09 Kasım 2023 16:58

Gençlik hareketinde bir adım ileri ama nasıl?

Hem Boğaziçi’nde hem de tüm Türkiye’de hayatları saldırı altında olan öğrenciler kampüslerinde, yurtlarında tepkilerini koyuyor ve her geçen gün mücadeleyi daha da büyütüyor.

Fotoğraf: Pexels

Paylaş

Rıza MUTLU

Boğaziçi Üniversitesi

 

26 Ekim Perşembe günü Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, ihmaller sonucu katledilen Zeren Ertaş için Kuzey Kampüs’te yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Bu eylemle okulda uzun süre sonra geniş katılımlı bir öğrenci hareketliliği ortaya konmuş oldu. 3. Kuzey Kız Yurdu önünde toplanan öğrenciler sloganlarla Kuzey Piramit’e kadar yürüdü. Öğrencilerin güncel politik durumuna aşina olan ve direnişi yaşamış öğrenciler, katılımı sevinçle karşılasa da yeni girişli bazı öğrenciler daha geniş bir katılım beklediklerini ifade ediyorlardı. ÖTK temsilciği yapan bizlere, katılımın neden daha kalabalık olmadığını, eylem sırasında etrafta masalarda oturan sıra arkadaşlarımızın neden yanımızda olmadıklarını sordular. Bu çok haklı bir soru olsa da geçen seneki kampüs hareketsizliğini yaşayan öğrenciler, eylemin kitleselliğinde ve yürüyüşe katılmayan öğrencilerin de eyleme desteğinde farklı bir heyecan ve umut gözlemlemişti. Değişen koşullarla, gündemlerle artan öğrenci hareketliliği şüphesiz hem umut verici hem de oldukça değerli ancak bunu daha ileri adımlar atmak adına birikime dönüştüremedikçe geçici tepkiler ve eylemler olarak kalması tehlikesini de içinde barındırıyor. O yüzden kampüsümüzdeki, kampüslerdeki mayalanan hareketliliği somut şeylere dönüştürmenin yollarını aramak oldukça önemli.

DİRENİŞTEN ALINMASI GEREKEN DERSLER

Bu bağlamda öncelikle öğrencilerin 2021’de başlattığı Boğaziçi Direnişini incelemek gerekir. 2021’de Melih Bulu’nun atanmasıyla başlayan ve ülkede başta öğrenci hareketi olmak üzere birçok mücadele eden kitleye etki eden Boğaziçi Direnişi, uzun süre devam etse de zaman geçtikçe düzenli ÖGB-polis şiddeti, iktidarın baskı mekanizmaları, ana akım medyanın kara propagandalarının da etkisiyle sönümlenmeye başladı. Öğrenciler için zorlu ve yorucu süreç, arzu edilen temel kazanımın kalıcı olarak elde edilememesiyle de gücünü yitirmeye başladı. Direnişin sona erişinin temel nedenini ise öğrencilerin istikrarlı işleyen, tabandan bir mekanizma örgütleyememesi olarak görülebilir. Örgütlü bir yapıyla kendini var edememe hali, zamanın uzamasının ve baskının artmasının etkisiyle yavaş yavaş çözüldü ve gücünü yitirerek sonlandı. Kampüs birçok soruna tepki gösterilen direniş ruhunun estiği bir dönemden Taşoda Müzik Festivali’nde güvenliğin denetimi sıkılaştırmak adına koyduğu X-ray cihazına dahi tepki koyamayan bir hale büründü.

TEKRARDAN BELİREN MÜCADELE EĞİLİMİ

Boğaziçili öğrenciler geçmişte görece daha özgür ve özerk üniversitelerin de artık diğer birçok üniversite gibi iktidarın işgalci anlayışının gölgesinde olduğunun farkında.

Boğaziçililer de diğer birçok üniversitedeki öğrenciler gibi beslenme, barınma, eğitim gibi en temel insani haklarına ulaşmakta zorlandıkları, akademik kalitenin günbegün ideolojik niyetlerle aşındırıldığı, öğrenci merkezli anlayıştan uzak ve okulu bir rant alanı olarak gören bir anlayış tarafından yönetildikleri, özel güvenliklerle, sivil polislerle ve adım başı güvenlik kameralarıyla baskı politikalarının sürekli hissettirildiği bir kampüs yaşamının içinde yaşıyor. Son dönemde ardı ardına yaşanan gelişmeler ve sürekli bir yenisi eklenen sorunlarla beraber öğrencilerin rahatsızlığı tüm öğrenci gençliğinde olduğu gibi artıyor. Bunun tezahürü olarak da Zeren Ertaş’ın ardından düzenlenen eyleminin daha önce politik gençlik örgütleriyle sınırlı kalan kitlesinin genişlediğini ve güncel sorunlara tepkisi olan birçok Boğaziçiliyi barındırdığını gözlemiyoruz. Kampüste uzun süredir görülmeyen bu hareketlilik ve kitlesellik, sorunlar karşısında mücadelede ortaklaşma arzusu barındıran herkes için bir heyecan oluyor. Hem Boğaziçi Üniversitesinde hem de tüm Türkiye’de yaşam alanları ve hayatları açıkça saldırı altında olan öğrenciler kampüslerinde, yurtlarında ve meydanlarda tepkilerini koyuyor ve her geçen gün mücadeleyi daha da büyütüyor.

ALINAN DERSLER VE MÜCADELENİN DEVAMLILIĞI

Türkiye’de gençlik bir gün daha insani koşullardan uzak yerlerde kalmak, yemekhanede zehirlenmek, kampüslerinde baskı görmek ve en önemlisi de bir sıra arkadaşını daha kaybetmek istemiyor. Gençlik insanca yaşamak, kendini etkileyen karar süreçlerinde aktif rol almak istiyor. Bu noktada tüm Türkiye’deki öğrencilerin ÖTK benzeri kalıcı kurumları iyi örgütlemesi ve mümkün olan en geniş öğrenci temsiliyetini sağlaması hayati önem taşıyor.  Çünkü hafızası kuvvetli ve deneyimli temsiliyet kurumları öğrenci hareketinin hem kitleselliğinin hem de devamlılığının korunması için en önemli araç olarak karşımıza çıkıyor.

Boğaziçi Üniversitesi de benzer şekilde son zamanlarda ortaya çıkan hareketliliği somut talepler etrafında örgütlemeli ve bu talepler etrafında bir mücadele inşa etmelidir ki, durumun gündeme bağlı geçici bir şey olarak kalmaması, gelecek için birikime olanak sağlaması mümkün olsun.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Barosu Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı ve üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu

SONRAKİ HABER

Meclis Başkanvekili Önder’den Can Atalay açıklaması: Darbe girişimidir, kararı okumayacağım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa