında önüne geçilebilecek bir ihmal sonucu kaybettiğimizi biliyoruz. Zeren için hepimiz öylesine sinirlendik ve üzüldük ki hepimizin içinde biriktirdiği her şey bir bir ortaya saçılmaya başladı. Türkiye'nin her bir yerinden Zeren için ses olmuştuk. Aslında bu, bazı şeylerin biz istersek ve çabalarsak değişebileceğinin bir kanıtıydı. Örneğin protesto eden bazı yurtlarda öğrencilerin lehine düzenleme kararları alındı. Ankara’da kaldığım için buradan bir örnek verebilirim. Çubuk KYK Yurdu’da servis sayıları arttırılacak, ikinci bir yemekhane açılacak ve yurttaki üç öğrenci yemekhaneyi denetlemede görevlendirilecekmiş. Yurdumun dört bir yanından bu ve benzeri haberleri almak çok umut yeşertici. Bir nebze de olsa hayat koşullarını iyileştirmek, yapbozdaki parçaları tek tek yerine oturtuyormuş hissi veriyor. İşte tam da bu yüzden görüşlerimiz fark etmeksizin yarın bizim de başımıza gelebileceği bilinciyle birleşip tek ses olmalıyız.
KAYBETTİĞİMİZ ARKADAŞLARIMIZIN SESİ OLACAĞIZ
Zeren’in vefatından sonra birçok aile gibi benim ailemin de fazlaca endişelendiğini söyleyebilirim. Ancak onlar da bu olaylar karşısında daha fazla sessiz kalamayacağımızı biliyorlardı. Özellikle annem öğrenci eylemlerine çok da sıcak bakmayan birisiyken eylemlere katılacağımı söylediğim zaman “Git kızım. Hakkınızı savunun ve ölen kardeşinizin de sesi olun” diyerek beni destekledi, bunu hayatım boyunca asla unutmayacağım. Ayrıca babamın “Siz ses çıkarmazsınız üst tabakadakiler sizin sırtınızdan geçinmeye devam edecekler” demesi de beni çok gururlandırdı. Sanırım, birçok insan için Zeren’i kaybetmemiz bardağı taşıran son damla oldu. Ölümün yanımızda kol gezdiğini görmek belki de fitili ateşleyen en önemli unsurdu. Hele ki böylesi bir ihmal sonucunda bunu yaşamamız, birleşmemizin en büyük sebebiydi. Bugün geri dönüp baktığımızda her şeyin bir günde düzelmeyeceğini veya bir arkadaşımızı kaybetmiş olsak bile bizi baskılayarak böylesi hayatları bize reva görenlerin hemen değişmeyeceklerini biliyoruz. Ancak onların karşısında bizim gibi yüzlerce öğrencinin olduğunu, Zeren’i de kızı gibi benimseyen ailelerin olduğunu da biliyoruz.
İSTEDİKLERİ GİBİ DEĞİL İSTEDİĞİMİZ GİBİ YAŞAMAK
Bir şeyleri değiştirmek ve iyileştirmek için bir olmamız gerektiğini de bu süreçte hep beraber görmüş olduk. Umuyorum ki herkes bu olaylardan gereken dersi çıkartmıştır. Bizler bu ülkenin üniversiteli gençliği olarak bir kişi daha eksilmemek için birbirimize kenetlenmeli ve aynı acıları yaşamamak için bugünden gerekli mücadelemizi vermeliyiz diye düşünüyorum. Ne ben ne Zeren ne de bu satırları okuyan arkadaşım, yalnız değiliz. Bizi yalnızlaştırıp umutsuzluğa sürüklemeye çalışan herkese karşı yarın daha güçlü bir şekilde dayanışacağız ve insanca yaşamak için birbirimizin elinden tutacağız. Çünkü ancak bu şekilde yarınlarımızı istedikleri gibi değil, istediğimiz şekilde kurabiliriz.