09 Kasım 2023 16:02

Bilimsel bilginin tekelleşmesi ve akademinin hali

Bilimsel içeriği zayıf lise müfredatıyla üniversiteye başlayan öğrenciler, eğitime neredeyse sıfırdan başlamak zorunda kalırken bilimi ne öğrenebiliyorlar ne de üretebiliyorlar.

Kaynak: Angelina Litvin/ Unsplash 

Paylaş

Ceren DAYIOĞLU

ODTÜ

 

İlkel topluluklardan köleci topluma, feodalizmden kapitalizme vb. toplumsal sıçramalar; üretim tarzındaki değişimlerdir. Üretim tarzı toplumu şekillendiren temel ögedir. Bir düzenden diğerine geçişler, eski toplumun üretici güçlerinin, toplumun yeni ihtiyaçları karşılayamayacak duruma gelmeleri sebebiyle yaşanmıştır. Toplumda, üretim alanında, yıllar yılı meydana gelen değişimler ve ortaya çıkan ihtiyaçlar; birikerek, bir momentte (noktada) sıçramaya ve üretim tarzının bütüncül dönüşümüne yol açmıştır. Tarihi bu şekilde, yani diyalektik bakış açısıyla okumak, tarihteki olaylar arasındaki ilişkileri açığa çıkarma imkânı sunduğu gibi, aynı zamanda, kendisi de üretici güçlerden biri olan insanın kendi toplumsal varlığında saklı olan değiştirici, yani devrimci gücünü fark etmesini sağlar.

EĞİTİM KİMİN İHTİYAÇLARINA GÖRE BELİRLENİR

Eğitim kavramının tarih boyunca nasıl geliştiğini incelersek, yıllar boyunca toplumların yapısının değişimine ayak uydurduğunu ve farklı biçimler aldığını görürüz. Sınıflı toplumların ortaya çıkışından önce eğitim dediğimiz şey, o güne kadarki insanlık tarihinin bilgi birikiminin çeşitli şekillerde sonraki nesillere aktarılarak benimsenmesi ve toplumsallaşmasıydı. Sınıflı toplumun ortaya çıkışının ardından, bilginin kullanımı, mevcut düzeni ve egemenlik ilişkilerini sürdürmeye alet edilecek şekilde yeniden kurgulandı. Örneğin, köleci toplumda, köleler yalnızca sistemin devamlılığını sağlamak için gerekli olan bilgiye -yani onlara verilen işleri yapabilecekleri kadarına- sahiplerdi, daha fazlasına değil. Köleler üretimi sürdürürken egemen sınıf; gelişen felsefe, sanat ve temel bilimlerde biriken bilgileri, yani insanlığın toplam birikimini kendi elinde topluyordu.

İnsanlığın gelişmişlik seviyesi toplam bilgi birikiminin yaygınlaşmasına, geniş kitlelerce ulaşımının kolaylaşmasına ve kümülatif biçimde gelişerek ilerlemesine imkân sağlayacak bir potansiyeli barındırıyor. Gelgelim, bugün açısından lise ve üniversite öğrencileri olarak eğitim hayatımız bu potansiyelinin tam tersine bir gerçekliğe işaret ediyor. Bugünkü egemen sınıf olan bir avuç sermayedarın tek odağı sadece daha fazla kâr elde etmek olunca, yaşamın her alanı buna göre kurgulanıyor; haliyle bilim ve üretimin gelişimi de.

SERMAYENİN YOZLAŞTIRDIĞI EĞİTİM

Sermaye sınıfı, mevcut iktidarını koruyabilmek ve devamlılığını garanti altına alabilmek için bulunduğu her alanda kendi ideolojisini dayatır. Bunun için de bilim üretiminin yapıldığı yer olan akademinin de burjuva karaktere bürünmesini ve eğitimin, bilimin gelişmesi için değil sermayenin ihtiyaçlarının karşılayacak yönde hareket etmesini amaçlar. Burjuvazinin, mücadele ettiği ve karalamaya çalıştığı düşünce diyalektik felsefedir. Çünkü diyalektik düşünme yöntemi, yalnızca kavramayla sınırlı kalmaz aynı zamanda harekete geçirir. Sermayenin çıkarlarını koruyan, bilim karşıtı bu hegemonyanın amacı, emekçileri özgür düşünce üretim sürecinden dışlayarak kendilerine aşılamaya çalıştığı bilgileri ve görüşleri sorgulamadan kabul etmelerini sağlamaktır. Kısacası, sermaye, eğitimi tekeline alarak istediği şekilde programlar ve kendisini yeniden üretir.

EVRİM MÜFREDATTAN TAM DA BU SEBEPLE KALDIRILDI

Bugün bu durum eğitim-öğretim hayatımızda çeşitli şekillerde karşımıza çıkıyor. Aldığımız müfredatın içeriği yıllar içerisinde giderek niteliksizleşti ve bilimsellikten uzaklaştı.

Örneğin lise müfredatından evrimin kalkması ve dini eğitim veren kurumların sayısının artarak öğrencilerin bu kurumlara mahkûm edilmesi öğrencileri bilimsel ve özgür düşünceden alıkoyarak, dogmatik düşüncelere mahkûm ediyor. Bilimsel içeriği hayli zayıflamış müfredatla mezun olup üniversiteye gelen öğrenciler, bilim eğitime neredeyse sıfırdan başlamak zorunda kalırken buna ek olarak, uygulamalı derslerde niteliksiz koşullar ve kısıtlı çalışma olanakları sebebiyle bilimi ne öğrenebiliyorlar ne de üretebiliyorlar.

MAKALE OKUMAK İÇİN BİLE PARA VERDİĞİMİZ SİSTEM

Mühendislik bölümleri sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillenerek, piyasaya nitelikli işçi yetiştirmek dışında bir amaç izlemezken, iktisat ve siyaset bilimi gibi sosyal bilimler bölümlerinde öğrenciler, neoliberal politikalarla dolu müfredatla 4 yıl geçiriyor. Dünyanın öbür ucundaki “elit” üniversitelerinde okuyan öğrenciler her türlü eğitim materyaline kolaylıkla ulaşabilirken, bizler, bir makalenin tamamına ulaşabilmek için bile para ödemek zorunda kalıyoruz. Ek olarak, öğrencilerin lisanstan sonra çalışabilecekleri alanları da sermaye kendi çıkarlarına göre belirlediği için bilim üretimi, kâr odaklı ve halktan kopuk bir hâl alıyor.

Tüm bu sorunların ortadan kalktığı, bilginin toplumsallaştığı, halkın ekonomik, kültürel ve sosyal olarak gelişme özgürlüğünün kısıtlanmadığı; uygarlığın ilerlemesinin önünün açılacağı bir toplumun inşası, akademiyi, gerici ve tekelci sistemin elinden kurtarmaktan geçer. Bunun için talep ettiğimiz eğitim sistemi de, rekabete dayalı olmayan, her kademede eşit ve ücretsiz, öğrencilerin kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda gelecek kaygısı gütmeden, kendilerini geliştirebildikleri bir sistem olmalıdır. Biz öğrenciler bugün, acil talebimiz olan parasız, bilimsel ve demokratik eğitim için bir araya gelmeli ve aynı saflarda mücadele etmeliyiz!

ÖNCEKİ HABER

Bir araya geldik ve gördük ki…

SONRAKİ HABER

Mehmet Emin Özkan için 'infaz erteleme' durumunun devamına karar verildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa